Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
abc /ˌeɪ.biːˈsiː/ = NOUN: ABC, alfabe, temel kurallar, ilkeler; USER: ABC,

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
abreast /əˈbrest/ = ADVERB: yan yana, aynı hizada; USER: yan yana, takip, yakından, ayak, yakından takip

GT GD C H L M O
access /ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti; VERB: bağlamak; USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz

GT GD C H L M O
accessibility /əkˈses.ə.bl̩/ = NOUN: ulaşabilme, giriş imkânı, kolay bulunabilme, yaklaşabilme; USER: erişilebilirlik, accessibility, yönelik, erişim, erişilebilirliği

GT GD C H L M O
accessible /əkˈses.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: ulaşılabilir, girilebilir, bulunur, kandırılabilir, elde edilebilir, etkilenebilir; USER: ulaşılabilir, erişilebilir, sandalye, erişilebilen, sandalye kullanılabilir

GT GD C H L M O
accessing /ˈæk.ses/ = VERB: bağlamak; USER: erişim, erişmek, erişen, erişme, erişmesini

GT GD C H L M O
accidents /ˈæk.sɪ.dənt/ = NOUN: kaza, tesadüf, rastlantı, araz, beklenmedik olay; USER: kaza, kazalar, kazaları, kazaların, kazası

GT GD C H L M O
according /əˈkôrd/ = ADVERB: göre, uygun olarak; USER: göre, uygun, uygun olarak, uyarınca

GT GD C H L M O
account /əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar; VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak; USER: hesap, hesabı, hesabını, hesabınıza, hesabına

GT GD C H L M O
accuracy /ˈæk.jʊ.rə.si/ = NOUN: doğruluk, kesinlik, ayar, tamlık; USER: doğruluk, doğruluğu, doğruluğunu, hassasiyeti, doğru

GT GD C H L M O
accurate /ˈæk.jʊ.rət/ = ADJECTIVE: doğru, kesin, tam; USER: doğru, hassas, doğru bir, kesin, tam

GT GD C H L M O
accurately /ˈæk.jʊ.rət/ = ADVERB: tam olarak, kesin olarak; USER: tam olarak, doğru, doğru bir, doğru olarak, hassas

GT GD C H L M O
across /əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından; ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde; USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında

GT GD C H L M O
activate /ˈæk.tɪ.veɪt/ = VERB: etkinleştirmek, aktif hale getirmek, harekete geçirmek, kurmak; USER: etkinleştirmek, aktif hale, aktive, etkinleştirin, etkinleştirebilirsiniz

GT GD C H L M O
activated /ˈaktəˌvāt/ = VERB: etkinleştirmek, aktif hale getirmek, harekete geçirmek, kurmak; USER: aktif, aktive, devreye, etkin, etkinleştirilir

GT GD C H L M O
activation /ˈæk.tɪ.veɪt/ = NOUN: etkinleştirme, aktifleştirme, harekete geçirme; USER: etkinleştirme, aktivasyon, aktivasyonu, aktivasyonunu, harekete geçirmek

GT GD C H L M O
adapt /əˈdæpt/ = VERB: uyarlamak, uymak, uydurmak, adapte etmek, alıntı yapmak, aktarmak; USER: uyarlamak, uyum, adapte, uyarlayabilirsiniz, uyum sağlamak

GT GD C H L M O
add /æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak; USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir

GT GD C H L M O
adding /æd/ = NOUN: ekleme, katma; USER: ekleme, ekleyerek, eklemek, ilave, eklemeden

GT GD C H L M O
adult /ˈæd.ʌlt/ = NOUN: yetişkin, ergin kimse; ADJECTIVE: yetişkin, erişkin, ergin, reşit, büyümüş; USER: yetişkin, yetişkin için, erişkin, adult, ergin

GT GD C H L M O
advantage /ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat; USER: avantaj, avantajı, olanaklar, yararlanmak

GT GD C H L M O
aed = USER: aED, düşük AED, En düşük AED, aED üzerinde, AED'dir

GT GD C H L M O
agencies /ˈeɪ.dʒən.si/ = NOUN: ajans, acenta, aracılık, organ, vasıta; USER: kurumlar, kurumları, ajansları, kuruluşları, kurum

GT GD C H L M O
ahead /əˈhed/ = ADJECTIVE: önde, ileri, ilerde, başta; ADVERB: önde, önceden, ilerde; USER: önde, öncesinde, devam, önümüzdeki, önceden, önceden

GT GD C H L M O
air /eər/ = NOUN: hava, yayın, gökyüzü, tavır, esinti, nağme, fiyaka, hafif rüzgâr; ADJECTIVE: hava; VERB: havalandırmak, kurutmak, güneşe sermek; USER: hava, uçak, pnömatik, air, havada

GT GD C H L M O
airports /ˈeə.pɔːt/ = NOUN: havalimanı, havaalanı; USER: havaalanı, havaalanları, havalimalarını, Havalimanlarını, airports

GT GD C H L M O
airwaves /ˈeə.weɪvz/ = USER: havasında, televizyona, hava dalgaları, dalgaları, Airwaves

GT GD C H L M O
alarm /əˈlɑːm/ = VERB: korkutmak, telaşlandırmak, alârma geçirmek, ayağa kaldırmak, alârm vermek, panik yapmak; NOUN: alârm, korku, tehlike işareti, dehşet, telaş; USER: alarm, alarmı, alarmlı, çalar, alarmın

GT GD C H L M O
alarms /əˈlɑːm/ = NOUN: alârm, korku, tehlike işareti, dehşet, telaş; USER: alarm, alarmları, alarmlar, alarmların, alarmı

GT GD C H L M O
alert /əˈlɜːt/ = VERB: uyarmak, alârma geçirmek, gözünü açmak; ADJECTIVE: uyanık, açıkgöz, tetik, atik; NOUN: tetikte olma, alârm, tehlike işareti; USER: uyarmak, uyarı, uyarır, uyarısı, uyaracak

GT GD C H L M O
alerts /əˈlɜːt/ = NOUN: tetikte olma, alârm, tehlike işareti; USER: uyarılar, uyarıları, uyarılarını, uyarı, ikazları

GT GD C H L M O
alike /əˈlaɪk/ = ADJECTIVE: benzer, aynı, benzeyen, farksız; ADVERB: benzer şekilde, fark gözetmeden; USER: aynı, benzer, hem, benzeri, birbirine

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
allow /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir

GT GD C H L M O
allows /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan

GT GD C H L M O
along /əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine; PREPOSITION: boyunca; USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde

GT GD C H L M O
aloud /əˈlaʊd/ = ADVERB: yüksek sesle, bağırarak; USER: yüksek sesle, sesli, sesle, sesli olarak, aloud

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
alternative /ôlˈtərnətiv/ = NOUN: alternatif, seçenek, şık; ADJECTIVE: alternatif, başka, değişik, öbür; USER: alternatif, bir alternatif, alternatif bir, alternatiftir, alternatifi, alternatifi

GT GD C H L M O
always /ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar; USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep

GT GD C H L M O
among /əˈmʌŋ/ = PREPOSITION: arasında, içinde, arasına; USER: arasında, arasındaki, arasında yer, arasından, arasındadır, arasındadır

GT GD C H L M O
amusement /əˈmjuːz.mənt/ = NOUN: eğlence, eğlenme, gülünçlük, oyalanma, komiklik; USER: eğlence, Amusement, Kültür, yapılacaklar, Yapılar

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
analytics /ˌanlˈitiks/ = NOUN: mantıksal analiz, mantıksal çözümleme; USER: analitik, analytics, analizi, analiz, analitiği

GT GD C H L M O
ancestors /ˈæn.ses.tər/ = NOUN: soy; USER: ataları, atalarının, atalarını, atalarımızın, atalarından

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
announcement /əˈnaʊns.mənt/ = NOUN: duyuru, ilan, anons, bildiri, haber, duyurma, bildirme, ilan etme; USER: duyuru, yerlestirmek İlan, ilan, duyurusu, açıklama

GT GD C H L M O
announcements /əˈnaʊns.mənt/ = NOUN: duyuru, ilan, anons, bildiri, haber, duyurma, bildirme, ilan etme; USER: duyurular, duyuruları, duyuru, ilanlar, açıklamaları

GT GD C H L M O
another /əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür; PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür; USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
anyone /ˈen.i.wʌn/ = PRONOUN: kimse, herhangi biri, hiç kimse, kim olsa; USER: kimse, herkes, herkese, kimseye, herkesin

GT GD C H L M O
anything /ˈen.i.θɪŋ/ = PRONOUN: bir şey, hiçbir şey, her şey, herhangi bir şey, ne olsa; USER: bir şey, şey, hiçbir şey, herhangi bir şey, şeyi, şeyi

GT GD C H L M O
anywhere /ˈen.i.weər/ = ADVERB: herhangi bir yere, bir yere, hiçbir yerde; USER: herhangi bir yere, bir yere, yerde, her yerde, yere

GT GD C H L M O
app /æp/ = USER: uygulaması, app, uygulama, uygulamayı, uygulamasını

GT GD C H L M O
appliances /əˈplaɪ.əns/ = NOUN: cihaz, alet, araç; USER: aletleri, cihazlar, ev aletleri, cihazları, aletler

GT GD C H L M O
applications /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda

GT GD C H L M O
applied /əˈplaɪd/ = ADJECTIVE: uygulamalı, pratik; USER: uygulamalı, uygulanan, uygulanır, uygulanabilir, uygulandı

GT GD C H L M O
applying /əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak; USER: uygulayarak, uygulanması, uygulama, uygulamak, uygulamadan

GT GD C H L M O
appointment /əˈpɔɪnt.mənt/ = NOUN: randevu, atama, tayin, görev, buluşma, iş; USER: randevu, atanması, atama, randevuyu, randevuda

GT GD C H L M O
appointments /əˈpɔɪnt.mənt/ = NOUN: randevular, atamalar, donanım, döşeme, eşya, teçhizat; USER: randevular, randevuları, randevu, randevularınızı, atamalar

GT GD C H L M O
approach /əˈprəʊtʃ/ = NOUN: yaklaşım, yaklaşma, girişim, yol, yanaşma, teşebbüs; VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak; USER: yaklaşım, yaklaşımı, bir yaklaşım, yaklaşımın, yaklaşımla

GT GD C H L M O
apps /æp/ = USER: uygulamaları, uygulamalar, apps, uygulama, fazlası

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
areas /ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi; USER: alanlar, alanları, alanlarda, alanlarında, yerlerde

GT GD C H L M O
around /əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada; PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı; USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında

GT GD C H L M O
array /əˈreɪ/ = NOUN: düzen, sıra, jüri heyeti, diziliş, sergileme, gösteriş, jüri heyeti listesi, görkem, ihtişam, gösterişli kıyafet; VERB: sıralamak, sıraya dizmek, giydirmek, süslemek, çeki düzen vermek; USER: dizi, dizisi, bir dizi, array, dizinin

GT GD C H L M O
arrivals /əˈraɪvəl/ = USER: Arrivals-phrase, Arrivals; USER: gelenler, varış, Varışlar, geliş, gelenlere

GT GD C H L M O
art /ɑːt/ = NOUN: sanat, beceri, ustalık, hüner, ressamlık, bilim dalı, kurnazlık, yaratıcılık, şeytanlık; ADJECTIVE: sanat, sanatsal; USER: sanat, Art, sanatı, sanatın, sanatının

GT GD C H L M O
articles /ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: sözleşme, şirket sözleşmesi; USER: makaleler, yazılar, haberler, makaleleri

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
assemble /əˈsem.bl̩/ = VERB: birleştirmek, toplamak, monte etmek, parçaları birleştirmek, çevirmek, toplanmak, toplantı yapmak; USER: birleştirmek, monte, araya, montajı, montaj

GT GD C H L M O
assist /əˈsɪst/ = NOUN: yardım, sayı yaptırma; VERB: yardımcı olmak, desteklemek, yardım etmek, hazır bulunmak; USER: yardım, yardımcı, yardımcı olmak, destek, yardımı

GT GD C H L M O
assistant /əˈsɪs.tənt/ = NOUN: yardımcı, asistan, muavin, tezgâhtar; ADJECTIVE: yardımcı; USER: asistan, yardımcı, asistanı, yardımcısı, Assistant

GT GD C H L M O
assistive /əˈsɪstɪv/ = USER: yardımcı, destekleyici, assistive,

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
atm /ˌeɪ.tiːˈem/ = ABBREVIATION: ATM, bankamatik; USER: ATM, Bina içinde ATM, atmosferde

GT GD C H L M O
attack /əˈtæk/ = NOUN: saldırı, atak, hücum, hamle, çatma, tutulma, nöbet, yakalanma; VERB: saldırmak, hücum etmek, çatmak, eleştirmek; USER: saldırı, saldırmak, atak, saldırmaya, saldırılara

GT GD C H L M O
attractions /əˈtræk.ʃən/ = NOUN: cazibe, çekim, atraksiyon, çekicilik, alımlılık, eğlence programı; USER: konumlar, gözde mekan, turistik, gözde mekanı, gözde mekanları

GT GD C H L M O
audience /ˈɔː.di.əns/ = ADJECTIVE: çekici, cazip, ilgi çekici, cazibeli, göz alıcı, alımlı; USER: izleyici, seyirci, kitleye, kitle, hedef kitleye

GT GD C H L M O
audio /ˈɔː.di.əʊ/ = ADJECTIVE: ses, işitsel, işitme; USER: ses, Audio, sesli, Görsel, müzik

GT GD C H L M O
auditory /ˈɔː.dɪ.tər.i/ = ADJECTIVE: işitsel, işitme; USER: işitsel, işitme, kulak

GT GD C H L M O
automate /ˈɔː.tə.meɪt/ = VERB: otomatikleştirmek, makineleştirmek; USER: otomatikleştirmek, otomatik, otomatik hale, otomatikleştirebilirsiniz, otomatikleştirme

GT GD C H L M O
automated /ˈɔː.tə.meɪt/ = VERB: otomatikleştirmek, makineleştirmek; USER: otomatik, otomatik bir, otomatikleştirilmiş, otomasyon, otomatik olarak

GT GD C H L M O
automatically /ˌɔː.təˈmæt.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: otomatik olarak, kendiliğinden, otomatikman, kendi kendine, istemsiz olarak; USER: otomatik olarak, otomatik, kendiliğinden, otomatikman, otomatikman

GT GD C H L M O
automation /ˈɔː.tə.meɪt/ = NOUN: otomasyon, özdevin; USER: otomasyon, otomasyonu, Automation, otomatikleştirme

GT GD C H L M O
available /əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar; USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli

GT GD C H L M O
avatars /ˈæv.ə.tɑːr/ = USER: avatarları, avatarlar, avatar, Görseller, avatars

GT GD C H L M O
aviation /ˌeɪ.viˈeɪ.ʃən/ = NOUN: havacılık; USER: havacılık, Aviation, Hava, Deniz, havacılığın

GT GD C H L M O
avid /ˈæv.ɪd/ = ADJECTIVE: hırslı, arzulu, doyumsuz, doymayan, açgözlü; USER: hırslı, arzulu, hevesli, hevesli bir, avid

GT GD C H L M O
avoid /əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek; USER: önlemek, kaçınmak, kaçının, bilmek, engellemek

GT GD C H L M O
avoids /əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek; USER: önler, engeller, kaçınır, ortadan kaldırır, kaçınan

GT GD C H L M O
balance /ˈbæl.əns/ = VERB: dengelemek, dengelenmek, dengede tutmak, dengeli olmak; NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum; USER: dengelemek, denge, dengesi, dengelemeye, dengesini

GT GD C H L M O
balances /ˈbæl.əns/ = NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum, ruhsal denge; USER: dengeler, dengeleri, bakiyeleri, bakiyeler, dengelerin

GT GD C H L M O
banking /ˈbæŋ.kɪŋ/ = NOUN: bankacılık, banka işlemleri, dönerken yan yatma, viraj yüksekliği; ADJECTIVE: banka, işlem; USER: bankacılık, bankacılığı, banka

GT GD C H L M O
based /-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş; USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
become /bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek; USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur

GT GD C H L M O
becoming /bɪˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yakışan, uygun, yerinde, yakışık alır, güzel duran; USER: olma, hale, haline, haline geliyor, hale geliyor

GT GD C H L M O
been /biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak

GT GD C H L M O
before /bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde; PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde; CONJUNCTION: önce; USER: önce, öncesi, daha önce, önceki

GT GD C H L M O
beforehand /bɪˈfɔː.hænd/ = ADVERB: önceden, peşinen, peşin olarak; USER: önceden, önce, daha önce, öncesinde, daha önceden

GT GD C H L M O
behaviour /bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, davranış, davranış, davranış, tutum, tutum, tutum, tutum, hareket, hareket, hareket, hareket, tavır, tavır, tavır, tavır, hareket tarzı, hareket tarzı, hareket tarzı, hareket tarzı; USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları

GT GD C H L M O
benefits /ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti; VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak; USER: faydaları, yararları, faydalar, fayda, avantajları

GT GD C H L M O
best /best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf; ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde; VERB: yenmek, geçmek, alt etmek; USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok

GT GD C H L M O
beyond /biˈjɒnd/ = ADVERB: ötesinde, öte, aşırı; PREPOSITION: ötesinde, ötesine, öteye, ötesi, götürmez, ötede, haricinde, ayrıca, -den öte; NOUN: öbür dünya, ahiret; USER: ötesinde, ötesine, dışında, öteye, dışındaki

GT GD C H L M O
bills /bɪl/ = NOUN: tahviller; USER: fatura, faturaları, faturalarını, bonoları, bonosu

GT GD C H L M O
bimodal = USER: bimodal, bir bimodal, bimodal bir,

GT GD C H L M O
blend /blend/ = VERB: karıştırmak, uyum sağlamak, karışmak, harmanlamak, kaynaşmak; NOUN: karışım, harman, harmanlama; USER: karıştırmak, karışım, uyum, karışımı, karıştırmaya

GT GD C H L M O
blizzards /ˈblɪz.əd/ = NOUN: kar fırtınası, tipi; USER: kar fırtınaları, blizzards, The Blizzards,

GT GD C H L M O
blood /blʌd/ = NOUN: kan, kan bağı, akrabalık, huy, yapı; USER: kan, kanı, kanda, kanın, kandaki

GT GD C H L M O
board /bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek; VERB: binmek; USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu

GT GD C H L M O
bodies /ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım; USER: organları, kuruluşları, organlar, organlarının, kuruluşlar

GT GD C H L M O
bookmarking /ˈbʊkmɑːk/ = USER: imleme, Bookmarking, imi, yer imleme, yer imi,

GT GD C H L M O
books /bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni; VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak; USER: kitaplar, kitap, kitapları, Books, kitapların, kitapların

GT GD C H L M O
boosting /buːst/ = VERB: artırmak, yükseltmek, yukarıya itmek, kaldırmak, övmek, reklâmını yapmak, voltajını yükseltmek; USER: artırılması, artırma, artırmak, artırarak, yükseltme

GT GD C H L M O
both /bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de; USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki

GT GD C H L M O
box /bɒks/ = NOUN: kutu, sandık, kulübe, loca, şimşir, yumruk, televizyon, şamar; VERB: kutuya koymak, yumruk atmak, kutulamak, sandığa koymak; USER: kutu, kutusu, kutusunda, kutusunu, kutusuna

GT GD C H L M O
brainer / -breɪnd/ = USER: beyin, brainer, beyin olduğunu,

GT GD C H L M O
brand /brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar; VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek; USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka

GT GD C H L M O
break /breɪk/ = NOUN: genişlik, en, düşünce özgürlüğü, saha, uzaklık, mesafe, liberallik; USER: kırmak, kırmaya, mola, ara, ara vermek

GT GD C H L M O
breaking /brāk/ = NOUN: kırma, kırılma, bozma, zorla girme, meskene tecavüz; USER: kırma, kırılma, kırarak, ihlal, kesme

GT GD C H L M O
bridge /brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç; VERB: köprü kurmak, köprü yapmak; USER: köprü, köprüsü, köprünün, bridge, köprüyü

GT GD C H L M O
broadcast /ˈbrɔːd.kɑːst/ = NOUN: yayın, radyo yayını; VERB: yayımlamak, yaymak, yayın yapmak, duyurmak, saçmak, ekmek; ADJECTIVE: radyo veya televizyonla ilgili; USER: yayın, yayını, yayınlanan, yayınlamak, yayınlandı

GT GD C H L M O
broadcasting /ˈbrɔːd.kɑːst/ = NOUN: yayın, radyo veya televizyon; ADJECTIVE: radyo veya televizyon yayını ile ilgili; USER: yayın, yayıncılığı, yayını, yayıncılık, yay

GT GD C H L M O
browse /braʊz/ = VERB: gözden geçirmek, otlamak, yaprak yemek; USER: göz, göz atın, göz atmak, taramak, görüntüleyebilmek

GT GD C H L M O
budget /ˈbʌdʒ.ɪt/ = NOUN: bütçe, stok, mali program, yığın; VERB: bütçe yapmak, ayarlamak; USER: bütçe, bütçesi, bütçenize, bütçeye, ekonomi

GT GD C H L M O
building /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman; USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat

GT GD C H L M O
buildings /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: site; USER: binalar, bina, binaların, binaları, binalarda

GT GD C H L M O
bus /bʌs/ = NOUN: otobüs, otomobil veya uçak; VERB: otobüsle taşımak; USER: otobüs, otobüsü, bus, veri yolu, otobüsle, otobüsle

GT GD C H L M O
buses /bʌs/ = NOUN: otobüs, otomobil veya uçak; USER: otobüs, otobüsler, Vasıtalar, otobüsleri, içi otobüsler

GT GD C H L M O
business /ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu; USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari

GT GD C H L M O
busy /ˈbɪz.i/ = ADJECTIVE: meşgul, yoğun, işlek, faal; USER: meşgul, yoğun, yoğun bir, meşgul bir, işlek, işlek

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
buttons /ˈbʌt.ən/ = NOUN: düğme, buton, filiz, tomurcuk, puan, sayı; USER: düğmeleri, düğmeler, düğmelerini, düğmelerine, düğme

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
call /kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş; VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek; USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır

GT GD C H L M O
called /kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen; USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı

GT GD C H L M O
calls /kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret; VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek; USER: çağrı, aramalar, arama, çağrıları, aramaları

GT GD C H L M O
campaign /kæmˈpeɪn/ = NOUN: kampanya, sefer, seferberlik, savaş, mücâdele; VERB: savaşmak, kampanyaya katılmak, sefere çıkmak, adaylığını koymak, mücâdele vermek; USER: kampanya, kampanyası, kampanyanın, kampanyasının, kampanyayı

GT GD C H L M O
campaigns /kæmˈpeɪn/ = NOUN: kampanya, sefer, seferberlik, savaş, mücâdele; USER: kampanyalar, kampanyaları, kampanya, kampanyalarının, kampanyaların

GT GD C H L M O
campus /ˈkæm.pəs/ = NOUN: kampus, okul arazisi; USER: kampus, kampüs, kampüsünde, kampüste, kampüsü

GT GD C H L M O
campuses /ˈkæm.pəs/ = NOUN: kampus, okul arazisi; USER: kampüsleri, kampüslerinde, kampüsü, kampüs, kampüste

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
capabilities /ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar; USER: yetenekleri, yeteneklerini, özellikleri, yetenekler, özelliklerini

GT GD C H L M O
care /keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış; VERB: ilgilenmek, özen göstermek; USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat

GT GD C H L M O
caregivers /ˈkeəˌɡɪv.ər/ = USER: bakıcılar, bakıcıların, bakım veren, bakıcı, bakıcıları,

GT GD C H L M O
cases /keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek; USER: durumlarda, durumda, olgularda, olgu, olguda

GT GD C H L M O
cash /kæʃ/ = NOUN: nakit, para, peşin para, peşin ödeme, ufak madeni para; VERB: bozdurmak, paraya çevirmek, bozmak; USER: nakit, para, Kasa, nakdi, para Çekme

GT GD C H L M O
cater /ˈkeɪ.tər/ = VERB: sağlamak, hitap etmek, temin etmek; USER: sağlamak, hitap, karşılamak, yiyecek ve içecek, yiyecek ve içecek sağlamak

GT GD C H L M O
centres /ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, merkez, merkez, merkez, orta, orta, orta, orta, odak, odak; VERB: ortalamak, ortalamak; USER: merkezleri, merkezi, merkezlerinde, merkezlerinin, merkezlerinden

GT GD C H L M O
certain /ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk; USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir

GT GD C H L M O
chain /tʃeɪn/ = NOUN: zincir, dizi, silsile, ölçme zinciri, boyunduruk, sınırlama; VERB: zincirlemek, zincire vurmak, ölçme zinciri ile ölçmek, kayıt altına almak; ADJECTIVE: seri; USER: zincir, zinciri, zincirinin, zincirli, zincirinde

GT GD C H L M O
challenge /ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek; NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma; USER: meydan okumak, itiraz, meydan okuma, meydan, karşı

GT GD C H L M O
challenges /ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek; NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma; USER: zorluklar, sorunlar, zorlukları, sorunları, zorluklarla

GT GD C H L M O
changes /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin

GT GD C H L M O
channel /ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön; VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek; USER: kanal, kanalı, kanallı, kanalın, kanala

GT GD C H L M O
check /tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti; VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak; USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda

GT GD C H L M O
checking /CHek/ = NOUN: denetleme; USER: denetleme, kontrol, denetimi, kontrolü, kontrol etmek

GT GD C H L M O
children /ˈtʃɪl.drən/ = NOUN: çocuk, evlat, küçük, velet, ürün; USER: çocuklar, çocuk, çocuklu, çocukların, çocuklar var, çocuklar var

GT GD C H L M O
choice /tʃɔɪs/ = NOUN: seçim, seçenek, tercih, seçme, seçme hakkı, şık, seçilen şey, seçkinler, seçkin sınıf; ADJECTIVE: seçme, seçkin, üstün, kaliteli, güzide, elit, kalburüstü; USER: seçim, seçenek, seçimi, seçimdir, bir seçim

GT GD C H L M O
choose /tʃuːz/ = VERB: seçmek, tercih etmek, istemek, ayırmak, yeğlemek, üstün tutmak; USER: seçmek, seçin, seçim, tercih, seçebilirsiniz

GT GD C H L M O
choosing /tʃuːz/ = NOUN: seçme; ADJECTIVE: seçen, seçici; USER: seçme, seçerek, tercih, seçimi, seçiminde

GT GD C H L M O
citizen /ˈsɪt.ɪ.zən/ = NOUN: vatandaş, yurttaş, hemşehri, uyruk, sakin, ikamet eden kimse, sivil kimse; USER: vatandaş, vatandaşı, vatandaşın, yurttaş, vatandaşının

GT GD C H L M O
class /klɑːs/ = NOUN: sınıf, class, ders, grup, kalite, mevki, kurs, derslik, tür, zümre, çeşit, öğrenciler, mükemmellik, cins, üstünlük, bölüm, dershane, kur, klas olma, sınıflandırmak, saymak, kategorize etmek; USER: sınıf, sınıfı, sınıf bir, sınıfının, class

GT GD C H L M O
classroom /ˈklɑːs.ruːm/ = NOUN: sınıf, derslik, dersane; USER: sınıf, sınıfta, sınıf içi, sınıfın, sınıfı, sınıfı

GT GD C H L M O
clear /klɪər/ = ADJECTIVE: açık, net, temiz, berrak, belirgin, şeffaf, belli, anlaşılır, saydam; VERB: temizlemek, gidermek; ADVERB: açıkça; USER: temizleyin, açık, temizlemek, silmek, kaldırın

GT GD C H L M O
clearly /ˈklɪə.li/ = ADVERB: açıkça, anlaşılır biçimde, apaçık, şüphesiz, açık açık; USER: açıkça, net, açık, net bir şekilde, açık bir şekilde, açık bir şekilde

GT GD C H L M O
clinics /ˈklɪn.ɪk/ = NOUN: klinik, muayenehane, belirti, çözüm toplantısı; USER: klinikler, klinikleri, kliniklerinde, klinik, kliniklerde

GT GD C H L M O
clips /klɪp/ = NOUN: klips, kırpma, kesme, darbe, sürat, saç kesme, kırpılan miktar, okkalı yumruk, raptiye, pens, toka, şarjör; USER: klipleri, klipler, klip, kliplerini, kliplerin

GT GD C H L M O
clocks /klɒk/ = NOUN: hodiny, tachometer, hodinový impulz; VERB: merať čas, dosiahnuť, zabehnúť; USER: saatler, saatleri, saat, saatlerin, duvar saatleri, duvar saatleri

GT GD C H L M O
codes /kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz; USER: kodları, kodlar, Kodu, kodlarını, kodlarının

GT GD C H L M O
collaborators /kəˈlabəˌrātər/ = NOUN: işbirlikçi, ortak, iş arkadaşı; USER: işbirlikçiler, işbirlikçileri, ortak çalışanlar, ortak çalışan, işbirlikçi"

GT GD C H L M O
collection /kəˈlek.ʃən/ = NOUN: toplama, koleksiyon, derleme, toplanma, tahsilât, para toplama, yığın, tabaka, toplanmış yardım; USER: toplama, koleksiyonu, koleksiyon, toplanması, tahsilat

GT GD C H L M O
combination /ˌkɒm.bɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: kombinasyon, bileşim, birleşim, birleştirme, birlik, karıştırma, bağlanma, kartel, sepetli motosiklet, tek parça çamaşır; USER: kombinasyon, kombinasyonu, arada, birleşimi, kombinasyonunu

GT GD C H L M O
combining = NOUN: birleştirme; USER: birleştirme, birleştirerek, birleştiren, araya, bir araya

GT GD C H L M O
come /kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak; NOUN: meni, sperma, bel; USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel

GT GD C H L M O
comfort /ˈkʌm.fət/ = NOUN: konfor, teselli, rahat, rahatlık, huzur, refah, avuntu; VERB: rahatlatmak, rahat ettirmek, teselli etmek, avutmak, yatıştırmak; USER: konfor, konforu, rahatlık, rahat, rahatlığı

GT GD C H L M O
commands /kəˈmɑːnd/ = NOUN: komuta, kumanda, emir, buyruk, hakimiyet, yetki, güç; VERB: buyurmak, hakim olmak, emretmek, komuta etmek, hükmetmek; USER: komutları, komutlar, komutlarını, komut, komutların

GT GD C H L M O
commitment /kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü; USER: taahhüt, bağlılık, taahhüdü, bağlılığı, bağlılığını

GT GD C H L M O
communicate /kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek; USER: iletişim kurmak, iletişim, iletişime, haberleşmek

GT GD C H L M O
communicated /kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek; USER: tebliğ, iletişim, iletilen, iletilir, bildirilir

GT GD C H L M O
communication /kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma; USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı

GT GD C H L M O
community /kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik; USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum

GT GD C H L M O
commuters /kəˈmjuː.tər/ = NOUN: banliyöde yaşayan kimse, akım çevirici, her gün işe trenle gidip gelen kimse; USER: taşıt, commuters, banliyö

GT GD C H L M O
companies /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin

GT GD C H L M O
company /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi

GT GD C H L M O
computer /kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin; USER: bilgisayar, bilgisayarı, bilgisayara, bilgisayarda, bilgisayarınıza

GT GD C H L M O
conditioners /kənˈdɪʃ.ən.ər/ = USER: klimalar, klima, cihazları, verimliliği, klima cihazları

GT GD C H L M O
conditions /kənˈdɪʃ.ən/ = NOUN: koşullar, şartlar, durum; USER: koşullar, şartlar, koşulları, şartları, koşullarına, koşullarına

GT GD C H L M O
confidently /ˈkɒn.fɪ.dənt/ = ADVERB: emin olarak, kendine güvenerek, güvenli olarak, ataklıkla; USER: emin olarak, güvenle, emin, güvenli, emin adımlarla

GT GD C H L M O
connected /kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın; USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında

GT GD C H L M O
connections /kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık; USER: bağlantıları, bağlantı, bağlantılar, bağlantılarını, bağlantısı

GT GD C H L M O
consoles = NOUN: konsol, raf, klavye, kumanda paneli, masa; USER: konsolları, konsollar, konsol, konsolu"

GT GD C H L M O
consolidate /kənˈsɒl.ɪ.deɪt/ = VERB: birleştirmek, pekiştirmek, sağlamlaştırmak, toplamak, takviye etmek, vadesini uzatmak; USER: pekiştirmek, birleştirmek, konsolide, güçlendirmek, sağlamlaştırmak, sağlamlaştırmak

GT GD C H L M O
consumer /kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı; USER: tüketici, tüketim, tüketicinin, tüketiciye, müşteri

GT GD C H L M O
consumers /kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı; USER: tüketiciler, tüketicilerin, tüketici, tüketicilere, tüketicileri

GT GD C H L M O
contact /ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı; VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak; USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim

GT GD C H L M O
content /kənˈtent/ = NOUN: içerik, kapsam, içindekiler, tatmin, memnuniyet, anlam, öz, içerik miktarı, hoşnutluk; ADJECTIVE: memnun, hoşnut, razı; USER: içerik, içeriği, içeriğe, içeriğini, içeriğin

GT GD C H L M O
controlled /kənˈtrōl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk; VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek; USER: kontrol, kontrollü, sahip, kontrol edilen, sahip olan

GT GD C H L M O
convenience /kənˈviː.ni.əns/ = NOUN: kolaylık, uygunluk, elverişlilik, yarar, tuvalet, kazanç, müsait oluş, hayatı kolaylaştıran şey; USER: kolaylık, kolaylık sağlamak, rahatlık, rahatlığı, kolaylığı

GT GD C H L M O
convenient /kənˈviː.ni.ənt/ = ADJECTIVE: uygun, elverişli, kullanışlı, yakın, pratik; USER: uygun, rahat, uygun bir, kullanışlı, elverişli

GT GD C H L M O
convert /kənˈvɜːt/ = VERB: dönüştürmek, çevirmek, değiştirmek, değişmek, dönüşmek, inancını değiştirmek, dininden döndürmek, arıtmak, sayı yapmak; NOUN: dönme, din değiştiren kimse, inancı değişen kimse; USER: dönüştürmek, dönüştürebilirsiniz, dönüştüğünde, dönüştürme, dönüştürün

GT GD C H L M O
convey /kənˈveɪ/ = VERB: iletmek, taşımak, nakletmek, yaymak, getirmek, yollamak, devretmek; USER: iletmek, ifade, aktarmak, aktarmaya, taşımak

GT GD C H L M O
cookers /ˈkʊk.ər/ = NOUN: ocak, tencere, fırın, pişirme kabı, pişirilmeye uygun meyve; USER: ocak, ocaklar, ocakları, fırın, pişirme

GT GD C H L M O
cost /kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha; VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek; USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı

GT GD C H L M O
costly /ˈkɒst.li/ = ADJECTIVE: pahalı, pahalıya mal olan, değerli, lüks; USER: pahalı, maliyetli, masraflı, pahalıya mal, maliyetlidir

GT GD C H L M O
costs /kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha; VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek; USER: maliyetleri, maliyeti, masrafları, maliyetlerini, maliyetler

GT GD C H L M O
counts /kaʊnt/ = NOUN: sayma, sayı, hesap, dava maddesi, kont, hesaba katma, önemseme, iddialar; USER: sayıları, sayar, sayısı, sayımları, sayımı

GT GD C H L M O
create /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur

GT GD C H L M O
credit /ˈkred.ɪt/ = NOUN: kredi, alacak, itibar, güven, vade, saygınlık, kazanç, beğeni, emniyet, hesaptaki para miktarı, inanma; VERB: kredi vermek, inanmak, yatırmak, güvenmek, kredisine yazmak; USER: kredi, Hesaba, Hesaba Para, Credit, kredisi, kredisi

GT GD C H L M O
critical /ˈkrɪt.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: kritik, ciddi, hassas, eleştirici, titiz; USER: kritik, eleştirel, önemli, kritik bir, önemlidir

GT GD C H L M O
culture /ˈkʌl.tʃər/ = NOUN: kültür, yetiştirme, medeniyet, ekim, medenilik, üretme, bakteri kültürü; USER: kültür, kültürü, kültürünün, kültürünü, kültürün

GT GD C H L M O
current /ˈkʌr.ənt/ = NOUN: akım, akıntı, cereyan, eğilim; ADJECTIVE: geçerli, cari, şimdiki, bugünkü, geçer, tedavüldeki; USER: akım, geçerli, cari, mevcut, güncel

GT GD C H L M O
custom /ˈkʌs.təm/ = NOUN: gelenek, görenek, adet, töre, alışkanlık, alışveriş, örf ve adetler hukuku, müşterisi olma; ADJECTIVE: ısmarlama, sipariş üzerine yapılmış; USER: gelenek, görenek, özel, özel bir, Sipariş

GT GD C H L M O
customer /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye

GT GD C H L M O
customers /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine

GT GD C H L M O
customisable /ˈkʌstəmaɪzəbl/ = USER: özelleştirilebilir, özelleştirilebilir bir, kişiselleştirilebilir, özelleştirilebilen, uyarlanabilir,

GT GD C H L M O
customise /ˈkəstəˌmīz/ = VERB: müşteri isteğine göre değiştirmek; USER: özelleştirmek, özelleştirebilirsiniz, kişiselleştirmek, özelleştirme, özelleştirin,

GT GD C H L M O
customised /ˈkʌs.tə.maɪz/ = VERB: müşteri isteğine göre değiştirmek; USER: özel, özelleştirilmiş, özelleştirilebilir, özelleştirilmiştir, kişiselleştirilmiş

GT GD C H L M O
cut /kʌt/ = VERB: kesmek, biçmek; NOUN: kesme, kesim, kesik, kesinti, indirim, pay, parça, yara; ADJECTIVE: kesilmiş, kesik; USER: kesmek, kesme, kesim, kesilmiş, kesilir

GT GD C H L M O
daily /ˈdeɪ.li/ = ADJECTIVE: günlük, gündelik; ADVERB: her gün, her geçen gün, günden güne; NOUN: günlük gazete, günlük yardım; USER: günlük, her gün, gün, günde, günlük olarak

GT GD C H L M O
daisy /ˈdeɪ.zi/ = NOUN: papatya, mükemmel örnek, pırlanta gibi insan; USER: papatya, daisy, papatyalar, papatyası, Daisy'nin

GT GD C H L M O
date /deɪt/ = NOUN: tarih, randevu, buluşma, zaman, dönem, hurma, flört, vade; VERB: çıkmak, buluşmak, tarih atmak, zamanını belirlemek; USER: tarih, tarihi, tarihinden, tarihe, güncel

GT GD C H L M O
day /deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem; USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde

GT GD C H L M O
debt /det/ = NOUN: borç, borçlu olma; USER: borç, borcu, borçlanma, borcun, borcunu

GT GD C H L M O
deemed /diːm/ = VERB: saymak, zannetmek, inanmak, farzetmek, varsaymak, dikkate almak; USER: kabul, sayılır, görülen, gördüğü, olarak kabul, olarak kabul

GT GD C H L M O
delays /dɪˈleɪ/ = NOUN: gecikme, erteleme, geciktirme, tehir, tecil, geç kalma, mühlet; USER: gecikmeler, gecikmeleri, gecikme, gecikmelere, gecikmelerden

GT GD C H L M O
delight /dɪˈlaɪt/ = NOUN: zevk, keyif, sevinç, haz, zevk kaynağı; VERB: sevindirmek, hoşnut etmek, zevk almak, hoşlanmak, hoşuna gitmek; USER: zevk, memnun, keyif, delight, sevinç, sevinç

GT GD C H L M O
deliver /dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek; USER: teslim etmek, vermek, teslim, sunmak, sağlamak

GT GD C H L M O
demos /ˈdem.əʊ/ = NOUN: halk, ayaktakımı, nahiye; USER: demolar, Demos, demoları, demo, demolarını

GT GD C H L M O
department /dɪˈpɑːt.mənt/ = NOUN: bölüm, bölge, departman, daire, bakanlık, şube; USER: bölüm, departmanı, bölümü, bölge, bölümünde

GT GD C H L M O
departures /dɪˈpɑːtʃə/ = PHRASE: Gidiş; USER: gidiş, Gidenler, kalkış, kalkışlar, kalkış noktası,

GT GD C H L M O
deploy /dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek; NOUN: dağıtım, istihdam, yayılma, açılma; USER: dağıtmak, dağıtma, dağıtabilirsiniz, dağıtın, dağıtabilir

GT GD C H L M O
deployed /dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek; USER: konuşlandırılmış, dağıtılabilir, konuşlanmış, dağıtılan, dağıtmış

GT GD C H L M O
deploying /dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek; USER: dağıtma, dağıtımı, dağıtmak, dağıtımını, dağıtırken

GT GD C H L M O
deposits /dɪˈpɒz.ɪt/ = NOUN: mevduat, depozito, emanet, tortu, yatırılan para, katman, teminât; USER: mevduat, mevduatlar, mevduatı, yatakları, mevduatın

GT GD C H L M O
descriptions /dɪˈskrɪp.ʃən/ = NOUN: tanım, tanımlama, tarif, betimleme, tasvir, çeşit; USER: açıklamaları, açıklamalar, tanımları, Tanımlar, açıklamalarını

GT GD C H L M O
designed /dɪˈzaɪn/ = ADJECTIVE: tasarlanmış, planlanmış, tarafından tasarlandı, kasıtlı; USER: tasarlanmış, tasarlanmıştır, dizayn, tasarlanan, olarak tasarlanmış

GT GD C H L M O
designers /dɪˈzaɪ.nər/ = NOUN: tasarımcı, desinatör, modacı, modelist, stilist, düzenbaz kişi, dalavereci kişi; USER: tasarımcılar, tasarımcıları, tasarımcıların, tasarımcı, tasarımcılarının

GT GD C H L M O
desirability /dɪˌzaɪə.rəˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: cazibe, çekicilik, arzu edilirlik; USER: çekicilik, cazibe, arzu edilir, arzu, istenirliği

GT GD C H L M O
destination /ˌdes.tɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: hedef, varış yeri, istikamet, gidilecek yer, nereye, amaç; USER: hedef, Gidilecek Yer, Gidilecek, varış, yer

GT GD C H L M O
develop /dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak; USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir

GT GD C H L M O
device /dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek; USER: cihaz, aygıt, cihazı, aygıtı, cihazın

GT GD C H L M O
devices /dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek; USER: cihazlar, cihazları, aygıtları, cihazların, aygıtlar

GT GD C H L M O
dial /ˈdaɪ.əl/ = NOUN: kadran, skala, radyo dalga boyları kadranı, surat, yüz, telefon üzerindeki numaraların olduğu kadran; VERB: tuşlamak, telefon numaralarını çevirmek; USER: kadran, aramak, çevirmeli, arama, çevirmek

GT GD C H L M O
difference /ˈdɪf.ər.əns/ = NOUN: fark, ayrım, ayrılık, ihtilaf, fikir ayrılığı, benzememe, olağandışılık; USER: fark, farkı, farklılık, bir fark, oranı, oranı

GT GD C H L M O
difficulties /ˈdifikəltē/ = NOUN: zorluk, güçlük, sorun, sıkıntı, engel, külfet, meşakkat; USER: zorluklar, zorlukları, zorluklarla, güçlükler, zorluk

GT GD C H L M O
difficulty /ˈdɪf.ɪ.kəl.ti/ = NOUN: zorluk, güçlük, sorun, sıkıntı, engel, külfet, meşakkat; USER: zorluk, güçlük, zorluğu, güçlüğü, zorluk seviyesi

GT GD C H L M O
digital /ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait; NOUN: tuş; USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf

GT GD C H L M O
directing /diˈrekt,dī-/ = VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek, yol göstermek, adres yazmak, atfetmek, direktif vermek, komuta etmek; USER: yönetmenlik, yönlendirme, yönlendirilmesi, yönlendiren, yönlendirerek

GT GD C H L M O
directions /daɪˈrek.ʃən/ = NOUN: yön, yönetim, istikamet, talimat, yönetme, emir, açıklama, direktörlük, kumanda, alıcı adresi; USER: tarifi, yol tarifi, yönleri, yönde, yön

GT GD C H L M O
directly /daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde; USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata

GT GD C H L M O
disabilities /ˌdisəˈbilitē/ = NOUN: sakatlık, maluliyet, yetersizlik, ehliyetsizlik, güçsüzlük, zaaf, sakınca, mahzur; USER: engelli, Sigara İçilmez, özürlü, engellilerin, İçilmez

GT GD C H L M O
discovery /dɪˈskʌv.ər.i/ = NOUN: keşif, buluş, bulgu, ortaya çıkarma; USER: keşif, keşfi, bulma, discovery, bir keşif

GT GD C H L M O
divide /dɪˈvaɪd/ = VERB: bölmek, ayırmak, paylaşmak, bölünmek, bölüştürmek, ikiye ayırmak, sınıflandırmak, taksim etmek, ayrılmak, bozuşmak, araları açık olmak; NOUN: yaşam ile ölüm arasındaki çizgi, yağmur sularını ayıran dağ sırası; USER: bölmek, bölme, bölün, ayırmak, bölmeye

GT GD C H L M O
document /ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: belge, döküman, evrak, delil; VERB: belgelemek, kanıtlamak, belgelere dayandırmak, dipnotlar koymak, döküman sağlamak; USER: belge, belgenin, belgeyi, doküman, belgesi

GT GD C H L M O
doesn /ˈdʌz.ənt/ = USER: doesn, Ne farkeder, farkeder, yaramıyor, bu hiç

GT GD C H L M O
doing /ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı; USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak

GT GD C H L M O
don /dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek; NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman; USER: don, değil, öyle, yapma, yapma

GT GD C H L M O
doors /dɔːr/ = NOUN: kapı, giriş, eşik; USER: kapılar, kapı, kapıları, kapılarını, kapıların, kapıların

GT GD C H L M O
dosage /ˈdəʊ.sɪdʒ/ = NOUN: dozaj, doz, doz ayarlama, azıcık şey, bir parça; USER: doz, dozaj, dozu, dozajı, dozda

GT GD C H L M O
dynamic /daɪˈnæm.ɪk/ = ADJECTIVE: dinamik, devingen, enerjik; USER: dinamik, dinamik bir, devingen

GT GD C H L M O
e /iː/ = ABBREVIATION: zayıf not, mi

GT GD C H L M O
each /iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir; PRONOUN: her biri, tanesi; USER: her, her bir, her biri, her biri

GT GD C H L M O
earthquakes /ˈɜːθ.kweɪk/ = NOUN: deprem, zelzele, yer sarsıntısı, kargaşa; USER: deprem, depremler, depremlerin, depremleri, depreme

GT GD C H L M O
easier /ˈiː.zi/ = USER: daha kolay, kolay, kolaydır, daha, daha kolaydır, daha kolaydır

GT GD C H L M O
easily /ˈiː.zɪ.li/ = ADVERB: kolayca, kolaylıkla, rahatça, şüphesiz, muhtemelen; USER: kolayca, kolay, kolaylıkla, kolay bir, rahatlıkla, rahatlıkla

GT GD C H L M O
easy /ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest; USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay

GT GD C H L M O
ebooks /ˈēˌbo͝ok/ = USER: e-kitaplar, ebooks, kitaplar

GT GD C H L M O
economics /ˌiː.kəˈnɒm.ɪks/ = NOUN: ekonomi bilimi, iktisat bilimi, ülke ekonomisi; USER: ekonomi, ekonomisi, iktisat, İktisadi, ekonomik

GT GD C H L M O
educate /ˈed.jʊ.keɪt/ = NOUN: editör, yayımcı, başyazar, yazı ileri müdürü, program kurgu sorumlusu; USER: eğitmek, yetiştirmek, eğitim, yetiştirmektir, yetiştirmeyi

GT GD C H L M O
education /ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: eğitim, öğretim, öğrenim, terbiye, eğitimbilim; USER: eğitim, eğitimi, öğretim, eğitimin, eğitime

GT GD C H L M O
educational /ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: eğitsel, eğitici, eğitimle ilgili; USER: eğitici, eğitsel, eğitim, eğitimsel, öğretim

GT GD C H L M O
effective /ɪˈfek.tɪv/ = ADJECTIVE: etkili, etkin, efektif, geçerli, verimli, etken, etkileyici, tesirli, yürürlükte olan; USER: etkili, etkin, etkili bir, etkin bir, etkilidir, etkilidir

GT GD C H L M O
efficiency /ɪˈfɪʃənsi/ = NOUN: verim, etkinlik, etki, yeterlik, yetenek, rasyonellik, işgüzarlık; USER: etkinlik, verim, verimliliği, verimlilik, verimliliğini

GT GD C H L M O
efficient /ɪˈfɪʃ.ənt/ = ADJECTIVE: verimli, etkili, yeterli, becerikli, rasyonel, ehliyetli, işgüzar; USER: verimli, etkin, etkili, verimli bir, etkin bir, etkin bir

GT GD C H L M O
effortlessly /ˈef.ət.ləs/ = USER: zahmetsizce, çaba harcamadan, kolaylıkla, çaba, zahmetsiz

GT GD C H L M O
elderly /ˈel.dəl.i/ = ADJECTIVE: yaşlı, ihtiyar, yaşını başını almış; NOUN: ihtiyar; USER: yaşlı, yaşlılar, yaşlılarda, yaşlıların, yaşlı bir

GT GD C H L M O
electronic /ɪˌlekˈtrɒn.ɪk/ = ADJECTIVE: elektronik; USER: elektronik, electronic, electronic

GT GD C H L M O
embedded /ɪmˈbed.ɪd/ = VERB: gömmek, yerleştirmek, oturtmak, kafasına sokmak; USER: gömülü, katıştırılmış, yerleşik, gömülü bir, dahili

GT GD C H L M O
emergency /iˈmərjənsē/ = NOUN: acil durum, tehlike, acil vaka; USER: acil durum, acil, olağanüstü

GT GD C H L M O
emotions /ɪˈməʊ.ʃən/ = NOUN: duygu, heyecan, his, duygulanma; USER: duygular, duyguları, duygu, duyguların, duygularını

GT GD C H L M O
employees /ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam; USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı

GT GD C H L M O
enable /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: etkinleştirmek, izin, sağlamak, sağlar, etkinleştirmeniz

GT GD C H L M O
enabled /ɪˈneɪ.bl̩d/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: etkin, etkinleştirilmiş, etkinleştirildiğinde, etkinleştirilir, etkinleştirilmişse

GT GD C H L M O
enables /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: sağlar, sağlayan, olanak sağlar, etkinleştirir, olanak

GT GD C H L M O
enabling /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: sağlayan, sağlayarak, etkinleştirme, olanak, etkinleştirerek

GT GD C H L M O
end /end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm; VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak; USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç

GT GD C H L M O
energy /ˈen.ə.dʒi/ = NOUN: enerji, güç, erke, kuvvet, gayret; USER: enerji, enerjisi, enerjinin, enerjiyi

GT GD C H L M O
engage /ɪnˈɡeɪdʒ/ = VERB: çekmek, tutmak, bağlanmak, bağlamak, söz vermek, çarpışmaya girmek, işe almak, garanti etmek, kullanmak; USER: meşgul, yapmaya, girişme, girme

GT GD C H L M O
engaging /ɪnˈɡeɪ.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: çekici, birbirine geçen, kavrama, sempatik, alımlı; USER: çekici, ilgi çekici, yapan, meşgul

GT GD C H L M O
enhanced /ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak; USER: gelişmiş, geliştirilmiş, gelişmiş bir, güçlendirilmiş, geliştirilmiş bir

GT GD C H L M O
enhances /ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak; USER: artırır, geliştirir, arttırır, geliştiren, artıran

GT GD C H L M O
ensure /ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek; USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak

GT GD C H L M O
enter /ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak; USER: girmek, girin, girmek gerçekten, girmeniz, giriniz

GT GD C H L M O
enterprises /ˈen.tə.praɪz/ = NOUN: kuruluş, girişim, teşebbüs, atılım, cesaret, girişkenlik, atılganlık; USER: işletmelerin, işletmeleri, işletmeler, sirketler, sirketlerinin

GT GD C H L M O
entertainment /ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem; USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon

GT GD C H L M O
entire /ɪnˈtaɪər/ = NOUN: tüm, bütün, hepsi, iğdiş edilmemiş at; ADJECTIVE: tüm, bütün, tam, iğdiş edilmemiş, saf, katışıksız; USER: tüm, bütün, genelinde, tamamını, tamamı

GT GD C H L M O
environmental /enˌvīrənˈmen(t)l,-ˌvī(ə)rn-/ = ADJECTIVE: çevre, çevresel; USER: çevre, çevresel, çevreye, ortam

GT GD C H L M O
equal /ˈiː.kwəl/ = ADJECTIVE: eşit, aynı, denk, eş, dengeli, uygun, başabaş, yeterli, düzenli; NOUN: denk, emsal, yaşıt; USER: eşit, eşittir, aynı, eşitliği, denk

GT GD C H L M O
equipment /ɪˈkwɪp.mənt/ = NOUN: ekipman, donanım, teçhizat, gereç, araç gereç, doğuştan olan özellikler; USER: ekipman, ekipmanları, ekipmanlar, donatımı, donatım, donatım

GT GD C H L M O
equipped /ɪˈkwɪpt/ = ADJECTIVE: donanımlı, donatılmış, kuşanmış; USER: donanımlı, donatılmış, donatılmıştır, donanımlı bir, bulunur

GT GD C H L M O
errors /ˈer.ər/ = NOUN: hata, yanlışlık, yanlış, yanılgı, suç, falso; USER: hataları, hatalar, hata, hatalarını, hataların

GT GD C H L M O
essential /ɪˈsen.ʃəl/ = ADJECTIVE: gerekli, zorunlu, başlıca, esaslı, köklü, esans türünden; NOUN: asıl gerekli şey, esas özellik, esas olan şey; USER: gerekli, temel, önemli, önemlidir, gereklidir, gereklidir

GT GD C H L M O
etc /ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc

GT GD C H L M O
even /ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam; ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek; USER: hatta, bile, da, daha, dahi

GT GD C H L M O
events /ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet; USER: olaylar, Olayları, etkinlikler, etkinlikleri, olayların, olayların

GT GD C H L M O
every /ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün; USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir

GT GD C H L M O
everyday /ˈev.ri.deɪ/ = ADJECTIVE: günlük, her gün, gündelik, her günkü, olağan, basit, vasat, adi, orta halli; USER: her gün, günlük, gün, gündelik, hergün

GT GD C H L M O
everything /ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey; USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi

GT GD C H L M O
examples /ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders; USER: örnekler, örnekleri, örnek, örneklerini, örneklerle

GT GD C H L M O
exams /ɪɡˈzæm/ = NOUN: sınav, muayene, imtihan; USER: sınavlar, sınavları, sınav, sınavı, sınavlarına, sınavlarına

GT GD C H L M O
excellent /ˈek.səl.ənt/ = ADJECTIVE: mükemmel, üstün, kusursuz, nefis, seçkin; USER: mükemmel, mükemmel bir, excellent, iyi, çok iyi

GT GD C H L M O
exercise /ˈek.sə.saɪz/ = NOUN: egzersiz, alıştırma, kullanma, uygulama, yapma, çalışma, idman, talim; VERB: uygulamak, egzersiz yapmak, çalıştırmak, göstermek; USER: egzersiz, egzersiz yapabilir, egzersize, uygulama, kullanma, kullanma

GT GD C H L M O
experience /ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat; VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek; USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe

GT GD C H L M O
express /ɪkˈspres/ = ADJECTIVE: ekspres, açık, hızlı, kesin, belli, özel, süratli; VERB: ifade etmek, belli etmek; NOUN: nakliye şirketi, ekspres posta; ADVERB: ekspres olarak; USER: ekspres, açık, ifade, express, hızlı

GT GD C H L M O
expressive /ɪkˈspres.ɪv/ = ADJECTIVE: anlamlı, etkileyici, ifadeli, dokunaklı, canlı; USER: anlamlı, etkileyici, ifade, anlatım, dışavurumcu

GT GD C H L M O
extra /ˈek.strə/ = ADJECTIVE: ekstra, ilave, ek, fazla, üstün, olağanüstü; NOUN: ilave, ilave, ek; ADVERB: fazladan, ayrıca, ekstra olarak; USER: ekstra, ilave, ek, fazladan, ekstra bir

GT GD C H L M O
extreme /ɪkˈstriːm/ = ADJECTIVE: aşırı, son derece, olağanüstü, şiddetli, en uç, kesin, ölçüsüz, mutlâk; NOUN: son derece, aşırılık, sınır, aşırı derece, tezat, en uç nokta, ölçüsüzlük, çıkmaz; USER: aşırı, uç, ekstrem, son derece, extreme

GT GD C H L M O
faced /-feɪst/ = ADJECTIVE: yüzlü, kaplı; USER: yüzlü, karşı karşıya, karşılaştığı, karşı karşıyayız, karşıya

GT GD C H L M O
facial /ˈfeɪ.ʃəl/ = ADJECTIVE: yüz, yüze ait; NOUN: yüz bakımı, cilt bakımı; USER: yüz, fasiyal, fasial, facial, fasyal

GT GD C H L M O
facility /fəˈsɪl.ɪ.ti/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek; USER: tesis, imkan, tesisi, tesisin, odası

GT GD C H L M O
faster /fɑːst/ = INTERJECTION: Hızlan!; USER: daha hızlı, hızlı, hızlı bir, daha hızlı bir

GT GD C H L M O
favourite /ˈfeɪ.vər.ɪt/ = NOUN: favori, favori, favori, favori, gözde, gözde, gözde, gözde, sevgili, sevgili, sevgili, sevgili; ADJECTIVE: favori, favori, gözde, gözde; USER: favori, sevdiğiniz, sevdiğim, en sevdiğim, en sevdiğiniz

GT GD C H L M O
features /ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş; VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak; USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere

GT GD C H L M O
feedback /ˈfiːd.bæk/ = NOUN: geribesleme, geri bilgi akışı, ters tepki; USER: geribesleme, geri bildirim, geribildirim, geri besleme, geri bildirimi

GT GD C H L M O
feeds /fiːd/ = VERB: beslemek, doyurmak, beslenmek, yedirmek, bakmak, otlatmak, geçindirmek, yemek yemek, otlamak; USER: beslemeleri, yayınları, beslemelerini, feeds, akışları

GT GD C H L M O
field /fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı; VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak; USER: alan, alanında, alanı, alanda, alanına

GT GD C H L M O
files /faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü; USER: dosya, dosyaları, dosyalarını, dosyalar, dosyaların

GT GD C H L M O
filled /-fɪld/ = ADJECTIVE: dolu, dolmuş; USER: dolu, doldurulur, doldurulmuş, doldurdu, doludur

GT GD C H L M O
finals /ˈfaɪ.nəl/ = NOUN: final, final sınavı, final karşılaşması, son baskı; USER: Final, finale, Finaller, finalde, Kaybedilen Finaller, Kaybedilen Finaller

GT GD C H L M O
finance /ˈfaɪ.næns/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak; NOUN: maliye, mali durum, para durumu; USER: finanse etmek, finanse, finansmanı, finansman, finans

GT GD C H L M O
finances /ˈfaɪ.næns/ = NOUN: maliye, mali durum, para durumu; VERB: finanse etmek, para sağlamak; USER: mali, finans, maliyesi, maliyesinin, finansman

GT GD C H L M O
fit /fɪt/ = ADJECTIVE: uygun, formda, zinde, layık, sağlıklı, yeterli; VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak; NOUN: uyma, hastalık nöbeti; USER: uygun, uyacak, sığacak, uyum, sığdırmak

GT GD C H L M O
fluency /ˈfluː.ənt/ = NOUN: akıcılık, akıcı anlatım; USER: akıcılık, akıcılığı, akıcı, akıcılığınızı, akıcılığını

GT GD C H L M O
fly /flaɪ/ = VERB: uçmak, uçurmak, kaçmak, atılmak, uçuşmak, havalanmak, firar etmek, uçakla gitmek; NOUN: sinek, uçuş, uçma, uyanık; USER: uçmak, sinek, uçan, fly, kalkan

GT GD C H L M O
focus /ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey; VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak; USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma

GT GD C H L M O
follow /ˈfɒl.əʊ/ = VERB: izlemek, uymak, takip etmek, sürdürmek, sonra gelmek, dinlemek, sonucu olmak, dolayı olmak; NOUN: bilardoda bir vuruş; USER: izlemek, takip etmek, takip, izleyin, uygulayın

GT GD C H L M O
foot /fʊt/ = NOUN: ayak, adım, dip, piyade, etek, etek, piyade birliği, uyak; VERB: hesaplamak, ödemek, çıkarmak, ayak kısmını örmek; USER: ayak, yürüyerek, ayağı, foot, eteklerinde, eteklerinde

GT GD C H L M O
footprint /ˈfʊt.prɪnt/ = NOUN: ayak izi, iz; USER: ayak izi, ayak izini, kaplayan, yer kaplayan, izi

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
forecasts /ˈfɔː.kɑːst/ = NOUN: tahmin; VERB: tahmin etmek, tasarlamak; USER: tahminleri, tahmini, hava durumuları, tahminler, hava

GT GD C H L M O
foreign /ˈfɒr.ən/ = ADJECTIVE: yabancı, dış; USER: yabancı, dış, döviz, Geçmişteki, dışişleri, dışişleri

GT GD C H L M O
format /ˈfɔː.mæt/ = NOUN: format, biçim, boyut, kitap düzenlemesi, sayfa düzeni; USER: format, biçim, biçimi, formatında, formatı

GT GD C H L M O
formats /ˈfɔː.mæt/ = NOUN: format, biçim, boyut, kitap düzenlemesi, sayfa düzeni; USER: formatları, biçimleri, formatlarını, biçimlerini, biçimlerde

GT GD C H L M O
free /friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf; ADVERB: ücretsiz, serbestçe; VERB: kurtarmak, serbest bırakmak; USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free

GT GD C H L M O
friendly /ˈfrend.li/ = ADJECTIVE: samimi, dostça, arkadaş canlısı, sıcak, arkadaşça, cana yakın, yardımsever, sokulgan; NOUN: dostluk maçı; USER: dostça, samimi, dostu, kolay, dost

GT GD C H L M O
friends /frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek; USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
fruition /fruːˈɪʃ.ən/ = NOUN: muradına erme, ürün verme, amacına ulaşma; USER: muradına erme, meyvelerini, semere, başarıya, başarıya ulaşmadı

GT GD C H L M O
fully /ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya; USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle

GT GD C H L M O
fun /fʌn/ = NOUN: eğlence, alay, eğlenme, şaka; USER: eğlence, eğlenceli, eğlenceli bir, fun, eğlenmek, eğlenmek

GT GD C H L M O
functionality /ˌfʌŋk.ʃənˈæl.ə.ti/ = USER: işlevselliği, işlevsellik, işlevi, işlevselliğini, işlevleri

GT GD C H L M O
game /ɡeɪm/ = NOUN: oyun, maç, av eti, av hayvanı, dolap, şaka, eğlenme, meslek; ADJECTIVE: cesur, aksak, yiğit, sakat, topal, hevesli, hazır; VERB: kumar oynamak; USER: oyun, oyunu, oyunu ile, oyunun, oyunu oyna, oyunu oyna

GT GD C H L M O
gamers /ˈgeɪmə/ = USER: oyun, oyuncular, oyuncuların, oyunculara, gamers,

GT GD C H L M O
games /ɡeɪm/ = NOUN: oyun, maç, av eti, av hayvanı, dolap, şaka, eğlenme, meslek; VERB: kumar oynamak; USER: oyun, oyunlar, oyunları, oyunlarını

GT GD C H L M O
gaming /ˈɡeɪ.mɪŋ/ = VERB: kumar oynamak, spekülasyon yapmak, riske atmak; USER: kumar, oyun, bahis, gaming, bir oyun

GT GD C H L M O
generate /ˈdʒen.ər.eɪt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek; USER: oluşturmak, üretmek, elde, oluşturur, oluşturabilir

GT GD C H L M O
generated /ˈjenəˌrāt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek; USER: oluşturulan, üretilen, oluşturulur, elde, generated

GT GD C H L M O
generation /ˌdʒen.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: nesil, üretim, kuşak, oluşturma, jenerasyon, üretme, dünyaya getirme; USER: nesil, üretimi, üretim, kuşak, oluşturma

GT GD C H L M O
generations /ˌdʒen.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: nesil, üretim, kuşak, oluşturma, jenerasyon, üretme, dünyaya getirme; USER: nesiller, nesillere, nesillerin, nesil, kuşaklar

GT GD C H L M O
get /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın

GT GD C H L M O
give /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık; USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver

GT GD C H L M O
gives /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; USER: verir, sağlar, veren, veriyor, vermektedir

GT GD C H L M O
giving /ɡɪv/ = NOUN: bağışlama; USER: veren, vererek, vermek, verme, veriyor, veriyor

GT GD C H L M O
globe /ɡləʊb/ = NOUN: dünya, küre, top, gezegen, fanus, abajur; VERB: küre biçimine getirmek, küreselleşmek; USER: dünya, dünyanın, küre, dünyada, dünyanın her

GT GD C H L M O
glucose /ˈɡluː.kəʊs/ = NOUN: glikoz; USER: glikoz, glukoz, şekeri, glükoz, glukozu

GT GD C H L M O
go /ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak; NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme; USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam

GT GD C H L M O
government /ˈɡʌv.ən.mənt/ = NOUN: hükümet, devlet, yönetim, idare, yönetme, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi; USER: hükümet, devlet, hükümeti, hükümetin, hükümetinin

GT GD C H L M O
gps

GT GD C H L M O
grant /ɡrɑːnt/ = VERB: vermek, kabul etmek, bağışlamak, burs vermek, nasip etmek, onaylamak; NOUN: hibe, bağış, burs, ödenek, imtiyaz, nasip, devir, feragatname; USER: vermek, hibe, izni, verme, hakkı

GT GD C H L M O
graphic /ˈɡræf.ɪk/ = ADJECTIVE: canlı, grafikle gösterilen, grafik ile ilgili, açık ve net, hat sanatı ile ilgili; USER: grafik, Grafiklerdeki, grafiği, grafikler, grafiÄŸi

GT GD C H L M O
greater /ˈɡreɪ.tər/ = USER: daha fazla, daha, büyük, fazla, daha büyük

GT GD C H L M O
guests /ɡest/ = NOUN: konuk, misafir, davetli, asalak canlı; VERB: konuk sanatçı olarak rol almak; USER: misafir, konuk, konuklar, misafirler, konukların

GT GD C H L M O
guidance /ˈɡaɪ.dəns/ = NOUN: rehberlik, yönlendirme, kılavuzluk, yol gösterme, sevketme, idare etme; USER: rehberlik, rehberliği, rehber, kılavuz, yol

GT GD C H L M O
guide /ɡaɪd/ = NOUN: kılavuz, rehber, el kitabı, yönetmelik, yol işareti, danışman, model, örnek; VERB: yönlendirmek, yol göstermek, rehberlik etmek, önderlik etmek, öncülük etmek, sevketmek, götürmek, idare etmek; USER: rehberlik, yol, rehber, kılavuzu, kılavuzluk

GT GD C H L M O
guides /ɡaɪd/ = NOUN: kılavuz, rehber, el kitabı, yönetmelik, yol işareti, danışman, model, örnek; USER: kılavuzları, rehberleri, kılavuzlarını, kılavuzlar

GT GD C H L M O
gym /dʒɪm/ = ABBREVIATION: spor salonu, spor, jimnastik, egzersiz; USER: spor salonu, spor salonunda, spor, spor salonuna, salonu

GT GD C H L M O
handle /ˈhæn.dəl/ = VERB: işlemek, ele almak, kullanmak, dokunmak, ellemek, üstesinden gelmek, başa çıkmak, idare etmek; NOUN: sap, kol, kulp, tutacak; USER: işlemek, ele, idare, işleyebilir, kolu

GT GD C H L M O
hands /ˌhænd.ˈzɒn/ = NOUN: eller; USER: eller, el, ellerini, elinde, elleri

GT GD C H L M O
happen /ˈhæp.ən/ = VERB: olmak, meydana gelmek, rastlamak, cereyan etmek, başından geçmek, tesadüf etmek, başına gelmek; USER: olur, ne, gerçekleşmesi, başına, oldu

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
having /hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li; USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması

GT GD C H L M O
hazards /ˈhæz.əd/ = NOUN: hava değişiklikleri, değişiklikler; USER: tehlikeler, tehlikeleri, tehlikelere, tehlike, tehlikelerin

GT GD C H L M O
health /helθ/ = NOUN: sağlık, sağlık durumu, sıhhat, afiyet; ADJECTIVE: sağlık; USER: sağlık, sağlığı, sağlığını, sağlığına, sağlığına

GT GD C H L M O
healthcare /ˈhelθ.keər/ = USER: sağlık, Healthcare, sağlık hizmetleri, sağlık hizmeti, sağlık bakım

GT GD C H L M O
healthier /ˈhel.θi/ = USER: sağlıklı, sağlıklı bir, daha sağlıklı, sağlıklıdır

GT GD C H L M O
hear /hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak; USER: duymak, duydum, duyuyorum, duydun, dinlemek, dinlemek

GT GD C H L M O
heart /hɑːt/ = NOUN: yürek, gönül, can, göbek, cesaret, kâlp, kupa, vicdan, orta kısım; USER: yürek, kalp, kalbinde, merkezinde, kalbi

GT GD C H L M O
help /help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin; VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak; USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak

GT GD C H L M O
helping /ˈhel.pɪŋ/ = NOUN: porsiyon; ADJECTIVE: yardımı olan, faydası dokunan; USER: yardım, yardımcı, yardımcı olmak, yardımcı olur, yardımcı oluyor

GT GD C H L M O
helps /help/ = USER: yardımcı olur, yardımcı, olur, yardımcı olan, yardım, yardım

GT GD C H L M O
here /hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte; USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan

GT GD C H L M O
high /haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı; ADVERB: yükseğe, yüksekte; NOUN: lise; USER: yüksek, yüksek bir, üst, high

GT GD C H L M O
highest /hī/ = ADJECTIVE: en yüksek, en üstün; USER: en yüksek, yüksek, en yüksek mağlubiyetler, en, en üst, en üst

GT GD C H L M O
highly /ˈhaɪ.li/ = ADVERB: son derece, çok, büyük ölçüde, çok iyi; USER: son derece, çok, yüksek, derece, oldukça

GT GD C H L M O
hints /hɪnt/ = NOUN: ipucu, ima, işaret, üstü kapalı söz, fikir, dokundurma, çıtlatma, tavsiye, iz; USER: ipuçları, tavsiyeleri, ipuçlarını, ipucu, ip uçları

GT GD C H L M O
hires /haɪər/ = NOUN: kiralama, kira, ücret; USER: işe, işe alır, kiralar, kiralayabilir, hires

GT GD C H L M O
hiring /ˈhaɪə.rɪŋ/ = NOUN: kiralama; USER: kiralama, işe, işe alma, istihdam, işe alım

GT GD C H L M O
history /ˈhɪs.tər.i/ = NOUN: tarih, geçmiş, hikâye, kayıtlar, gelişim aşmaları; USER: tarih, geçmişi, tarihi, tarihinin, geçmiş, geçmiş

GT GD C H L M O
home /həʊm/ = NOUN: ev, yuva, yurt, vatan, bakımevi; ADVERB: eve, evde, yurda, ülkesinde, hedefe; ADJECTIVE: evdeki, evde yapılan; USER: ev, ana Sayfa, evde, eve, evi, evi

GT GD C H L M O
hour /aʊər/ = NOUN: saat, zaman, vakit; USER: saat, saatlik, saat açık, saat için, saatte, saatte

GT GD C H L M O
house /haʊs/ = NOUN: ev, konut, şirket, hane, meclis, mesken, ev halkı, yurt, sinema salonu, gösteri; VERB: barındırmak, evde oturmak, ev sağlamak, eve yerleştirmek; USER: ev, evi, evin, house, evde, evde

GT GD C H L M O
household /ˈhousˌ(h)ōld/ = ADJECTIVE: ev, eve ait, her gün kullanılan; NOUN: ev halkı; USER: ev, hanehalkı, hane, evde, evsel

GT GD C H L M O
hover /ˈhɒv.ər/ = VERB: duraksamak, sallanmak, üstünde uçmak, etrafında gezinmek, civciv yuvası; USER: duraksamak, hover, gezdirin, gelin, vurgulu

GT GD C H L M O
how /haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda; NOUN: yöntem, yapma yöntemi; USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır

GT GD C H L M O
human /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; ADJECTIVE: insan, insani, beşeri; USER: insan, insani, insanın, beşeri

GT GD C H L M O
humanoid /ˈ(h)yo͞oməˌnoid/ = USER: insansı, humanoid, insanımsı, insansı bir, insansi,

GT GD C H L M O
humans /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; USER: insanlar, insan, insanlarda, insanların, insanlara

GT GD C H L M O
hydrated = ADJECTIVE: sulu; USER: sulu, hidrate, nemli, hidratlı, hidratlanmış,

GT GD C H L M O
ics /physics/ = USER: ics, Genişletilmiş, İKS, ics ile,

GT GD C H L M O
ideas /aɪˈdɪə/ = NOUN: fikir, düşünce, görüş, amaç, plan, kanı, niyet; USER: fikirler, fikirleri, fikir, fikirlerin, fikirlerini

GT GD C H L M O
if /ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa; NOUN: şart, şüphe, belirsizlik; USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda

GT GD C H L M O
illiteracy /ɪˈlɪt.ər.ət/ = NOUN: cehalet, okuma yazma bilmeme, bilgisizlik, okumamışlık, deneyimsizlik; USER: cehalet, okuma yazma bilmeyenlerin, okuma yazma bilmeme, okuma yazma

GT GD C H L M O
immediately /ɪˈmiː.di.ət.li/ = ADVERB: hemen, derhal, doğrudan doğruya, direkt olarak; USER: hemen, derhal, şimdi, anında, anında

GT GD C H L M O
immerse /ɪˈmɜːs/ = VERB: batırmak, sokmak, daldırmak, gömmek, suya daldırmak; USER: batırmak, sokmak, batırmayın, daldırın, immerse

GT GD C H L M O
impact /imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok; VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek; USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri

GT GD C H L M O
impacting /ɪmˈpækt/ = VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek; USER: etkileyen, etkilemeden, etki, etkiliyor, etkilemektedir

GT GD C H L M O
impaired /ɪmˈpeər/ = VERB: bozmak, zarar vermek, azaltmak, zayıflatmak; USER: engelli, bozulmuş, değer düşüklüğüne, düşüklüğüne, engelliler

GT GD C H L M O
impairments /ˌimˈpermənt/ = NOUN: bozma, bozulma, azalma, zayıflatma; USER: bozuklukları, bozukluklar, işlev bozuklukları, bozukluğu, bozulmalar,

GT GD C H L M O
important /ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş; USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
increase /ɪnˈkriːs/ = VERB: artırmak, yükseltmek, artmak, çoğaltmak, büyümek, çoğalmak, üremek, zam yapmak; NOUN: artış, artma, yükselme, büyüme, çoğaltma, çoğalma, üreme, yavrulama; USER: artırmak, artış, arttırmak, artırabilir, artırılması

GT GD C H L M O
increases /ɪnˈkriːs/ = NOUN: artış, artma, yükselme, büyüme, çoğaltma, çoğalma, üreme, yavrulama; USER: artar, artışlar, artış, artışları, artırır

GT GD C H L M O
increasingly /ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak; USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan

GT GD C H L M O
individual /ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına; NOUN: birey, kişi, şahıs, fert; USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin

GT GD C H L M O
individuals /ˌindəˈvijəwəl/ = NOUN: birey, kişi, şahıs, fert; USER: bireyler, bireylerin, kişi, kişiler, kişilerin

GT GD C H L M O
induction /ɪnˈdʌk.ʃən/ = NOUN: indüksiyon, indükleme, tümevarım, başlatma, giriş, askere alma, resmen göreve başlatma, ileri sürme, neden olma; USER: indüksiyon, indüksiyonu, endüksiyon, asenkron, tümevarım

GT GD C H L M O
industrial /ɪnˈdʌs.tri.əl/ = ADJECTIVE: endüstriyel, sanayi, endüstri; NOUN: sanayici; USER: endüstriyel, sanayi, endüstri, sınai

GT GD C H L M O
info /ˈɪn.fəʊ/ = NOUN: bilgi, haber; USER: bilgi, bilgileri, İletişim bilgileri, bilgiler, bilgisi

GT GD C H L M O
inform /ɪnˈfɔːm/ = VERB: bildirmek, bilgi vermek, haberdar etmek, haber vermek, ihbar etmek; USER: bildirmek, bilgi, bilgilendirmek, hakkında bilgi, bilgi ver

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
informed /ɪnˈfɔːmd/ = ADJECTIVE: haberdar, bilgili, aydın, tahsilli, haberi olan, bilgi alan; USER: bilgi, haberdar, haber, bilgilendirdi, bilgi sahibi

GT GD C H L M O
instantly /ˈɪn.stənt.li/ = ADVERB: anında, hemen, derhal, hemencecik; USER: anında, hemen, anlık, derhal

GT GD C H L M O
instructions /ɪnˈstrʌk.ʃən/ = NOUN: talimatlar, talimat, bilgi, açıklamalar, direktifler, kullanma talimatları; USER: talimatlar, talimatları, yönergeleri, yönergeler, talimatlara

GT GD C H L M O
integrated /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = ADJECTIVE: entegre, birleşik, bütünlemiş, karma; USER: entegre, tümleşik, entegre edilmiş, entegre edilmiştir, bütünleşmiş

GT GD C H L M O
interact /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; NOUN: perde arası, antrakt; USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli

GT GD C H L M O
interaction /ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme; USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime

GT GD C H L M O
interactive /ˌintərˈaktiv/ = ADJECTIVE: interaktif; USER: interaktif, etkileşimli, interaktif bir, etkileşimli bir, etkileşimli bir

GT GD C H L M O
interconnected /ˌintərkəˈnekt/ = VERB: birleştirmek, bağlantılı olmak, bağlı olmak, bağıntılı olmak, bağlamak; USER: birbirine, birbirine bağlı, bağlantılı, birbiriyle bağlantılı, enterkonnekte

GT GD C H L M O
interest /ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey; VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek; USER: ilgi, faiz, çıkar, İlgilendiğini, Çevrede

GT GD C H L M O
interests /ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey; VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek; USER: ilgi, çıkarları, çıkarlarını, ilgi Alanları, çıkarlarına

GT GD C H L M O
interface /ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz; USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
introduce /ˌɪn.trəˈdjuːs/ = VERB: tanıtmak, tanıştırmak, sunmak, getirmek, öğretmek, ortaya koymak, takdim etmek, başlamak, içeri sokmak, göstermek; USER: tanıtmak, tanıtmaktır, tanıtılması, tanıtacak, tanıştırmak

GT GD C H L M O
intuitive /ɪnˈtjuː.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: sezgisel, sezgileri güçlü; USER: sezgisel, sezgisel bir, kolay

GT GD C H L M O
inventory /ˈɪn.vən.tər.i/ = NOUN: envanter, stok, sayım defteri; VERB: envanterini yapmak, envantere işlemek; USER: envanter, stok, envanteri, Ölçeği, Inventory

GT GD C H L M O
investments /ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin; USER: yatırımlar, yatırımları, yatırım, yatırımların, yatırımlarının

GT GD C H L M O
involve /ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak; USER: dahil, içeren, içerir, içermektedir, içerecektir, içerecektir

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
ivr

GT GD C H L M O
keep /kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince; NOUN: matem türküsü; VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak; USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak

GT GD C H L M O
keeping /ˈkiː.pɪŋ/ = NOUN: koruma, uyum, bakım, himaye, geçindirme, işletme, nezaret; ADJECTIVE: dayanıklı; USER: koruma, tutmak, tutarak, tutma, tutulması

GT GD C H L M O
key /kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi; ADJECTIVE: kilit, ana; VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak; USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit

GT GD C H L M O
kids /kɪd/ = NOUN: çocuk, ufaklık, oğlak, küçük, oğlak derisi; USER: çocuklar, çocuk, çocukları, çocukların, kids

GT GD C H L M O
kiosks /ˈkiː.ɒsk/ = NOUN: köşk, büfe, kulübe, telefon kulübesi; USER: kiosklar, büfeler, kioskları, kiosk, köşkler

GT GD C H L M O
know /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz

GT GD C H L M O
knowledge /ˈnɒl.ɪdʒ/ = NOUN: bilgi, bilim, irfan, tecrübe, malumat, haber, anlama; USER: bilgi, bilgisi, bilgiye, bilgileri, bilginin

GT GD C H L M O
label /ˈleɪ.bəl/ = NOUN: etiket, yafta; VERB: etiketlemek, sınıflandırmak, etiket yapıştırmak, uyarı işareti koymak; USER: etiket, etiketi, label, etiketini, etiketin

GT GD C H L M O
landmark /ˈlænd.mɑːk/ = NOUN: işaret, sınır taşı, yön bulma işareti; USER: işaret, merkezi nokta, dönüm noktası, bölge, dönüm

GT GD C H L M O
language /ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil; USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini

GT GD C H L M O
languages /ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil; USER: dil, dilleri, dillerde, diller, dilde

GT GD C H L M O
large /lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri; USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir

GT GD C H L M O
last /lɑːst/ = NOUN: son, son şey; ADJECTIVE: son, geçen, en son, önceki, sonuncu, son derece; ADVERB: son, son olarak, son kez, sonunda; USER: son, son yorumlanan, geçen, son olarak, en son, en son

GT GD C H L M O
latest /ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç; NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey; USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm

GT GD C H L M O
learner /ˈlɜː.nər/ = ADJECTIVE: öğrenci, acemi, öğrenen kimse; USER: öğrenci, öğrenen, öğrencinin, öğrenici, öğrenenin

GT GD C H L M O
learners /ˈlɜː.nər/ = USER: öğrenciler, öğrenenler, öğrencilerin, öğrencilere, öğrenci

GT GD C H L M O
learning /ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim; USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin

GT GD C H L M O
leave /liːv/ = NOUN: izin, veda, müsaade, ruhsat; VERB: bırakmak, ayrılmak, terketmek, kalkmak, kalmak, yola çıkmak, unutmak, vazgeçmek, caymak; USER: ayrılmak, bırakmak, terk, bırakın, bırakmayın

GT GD C H L M O
less /les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen; PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere; NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey; USER: daha az, az, daha, kısa, düşük

GT GD C H L M O
let /let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni; VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek; USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver

GT GD C H L M O
level /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç; VERB: dengelemek; ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst; USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde

GT GD C H L M O
levels /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç, su terazisi, hiza; VERB: dengelemek, düzeltmek, eşitlemek, düzleştirmek, hedef almak, nişan almak, yıkmak, yerle bir etmek, yöneltmek; USER: seviyeleri, düzeyleri, düzeyde, düzeylerini, düzeyi

GT GD C H L M O
leverage /ˈliː.vər.ɪdʒ/ = NOUN: baskı, kaldıraç gücü, manivelâ hareketi; USER: baskı, kaldıraç, leverage

GT GD C H L M O
leveraging /ˈliː.vər.ɪdʒ/ = USER: yararlanarak, kaldıraç, yararlanan, leveraging

GT GD C H L M O
lexicon /ˈlek.sɪ.kən/ = NOUN: sözlük; USER: sözlük, sözlüğü, lexicon, sözlüğüne, sözcük dağarcığı

GT GD C H L M O
life /laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın

GT GD C H L M O
lifelike /ˈlaɪf.laɪk/ = ADJECTIVE: canlı gibi, gerçek gibi; USER: canlı gibi, canlı, gerçekçi, gerçeğe yakın, gerçeğe yakın bir

GT GD C H L M O
lifestyle /ˈlaɪf.staɪl/ = USER: yaşam tarzı, yaşam, yaşam tarzının, yaşam tarzına, tarzı

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
listen /ˈlɪs.ən/ = VERB: dinlemek, kulak asmak; USER: dinlemek, dinle, dinleyin, dinleyebilirsiniz, dinleme, dinleme

GT GD C H L M O
listening /ˈlisən/ = NOUN: dinleme; USER: dinleme, dinlerken, dinlemek, dinleyerek, dinliyor, dinliyor

GT GD C H L M O
literacy /ˈlɪt.ər.ə.si/ = NOUN: okur yazarlık, edebi kültür, yazın yeteneği; USER: okur yazarlık, okuryazarlığı, okuma yazma, okuryazarlık

GT GD C H L M O
little /ˈlɪt.l̩/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, bayağı, adi, dar görüşlü; ADVERB: azıcık, hemen hemen hiç; NOUN: ufak şey, az miktar, az zaman; USER: az, küçük, biraz, küçük bir, çok az, çok az

GT GD C H L M O
lives /laɪvz/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşıyor, hayatını, hayatımızın, hayatlarını, hayatlarını

GT GD C H L M O
loaded /ˈləʊ.dɪd/ = ADJECTIVE: yüklü, dolu, doldurulmuş, sarhoş, paralı; USER: yüklü, yüklenen, yüklenir, loaded, yüklenmiş

GT GD C H L M O
local /ˈləʊ.kəl/ = ADJECTIVE: yerel, lokal, yerli, şehir içi, bölgesel, kısmi, ekspres olmayan; NOUN: yöre sakini, sakin; USER: yerel, lokal, yerel bir, yerli, local

GT GD C H L M O
located /ləʊˈkeɪt/ = VERB: yerleştirmek, yerini saptamak, yerleşmek, oturmak; USER: yer, bulunan, bulunduğu, bulunur, bulunmaktadır

GT GD C H L M O
location /ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı; USER: konum, yer, konumu, location, yeri

GT GD C H L M O
locations /ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı; USER: yerleri, yerlerde, yer, yerle, konumları

GT GD C H L M O
lock /lɒk/ = VERB: kilitlemek, bağlamak, bloke etmek, takılmak, kanal havuzuna sokmak, birbirine geçmek, birbirine geçirmek, durdurmak; NOUN: kilit, boyunduruk, kanal havuzu, bukle, lüle, kıvırcık sakal; USER: kilitlemek, kilit, kilitleyin, kilidi, kilitleyebilirsiniz

GT GD C H L M O
locks /lɒk/ = NOUN: kilit, boyunduruk, kanal havuzu, bukle, lüle, kıvırcık sakal; VERB: kilitlemek, bağlamak, bloke etmek, takılmak, kanal havuzuna sokmak, birbirine geçmek, birbirine geçirmek, durdurmak; USER: kilitler, kilitleri, kilit, kilitlerin, kilidi

GT GD C H L M O
lonely /ˈləʊn.li/ = ADJECTIVE: yalnız, yapayalnız; USER: yalnız, lonely, yalnız bir, yalnızlık, yalnızım

GT GD C H L M O
long /lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük; NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk; ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir; VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek; USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre

GT GD C H L M O
longer /lɒŋ/ = USER: uzun, artık, daha uzun, daha, uzun süre

GT GD C H L M O
look /lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek; NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi; USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm

GT GD C H L M O
loud /laʊd/ = ADVERB: yüksek sesle, gürültüyle; ADJECTIVE: yüksek, gürültülü, kaba, parlak; USER: yüksek sesle, yüksek, gürültülü, yüksek sesli, loud

GT GD C H L M O
love /lʌv/ = NOUN: aşk, sevgi, sevgili, sevda, hayranlık, tutkunluk, yar; VERB: sevmek; USER: aşk, seviyorum, sevgi, sevmek, seviyor

GT GD C H L M O
low /ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü; ADVERB: alçak, ucuz; USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak

GT GD C H L M O
machine /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede

GT GD C H L M O
machinery /məˈʃiː.nə.ri/ = NOUN: makinalar, mekanizma; USER: makinalar, makine, makineleri, makinaları, Makineler

GT GD C H L M O
machines /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi

GT GD C H L M O
magazines /ˌmæɡ.əˈziːn/ = NOUN: dergi, şarjör, fişek haznesi, cephanelik; USER: dergi, dergiler, dergileri, dergilerde, dergilerinde

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
makes /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir

GT GD C H L M O
making /ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi; USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım

GT GD C H L M O
malls /mɔːl/ = NOUN: alışveriş merkezi, mesire, tokmak, ağaçlı yol; USER: alışveriş merkezleri, merkezleri, Alışveriş Merkezi, merkezlerinde, merkezlerine

GT GD C H L M O
manage /ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak; USER: yönetmek, yöneticisiyseniz

GT GD C H L M O
management /ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik; USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde

GT GD C H L M O
managers /ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci; USER: yöneticileri, yöneticiler, yöneticilerin, yöneticilerinin, yönetici

GT GD C H L M O
managing /ˈmanij/ = ADJECTIVE: sorumlu, mesul; NOUN: idare etme; USER: yönetmek, yönetme, yönetimi, yönetim, yönetiminde

GT GD C H L M O
mandatory /ˈmæn.də.tər.i/ = ADJECTIVE: zorunlu, manda uygulayan; USER: zorunlu, zorunludur, zorunlu bir

GT GD C H L M O
manual /ˈmæn.ju.əl/ = ADJECTIVE: manuel, elle yapılan; NOUN: el kitabı, kılavuz, kitapçık, klâvye; USER: manuel, kılavuzu, kılavuzunu, el, el kitabı

GT GD C H L M O
manufacturing /ˌmanyəˈfakCHər/ = VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak; USER: üretim, imalat, üretimi, imalatı, üretiminde

GT GD C H L M O
many /ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın; ADVERB: çok; NOUN: birçoğu; USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda

GT GD C H L M O
market /ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır; VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak; USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında

GT GD C H L M O
marketing /ˈmɑː.kɪ.tɪŋ/ = NOUN: pazarlama, alışveriş yapma; USER: pazarlama, marketing

GT GD C H L M O
materials /məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez; USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri

GT GD C H L M O
maths /ˌmæθˈmæt.ɪks/ = NOUN: matematik; USER: matematik, Maths, denklemi, matematiği, matematikte

GT GD C H L M O
maximum /ˈmæk.sɪ.məm/ = NOUN: maksimum; ADJECTIVE: maksimum, azami, en fazla, en yüksek; USER: maksimum, azami, fazla, en, en fazla

GT GD C H L M O
means /miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet; USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına

GT GD C H L M O
measure /ˈmeʒ.ər/ = VERB: ölçmek, tartmak, ölçüsünü almak, süzmek, dikkatle bakmak, ayarlamak; NOUN: ölçü, tedbir, önlem, ölçüm, ölçek, had, miktar, oran, vezin; USER: ölçmek, ölçülmesi, ölçümü, ölçün, ölçüm

GT GD C H L M O
media /ˈmiː.di.ə/ = NOUN: medya, basın; USER: medya, Media, ortam, ortamı, medyanın

GT GD C H L M O
medical /ˈmed.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tıbbi, tedavi edici; USER: tıbbi, tıp, sağlık, medikal, tıbbi bir

GT GD C H L M O
medication /ˌmed.ɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: ilaç, ilaç tedavisi; USER: ilaç, ilaçları, ilaçlar, ilacı, tedavi

GT GD C H L M O
memory /ˈmem.ər.i/ = NOUN: bellek, hafıza, anı, hatıra, akıl; USER: bellek, hafıza, belleği, hafızası, belleğe

GT GD C H L M O
mention /ˈmen.ʃən/ = NOUN: mansiyon, anma, ima, söyleme; VERB: bahsetmek, anmak, söz etmek, ima etmek, dile getirmek; USER: anma, söz, bahsetmiyorum, bahsetmek, belirtin

GT GD C H L M O
messages /ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber; USER: mesajları, mesajlar, mesaj, iletileri, mesajlarını

GT GD C H L M O
messaging /ˌɪn.stənt ˈmes.ɪ.dʒɪŋ/ = USER: mesajlaşma, mesaj, ileti, mesajları, mesajı

GT GD C H L M O
meters /ˈmiː.tər/ = NOUN: metre, sayaç, ölçü, vezin, taksimetre, saat; USER: metre, metre mesafede, metre uzaklıkta, m, metre mesafededir

GT GD C H L M O
midterms /ˈmidˌtərm/ = USER: ara sınav, Ara Sınavlar, arasınav, vize, ara sınavların"

GT GD C H L M O
minute /ˈmɪn.ɪt/ = NOUN: dakika, an; ADJECTIVE: minik, önemsiz, ufacık, dakik, ayrıntılı; VERB: zabıt tutmak, saat tutmak, tutanak tutmak; USER: dakika, dakikalık, dakikada, dakikalık bir, dakikadan, dakikadan

GT GD C H L M O
mobile /ˈməʊ.baɪl/ = ADJECTIVE: hareketli, seyyar, gezici, oynak, değişken, akışkan, yer değiştirebilen; NOUN: dengede hareket düzeni; USER: hareketli, cep, mobil, Mobile, cep telefonu, cep telefonu

GT GD C H L M O
modalities /mōˈdalədē/ = NOUN: yöntem, tarz, şekil; USER: modaliteleri, yöntemleri, yöntemler, şekilleri, yöntemlerinin,

GT GD C H L M O
modern /ˈmɒd.ən/ = ADJECTIVE: modern, çağdaş, bugünkü, çağcıl; NOUN: modern kimse; USER: modern, modern bir, çağdaş

GT GD C H L M O
modules /ˈmɒd.juːl/ = NOUN: modül, kapsül, kip, esas kısım; USER: modülleri, modüller, modül, modüllerini, modüllerinin

GT GD C H L M O
monitor /ˈmɒn.ɪ.tər/ = VERB: izlemek, gözlemek; NOUN: ekran, monitor, gözleme, varan, izleme tertibatı, gözlemci öğrenci, etobur kertenkele; USER: izlemek, takip, izlenmesi, monitör, izleme

GT GD C H L M O
monitoring /ˈmɒn.ɪ.tər/ = VERB: izlemek, gözlemek; USER: izleme, izlenmesi, takip, denetimi, kontrol

GT GD C H L M O
monitors /ˈmɒn.ɪ.tər/ = NOUN: ekran, monitor, gözleme, varan, izleme tertibatı, gözlemci öğrenci, etobur kertenkele; USER: monitörler, monitör, monitörleri, izler, monitörlerde

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
moreover /môrˈōvər/ = ADVERB: dahası, üstelik, bundan başka, diğer taraftan, bir de; USER: dahası, üstelik, Ayrıca, Bunun, Bununla

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
motivate /ˈməʊ.tɪ.veɪt/ = VERB: motive etmek, hareket ettirmek; USER: motive etmek, motive, teşvik, motive eden

GT GD C H L M O
move /muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil; VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak; USER: hareket, taşımak, taşıyın, hareket ettirin, geçmek

GT GD C H L M O
movie /ˈmuː.vi/ = NOUN: film, sinema; USER: film, filmi, filmin, Ekleyen, movie

GT GD C H L M O
movies /ˈmuː.vi/ = NOUN: filmler, sinema; USER: filmler, film, filmleri, sinema, filmlerin

GT GD C H L M O
multifunctional = USER: çok fonksiyonlu, fonksiyonlu, çok işlevli, işlevli, çok fonksiyonlu bir

GT GD C H L M O
multilingual /ˌmʌl.tiˈlɪŋ.ɡwəl/ = ADJECTIVE: çok dilli, çok dil bilen; USER: çok dilli, birden fazla dil bilen, dilli, dilde, dilli bir

GT GD C H L M O
multimedia /ˈməltiˈmēdēə,ˈməltī-/ = USER: multimedya, çoklu ortam, multimedia

GT GD C H L M O
multiple /ˈmʌl.tɪ.pl̩/ = ADJECTIVE: çoklu, birçok, katlı; NOUN: kat, katsayı; USER: çoklu, birden fazla, birden, birden çok, çok

GT GD C H L M O
museums /mjuːˈziː.əm/ = NOUN: müze; USER: müzeler, müze, müzeleri, müzelere, müzelerin

GT GD C H L M O
narration /nəˈreɪ.ʃən/ = NOUN: anlatma, öyküleme, hikâye; USER: anlatma, anlatım, anlatı, anlatımı, öykü

GT GD C H L M O
natural /ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan; USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii

GT GD C H L M O
naturally /ˈnætʃ.ər.əl.i/ = ADVERB: doğal olarak, elbette, doğuştan; USER: doğal olarak, doğal, doğal bir, elbette, elbette

GT GD C H L M O
nav /nav/ = USER: nav, Gezinme, navigasyon, Gez, Sat Nav

GT GD C H L M O
navigation /ˌnæv.ɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: navigasyon, denizcilik, gemicilik, sefer, gemi yolculuğu; USER: navigasyon, gezinme, gezinti, navigasyonu, seyir

GT GD C H L M O
necessary /ˈnes.ə.ser.i/ = ADJECTIVE: gerekli, gereken, zorunlu, lazım; NOUN: gereken şey, lazım olan şey; USER: gerekli, gereklidir, gereken, gerekirse, gerekir, gerekir

GT GD C H L M O
need /niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk; VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak; USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız

GT GD C H L M O
needs /nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar; ADVERB: ister istemez; USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza

GT GD C H L M O
neighbourhood /ˈneɪ.bə.hʊd/ = NOUN: semt, semt, semt, semt, çevre, çevre, çevre, çevre, komşular, komşular, komşular, komşular; USER: semt, mahalle, mahallede, semtinde, komşuluk

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
news /njuːz/ = NOUN: haber, havadis; USER: haber, haberler, haberleri, yandan, haberlerini

GT GD C H L M O
newspapers /ˈn(y)o͞ozˌpāpər/ = NOUN: gazete; USER: gazete, gazeteler, gazetelerde, gazete hizmeti, gazetelerin

GT GD C H L M O
newsworthy /ˈn(y)o͞ozˌwərT͟Hē/ = ADJECTIVE: haber değeri olan, güncel, aktüel, haber olabilir; USER: haber değeri olan, haber değeri, haber değeri taşıyan, güncel, haber değeri olan bir

GT GD C H L M O
no /nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red; USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi

GT GD C H L M O
non /nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı; USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
notification /ˌnəʊ.tɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: tebliğ, bildiri, duyuru, ihbarname; USER: tebliğ, bildirim, bildirimi, uyarı, bildirimini

GT GD C H L M O
notifications /ˌnəʊ.tɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: tebliğ, bildiri, duyuru, ihbarname; USER: bildirimleri, bildirimler, bildirim, bildirimlerini, bildirimlerine

GT GD C H L M O
notifying /ˈnəʊ.tɪ.faɪ/ = VERB: bildirmek, haber vermek, ihtar etmek, tebliğ etmek; USER: bildiren, bildirimde, bildirmek, bildirmeden, haberdar

GT GD C H L M O
novel /ˈnɒv.əl/ = NOUN: roman; ADJECTIVE: yeni, yeni çıkmış, acayip; USER: roman, yeni, romanı, yeni bir, romanından

GT GD C H L M O
novels /ˈnɒv.əl/ = NOUN: roman; USER: roman, romanlar, romanları, romanlarında, romanı

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
numbers /ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayılar, numaralar; USER: sayılar, numaralar, numaraları, numaralarını, sayıları

GT GD C H L M O
numerous /ˈnjuː.mə.rəs/ = ADJECTIVE: çok sayıda, sayısız, çok, bir hayli; USER: çok sayıda, çok, sayısız, sayıda, birçok

GT GD C H L M O
occupants /ˈɒk.jʊ.pənt/ = NOUN: oturan, kullanıcı, oturan kimse, işgal eden kimse; USER: işgalcilere, yolcular, yolcuların, yolcuları, sakinlerinin

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
offers /ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum, satışa çıkarma, adak, bağış; USER: sunuyor, sunar, sunmaktadır, sunan, bulunmaktadır

GT GD C H L M O
often /ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça; USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla

GT GD C H L M O
older /əʊld/ = ADJECTIVE: büyük, daha yaşlı; USER: büyük, eski, yaşlı, adet büyük, eski bir

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
once /wʌns/ = NOUN: bir kere; ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden; CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez; USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
online /ˈɒn.laɪn/ = USER: Online, çevrimiçi, çevrim, çevrim

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
operations /ˌɒp.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: işlem, operasyon, işletme, çalıştırma, ameliyat, işleyiş, kullanma, iş, harekât, tatbikat, etkinlik, cerrahi müdahale, hüküm, yürürlük; USER: işlemleri, işlemler, operasyonları, operasyonlar, operasyon

GT GD C H L M O
operators /ˈɒp.ər.eɪ.tər/ = NOUN: operatör, işletmeci, santral, kullanan, uygulayıcı, teknisyen, telefon operatörü, cerrah, telsizci, spekülatör; USER: operatörler, operatörleri, operatörlerin, işletmecileri, operatörlerinin

GT GD C H L M O
optimise = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak; USER: optimize, duruma, optimize etmek, iyi duruma, en iyi duruma,

GT GD C H L M O
optimised /ˈɒp.tɪ.maɪz/ = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak; USER: optimize, optimize edilmiş, duruma, iyi duruma, optimize edilmiştir

GT GD C H L M O
option /ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre; USER: seçenek, seçeneği, seçeneğini, seçenektir, opsiyon

GT GD C H L M O
options /ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre; USER: seçenekleri, seçenekler, seçeneklerini, seçenek, ayarları

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
order /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni

GT GD C H L M O
others /ˈʌð.ər/ = NOUN: eller; USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
outbound /ˈaʊt.baʊnd/ = ADJECTIVE: limandan ayrılan, uçuşa geçen, yurt dışına giden; USER: giden, outbound

GT GD C H L M O
output /ˈaʊt.pʊt/ = NOUN: çıktı, üretim, verim, çıkış gücü, k.d.v. ödemeyi gerektiren mal; USER: çıktı, çıkış, çıkışı, üretimi, çıktısı

GT GD C H L M O
ovens /ˈʌv.ən/ = NOUN: fırın, ocak; USER: fırınlar, fırın, fırınları, Ovens, ocaklar

GT GD C H L M O
over /ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı; PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında; ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş; USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine

GT GD C H L M O
overall /ˌəʊ.vəˈrɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, tam, etraflı; ADVERB: bir uçtan bir uca; NOUN: önlük, göğüslük; USER: tüm, genel, genel olarak, toplam, kaba

GT GD C H L M O
own /əʊn/ = PRONOUN: kendi; ADJECTIVE: öz, kendisinin; VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek; USER: kendi, ait, başına, öz, öz

GT GD C H L M O
owners /ˈəʊ.nər/ = NOUN: sahip, mal sahibi, kiraya veren; USER: sahipleri, Sahipler, İşletme Sahipleri, sahiplerinin, sahiplerine

GT GD C H L M O
pa /pɑː/ = NOUN: baba; USER: pa, Pensilvanya, Pazarlığa, par, Pazarlığa açık

GT GD C H L M O
panic /ˈpanik/ = NOUN: panik, telaş, komik tip, çok komik şey; VERB: paniğe kapılmak; USER: panik, paniğe, panic, panic

GT GD C H L M O
paper /ˈpeɪ.pər/ = NOUN: kâğıt, gazete, rapor, evrak, kâğıt para, bedava giriş bileti; ADJECTIVE: kâğıt, kâğıt üzerinde kalan, geçersiz, önemsiz; VERB: kâğıt kaplamak, duvar kâğıdı kaplamak, örtbas etmek, zımparalamak, bedava bilet dağıtmak; USER: kâğıt, kağıt, kağıdı, kağıdın, kağıtları

GT GD C H L M O
parks /pɑːk/ = NOUN: park, otopark, futbol sahası, spor alanı, koruma altına alınmış arazi; VERB: parketmek, koymak; USER: parklar, park, parkları, Parks, parklarda

GT GD C H L M O
part /pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı; ADJECTIVE: kısmen, kısmi; VERB: ayrılmak; USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır

GT GD C H L M O
passenger /ˈpæs.ən.dʒər/ = NOUN: yolcu, gezgin, işten kaytaran kimse, beleşçi; USER: yolcu, binek, yolcunun

GT GD C H L M O
passengers /ˈpæs.ən.dʒər/ = NOUN: yolcu, gezgin, işten kaytaran kimse, beleşçi; USER: yolcu, yolcular, yolcuların, yolcuları, yolculara

GT GD C H L M O
patients /ˈpeɪ.ʃənt/ = NOUN: hastalar; USER: hastalar, hastalarda, hastaların, hasta, hastada

GT GD C H L M O
pay /peɪ/ = NOUN: ödeme, ücret, maaş, bedel; VERB: ödemek, etmek, para vermek, değmek, karşılığını vermek; USER: ödeme, ödemek, ödemenizi, ödeme yaparsınız, ödemeniz, ödemeniz

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
perceived /pəˈsiːv/ = VERB: algılamak, kavramak, hissetmek, idrak etmek, sezmek, kestirmek, farketmek, seçmek; USER: algılanan, algılanmaktadır, algılanır, algılandığı, algılanması

GT GD C H L M O
percentage /pəˈsen.tɪdʒ/ = NOUN: yüzdesi, yüzde, oran, komisyon, kâr payı; USER: yüzde, yüzdesi, yüzdesini, oranı, oranda

GT GD C H L M O
perfect /ˈpɜː.fekt/ = ADJECTIVE: mükemmel, kusursuz, tam, eksiksiz; VERB: mükemmelleştirmek, tamamlamak, kusursuz yapmak; NOUN: tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil; USER: mükemmel, mükemmel bir, perfect, kusursuz, idealdir

GT GD C H L M O
performance /pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü; USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın

GT GD C H L M O
person /ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden; USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı

GT GD C H L M O
personal /ˈpɜː.sən.əl/ = ADJECTIVE: kişisel, özel, şahsi, kişiye özel, vücut, kişiye yönelik; NOUN: kişisel ilanlar sayfası; USER: kişisel, kişisel bir, özel, bireysel, şahsi

GT GD C H L M O
personalise /ˈpərs(ə)nəˌlīz/ = VERB: kişileştirmek, kişilik vermek, canlandırmak, özel kullanıma ayırmak; USER: kişiselleştirmek, no, kişiselleştirebilirsiniz, kişiselleştirin, kişiselleştirme,

GT GD C H L M O
personalised /ˈpərsənəlˌīz/ = VERB: kişileştirmek, kişilik vermek, canlandırmak, özel kullanıma ayırmak; USER: kişiye özel, kişiselleştirilmiş, kişisel, kişiye, kişiselleştirilmiş bir

GT GD C H L M O
personalize /ˈpərsənəlˌīz/ = VERB: kişileştirmek, kişilik vermek, canlandırmak, özel kullanıma ayırmak; USER: kişiselleştirmek, mesajlar, mesaj, kişiselleştirebilirsiniz, no

GT GD C H L M O
personnel /ˌpərsəˈnel/ = NOUN: personel, eleman, çalışanlar, kadro; USER: personel, personeli, personelin, personelinin, personele

GT GD C H L M O
pharmaceutical /ˌfɑː.məˈsuː.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: eczacılığa ait, ilaç kullanımına ait; USER: ilaç, farmasötik, eczacılık, farmasötik bir, farmakolojik

GT GD C H L M O
pharmacy /ˈfɑː.mə.si/ = NOUN: eczane, eczacılık; USER: eczane, eczacılık, pharmacy, eczaneden, eczaneye

GT GD C H L M O
phone /fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses; VERB: telefon etmek; USER: telefon, telefonu, phone, telefonun, telefonunuzu, telefonunuzu

GT GD C H L M O
phones /fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses; VERB: telefon etmek; USER: telefonları, telefonlar, telefonu, telefon, telefonlarının

GT GD C H L M O
phrases /freɪz/ = NOUN: ifade, sözcük grubu, tabir, deyiş, cümle parçası, anlatım tarzı, birkaç sözcükten oluşan ifade, melodinin bir bölümünü oluşturan kısa parça; VERB: sözcük seçerek anlatmak, melodiyi ayrıştırarak çalmak, uygun sözcük ve cümlelerle ifade etmek; USER: ifadeler, cümleleri, ibareleri, öbekleri, sözcük

GT GD C H L M O
pick /pɪk/ = VERB: seçmek, toplamak, koparmak, ayıklamak, karıştırmak, kazmak, yolmak, delmek; NOUN: seçme, kazma, kürdan, seçenek; USER: seçmek, almak, seçin, almaya, seçim

GT GD C H L M O
pictures /ˈpɪk.tʃər/ = NOUN: sinema; USER: resimleri, resim, fotoğraf, resimler, pictures

GT GD C H L M O
place /pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk; VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak; USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place

GT GD C H L M O
planes /pleɪn/ = NOUN: uçak, düzlem, çınar, yüzey, planya, düzey, rende, seviye; VERB: rendelemek, uçmak, düzeltmek, düzlemek; USER: uçaklar, uçakları, uçak, uçakların, düzlemleri

GT GD C H L M O
plant /plɑːnt/ = NOUN: bitki, tesis, fabrika, dikme, işletme, fidan, demirbaş, ihbarcı; VERB: dikmek, dikmek, koymak, ekmek; USER: bitki, tesisi, tesis, bitkinin, bitkisel

GT GD C H L M O
play /pleɪ/ = NOUN: oyun, oynama, hareket, eğlence, tiyatro; VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek; USER: oyun, oynamak, çalmak, oynamaya, oyna

GT GD C H L M O
player /ˈpleɪ.ər/ = NOUN: oyuncu, çalar, player, kumarbaz, çalan kimse; USER: oyuncu, çalar, oyuncusu, oynatıcı, player, player

GT GD C H L M O
players /ˈpleɪ.ər/ = NOUN: oyuncu, çalar, player, kumarbaz, çalan kimse; USER: oyuncular, oyuncu, oyuncuları, oyuncuların, çalarlar, çalarlar

GT GD C H L M O
points /pɔɪnt/ = NOUN: makas, demiryolu makası; USER: makas, puan, noktaları, nokta, noktalarını, noktalarını

GT GD C H L M O
populations /ˌpɒp.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: nüfus; USER: nüfus, nüfusu, nüfusun, popülasyonları, popülasyonlarının

GT GD C H L M O
portable /ˈpɔː.tə.bl̩/ = ADJECTIVE: taşınabilir, portatif, seyyar, katlanır; NOUN: portatif eşya, taşınabilir eşya; USER: taşınabilir, Portable, portatif, taşınabilir bir, seyyar

GT GD C H L M O
ports /pɔːt/ = NOUN: liman, iskele, giriş, delik, porto şarabı, lombar, iskele tarafı, havalimanı, sığınacak yer, geminin sol tarafı, lomboz, kale duvarındaki delik, buhar deliği, duruş, tavır, gaz deliği; USER: port, portları, bağlantı noktası, liman, bağlantı noktaları

GT GD C H L M O
positive /ˈpɒz.ə.tɪv/ = NOUN: pozitif, kesin şey, pozitif görüntü, olumlu derece; ADJECTIVE: pozitif, olumlu, artı, müspet, kesin, emin, dogmatik, belirgin, mutlâk, kuşkusuz, inatçı, tam; USER: pozitif, olumlu, olumlu bir, pozitif bir, artı

GT GD C H L M O
powerful /ˈpaʊə.fəl/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, etkili, nüfuzlu, yetkili, çok miktarda; USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, etkili

GT GD C H L M O
practical /ˈpræk.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: pratik, uygulamalı, kullanışlı, elverişli, gerçekçi, becerikli, nesnel, objektif, iş bitirici, uygulanbilir, el ile yapılan; USER: pratik, pratik bir, uygulamalı, uygulama, kullanışlı, kullanışlı

GT GD C H L M O
practice /ˈpræk.tɪs/ = NOUN: uygulama, pratik, alıştırma, yöntem, çalışma, deneme, egzersiz, tatbikat, idman, eğitim, alışkanlık, ısınma, teknik, usul, hile; VERB: uygulamak, pratik yapmak, çalışmak, yapmak, alıştırma yapmak, etmek, alışkanlık haline getirmek, gerçekleştirmek, dolap çevirmek, deneyim kazanmak, entrika çevirmek, uygulmak, adet edinmek; USER: uygulama, pratik, uygulamada, pratikte, uygulamaya

GT GD C H L M O
pre /priː-/ = PREFIX: önceden, ön, öncesi, önce, önceki; USER: ön, öncesi, önceden, pre

GT GD C H L M O
prefer /prɪˈfɜːr/ = VERB: tercih etmek, yeğlemek, sunmak, arzetmek, öncelik tanımak, atamak, tayin etmek, ileri sürmek; USER: tercih, sıralama, tercih ederim, şunun, otelleri tercih, otelleri tercih

GT GD C H L M O
prescription /prɪˈskrɪp.ʃən/ = NOUN: reçete, zaman aşımı, yönerge, ilaç yazma, emir, zaman aşımı ile kazanılan hak; USER: reçete, reçeteli, reçetesiz, reçetesi, prescription

GT GD C H L M O
prescriptions /prɪˈskrɪp.ʃən/ = USER: reçete, reçeteler, reçeteleri, reçetelerin, reçetelerinin

GT GD C H L M O
pressure /ˈpreʃ.ər/ = NOUN: baskı, basınç, tazyik, pres, zorlama, sıkışma, sıkıntı, darlık; VERB: zorlamak, baskı yapmak, basınç uygulamak, baskılamak; USER: basınç, basıncı, baskı, basınçlı, basıncını, basıncını

GT GD C H L M O
pressures /ˈpreʃ.ər/ = NOUN: baskı, basınç, tazyik, pres, zorlama, sıkışma, sıkıntı, darlık; USER: basınçları, baskılar, basınç, baskıları, basıncı

GT GD C H L M O
problem /ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez; ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan; USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz

GT GD C H L M O
products /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin

GT GD C H L M O
professions /prəˈfeʃ.ən/ = NOUN: meslek, iş, uğraş, uzmanlık alanı, sanat, uğraşı, inancın açıklanması, açıklama, beyan, yemin, kelime-i şahadet; USER: meslekler, meslek, meslekleri, mesleklerden, mesleklerde

GT GD C H L M O
program /ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, yazılım, plan, gösteri, yapım; VERB: programlamak, planlamak; USER: program, programı, programını, programın, programının

GT GD C H L M O
programme /ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, program, program, program, yazılım, yazılım, yazılım, yazılım, plan, plan; VERB: programlamak, programlamak; USER: program, programı, programını, programın, programının

GT GD C H L M O
programs /ˈprəʊ.ɡræm/ = VERB: programlamak, programlamak, planlamak, planlamak; NOUN: program, program, yazılım, yazılım, plan, plan, gösteri, gösteri, yapım, yapım; USER: programları, programlar, programlarının, programların, program

GT GD C H L M O
prompts /prɒmpt/ = NOUN: sufle, vade; USER: ister, istemleri, sorar, isteyen, yönergeleri

GT GD C H L M O
pronounce /prəˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, söylemek, bildirmek, telâffuz etmek, ilan etmek, ileri sürmek, fikrini söylemek; USER: telaffuz, okunur, dilinde, ilan, ilan ediyorum

GT GD C H L M O
proven /pruːv/ = ADJECTIVE: kanıtlanmış, denenmiş, suçu ispatlanmış; USER: kanıtlanmış, kanıtlanmış bir, kanıtlamış, ispatlanmış, kendini kanıtlamış

GT GD C H L M O
provide /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir

GT GD C H L M O
provided /prəˈvīd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlanan, verilen, verilmedi, Resim, sunulan

GT GD C H L M O
providers /prəˈvaɪ.dər/ = NOUN: sağlayan, karşılayan kimse, bakan kimse, geçindiren kimse; USER: sağlayıcıları, sağlayıcılar, tedarikçiler, sağlayıcıların, sağlayıcılarının

GT GD C H L M O
provides /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlar, içerir, sağlayan, sağlamaktadır, sunar

GT GD C H L M O
providing /prəˈvaɪd/ = NOUN: sağlama; CONJUNCTION: şartıyla, koşulu ile, eğer; USER: sağlama, sağlayan, sağlayarak, sağlamak, veren

GT GD C H L M O
public /ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar; ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli; USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu

GT GD C H L M O
publishers /ˈpʌb.lɪ.ʃər/ = NOUN: yayımcı, editör; USER: yayıncılar, yayıncıları, yayıncıların, yayıncı, yayıncılarının, yayıncılarının

GT GD C H L M O
publishing /ˈpʌb.lɪʃ/ = NOUN: yayıncılık, yayınlama; ADJECTIVE: yayıncılık, yayın; USER: yayın, yayıncılık, Publishing, yayımlama, yayıncılığı, yayıncılığı

GT GD C H L M O
purchase /ˈpɜː.tʃəs/ = NOUN: satın alma, alım, mübayaa, satın alınan şey, mekanik güç, toprak geliri, makara sistemi; VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek; USER: satın alma, satın almak, satın, satın almanız, alım

GT GD C H L M O
quality /ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği; USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede

GT GD C H L M O
queue /kjuː/ = NOUN: sıra, kuyruk, dizi, saç örgüsü, at kuyruğu; VERB: kuyruğa girmek, sıra olmak; USER: kuyruk, kuyruğunu, sıra, kuyruğunu alt, sıraya

GT GD C H L M O
quickly /ˈkwɪk.li/ = ADVERB: hızla, çabuk, çabucak, tez, şipşak; USER: hızla, çabuk, hızlı, hızlı bir şekilde, hızlı bir, hızlı bir

GT GD C H L M O
quiz /kwɪz/ = NOUN: test, kısa sınav, bilgi yarışması, alay, bilgi sınama, şaka, takılma, ilginç tip, çok soru soran kimse; USER: bilgi yarışması, test, yarışması, sınav, Quiz

GT GD C H L M O
radio /ˈreɪ.di.əʊ/ = NOUN: radyo, telsiz, radyo yayını, radyo istasyonu, telgraf, telsizle gelen haber; VERB: radyodan yayınlamak, telsizden yayınlamak, röntgen çekmek, radyografi yapmak, radyoterapi uygulamak, ışın tedavisi uygulamak; USER: radyo, Radio, telsiz, teyp, Radyosu

GT GD C H L M O
rapidly /ˈræp.ɪd/ = ADVERB: hızla, seri bir şekilde, çarçabuk; USER: hızla, hızlı, hızlı bir şekilde, hızlı bir, çabuk

GT GD C H L M O
rate /reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi; VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek; USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret

GT GD C H L M O
rates /reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi; VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek; USER: oranları, fiyatlar, oyu, fiyatları, fiyatla

GT GD C H L M O
rather /ˈrɑː.ðər/ = ADVERB: oldukça, daha doğrusu, aksine, bayağı, tercihen, daha iyisi, az çok, bilâkis, iyisimi; USER: oldukça, daha doğrusu, yerine, değil, çok

GT GD C H L M O
re /riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında; USER: yeniden, tekrar, re, re

GT GD C H L M O
reach /riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek; NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış; USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır

GT GD C H L M O
react /riˈækt/ = VERB: tepkimek, karşı etki yapmak, tepki yapmak; USER: tepki, reaksiyona, reaksiyon, tepkimeye

GT GD C H L M O
reactions /riˈæk.ʃən/ = NOUN: reaksiyon, tepki, tepkime, gericilik, irtica, tepme, alerji, geri tepme, karşı kuvvet; USER: reaksiyonları, reaksiyonlar, tepkiler, reaksiyon, reaksiyonların

GT GD C H L M O
read /riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek; ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili; USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya

GT GD C H L M O
readers /ˈriː.dər/ = NOUN: okuyucu, okur, okutman, okuma kitabı, doçent, eleştirmen, antoloji; USER: okuyucular, okuyucu, okuyucuları, okuyucuların, okuyucularına

GT GD C H L M O
reading /ˈriː.dɪŋ/ = NOUN: okuma, ölçüm, konferans, okumuşluk, bilgililik, kanaat, yorum; USER: okuma, okuduktan, okumaya, okumak, okurken, okurken

GT GD C H L M O
real /rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin; ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden; NOUN: real; USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten

GT GD C H L M O
realistic /ˌrɪəˈlɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: gerçekçi, realist, gerçeğe uygun; USER: gerçekçi, gerçekçi bir, realist, gerçeğe uygun

GT GD C H L M O
reality /riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler; USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe

GT GD C H L M O
receive /rɪˈsiːv/ = VERB: almak, çekmek, kabul etmek, karşılamak, teslim almak, ağırlamak, uğramak, parasını almak, evsahipliği yapmak, kaldırmak, başına gelmek, aşai rabbani ayininde ekmek ve şarap almak; USER: almak, alırsınız, alabilirsiniz, alma, almaya

GT GD C H L M O
receiving /rɪˈsiːv/ = NOUN: kabul, alış, yayını alma, yataklık; USER: kabul, alma, alan, alıcı, almak

GT GD C H L M O
receptionist /TELEVISION) / = NOUN: resepsiyonist, resepsiyoner, karşılama görevlisi; USER: resepsiyonist, receptionist, bir resepsiyonist, resepsiyon

GT GD C H L M O
recognition /ˌrek.əɡˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanıma, tanınma, kabul, takdir, tanıtma, onaylama, onaylanma, doğrulama; USER: tanıma, tanınması, tanınma, kabul, tanınmasını

GT GD C H L M O
record /rɪˈkɔːd/ = NOUN: kayıt, rekor, plak, sicil, tutanak, belge, rapor, dosya; VERB: kaydetmek, yazmak, kayda geçirmek, çekmek; USER: kayıt, kaydı, rekor, kaydını, rekoru

GT GD C H L M O
refrigerators /riˈfrijəˌrātər/ = NOUN: buzdolabı, soğutucu; USER: buzdolabı, buzdolapları, soğutma, soğutma cihazları, soğutma cihazı

GT GD C H L M O
regardless /rɪˈɡɑːd.ləs/ = ADVERB: ne olursa olsun, her şeye rağmen; ADJECTIVE: dikkatsiz, kayıtsız, aldırışsız; USER: ne olursa olsun, olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, bağımsız olarak

GT GD C H L M O
rely /rɪˈlaɪ/ = VERB: inanmak; USER: güveniyor, güvenmek, itimat, güvenebilirsiniz, kullanan

GT GD C H L M O
remember /rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek; USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum

GT GD C H L M O
remind /rɪˈmaɪnd/ = VERB: hatırlatmak, andırmak, benzemek, aklına getirmek; USER: hatırlatmak, hatırlatır, hatırlatıyor, hatırlatacaktır, hatırlatmak istiyoruz

GT GD C H L M O
reminders /rɪˈmaɪn.dər/ = NOUN: hatırlatıcı şey, hatırlatıcı mektup; USER: hatırlatmalar, hatırlatmaları, hatırlatıcı, hatırlatıcıları, hatırlatıcılar

GT GD C H L M O
remote /rɪˈməʊt/ = ADJECTIVE: uzak, ücra, sapa, dolaylı, çok uzak, soğuk, mesafeli, küçük, çok eski, endirekt; NOUN: naklen yayın; USER: uzak, uzaktan, uzak bir, uzaktaki, uzaktan kumanda

GT GD C H L M O
remotely /rɪˈməʊt.li/ = USER: uzaktan, telemekanik

GT GD C H L M O
rep /rep/ = NOUN: temsilci, şöhret, ün, fitilli kumaş, sefil, ahlaksız, fitilli döşemelik kumaş; ABBREVIATION: oyun çizelgesi, repertuvar; USER: temsilci, temsilcisi, rep, Tecrübe Puanı, Tecrübe

GT GD C H L M O
repeat /rɪˈpiːt/ = NOUN: tekrar, tekrarlama, yineleme, nakarat, tekrar edilen şey; VERB: tekrarlamak, yinelemek, tekrar etmek, yinelenmek, ezberden okumak, ağzına gelmek, aralıksız ateş etmek; USER: tekrar, tekrarlayın, tekrarlamak, yineleyin, yinelemek

GT GD C H L M O
reports /rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti; VERB: bildirmek, rapor etmek, söylemek, anlatmak, ihbar etmek; USER: raporları, raporlar, rapor, raporlarını, raporların

GT GD C H L M O
representatives /ˌrepriˈzentətiv/ = NOUN: temsilci, örnek, vekil, mümessil, milletvekili, acenta, tipik örnek; USER: temsilcileri, temsilcilerinin, temsilciler, temsilcilerinden, temsilcileriyle

GT GD C H L M O
request /rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek; VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak; USER: talep, istemek, talebinde, isteği, isteyebilirsiniz

GT GD C H L M O
requests /rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek; VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak; USER: istekleri, kişi, talepleri, istek, isteklerini

GT GD C H L M O
require /rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak; USER: gerektirir, gerektiren, ihtiyaç, gerektirebilir, gerekir

GT GD C H L M O
required /rɪˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: gereken, lazım; USER: gereken, gerekli, gereklidir, gerekmektedir, gerekir

GT GD C H L M O
requires /rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak; USER: gerektirir, gerektiren, gerekir, gerektirmektedir, gereklidir, gereklidir

GT GD C H L M O
resonance /ˈrez.ən.əns/ = NOUN: rezonans, tınlama, yankılama, sesi yansıtma, sesi şiddetlendirme özelliği; USER: rezonans, Resonance, rezonansı

GT GD C H L M O
restrict /rɪˈstrɪkt/ = VERB: kısıtlamak, sınırlamak, sınırlama getirmek, tahdit etmek; USER: kısıtlamak, sınırlamak, kısıtlama, sınırlandırmak, kısıtlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
results /rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün; VERB: sonucu olmak; USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara

GT GD C H L M O
reviews /rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak; NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik; USER: değerlendirmeleri, değerlendirme, değerlendirmeden, yorum, yorumları

GT GD C H L M O
rice /raɪs/ = NOUN: pirinç, pilav; USER: pirinç, pilav, pirinci, rice, çeltik

GT GD C H L M O
rich /rɪtʃ/ = ADJECTIVE: zengin, bol, yoğun, verimli, varlıklı, canlı, bereketli, pahalı, ağır, gür, paralı, besleyici, komik, besin değeri yüksek, anlamlı, değerli, pahada ağır, esprili, nükteli; USER: zengin, zengin bir, zengindir, açısından zengin, bakımından zengin

GT GD C H L M O
risk /rɪsk/ = NOUN: risk, tehlike, riziko; VERB: tehlikeye atmak, göze almak, riske atmak; USER: risk, riski, riskini, riskine, riskli

GT GD C H L M O
road /rəʊd/ = NOUN: yol, karayolu, cadde, demiryolu, maden geçidi, demirleme yeri; USER: yol, yolda, road, yolun, yolu

GT GD C H L M O
roadworks /ˈrəʊdwəːk/ = NOUN: koşu antremanı; USER: Hawaii, roadworks, yol çalışması, yol çalışmaları, ayrıldıysanız,

GT GD C H L M O
robot /ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba; ADJECTIVE: robot, otomatik; USER: robot, robotu, robotun

GT GD C H L M O
robotic /rəʊˈbɒt.ɪk/ = USER: robot, robotik, robotlu, robotic

GT GD C H L M O
robotics /rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim

GT GD C H L M O
robots /ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba; USER: robotlar, robotları, robot, Robots, robotların

GT GD C H L M O
role /rəʊl/ = NOUN: rol; VERB: rol yapmak; USER: rol, rolü, bir rol, rolünü, rolünün, rolünün

GT GD C H L M O
roll /rəʊl/ = NOUN: rulo, silindir, tomar, top, yuvarlanma; VERB: yuvarlamak, yuvarlanmak, sarmak, döndürmek, çevirmek, dürmek, oklava ile açmak; USER: rulo, döndürün, yuvarlayın, tomar, yuvarlamak

GT GD C H L M O
routes /ruːt/ = NOUN: rota, yol, güzergâh, hat, herzamanki yol, yürüyüş emri; VERB: göndermek, sevketmek, nakletmek, belli bir kanaldan yollamak, yürüyüşe geçirmek; USER: yolları, rotalar, rotaya, yollar

GT GD C H L M O
routine /ruːˈtiːn/ = ADJECTIVE: rutin, sıradan, alışılagelmiş, klişeleşmiş, her günkü, değişmeyen, basmakalıp, mekanikleşmiş; NOUN: yordam, program, alışkanlık, sıradan işler, adet, her günkü işler, boş lâf, basmakalıp lâflar; USER: rutin, rutin bir, yordamı, yordam

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
safeguard /ˈseɪf.ɡɑːd/ = VERB: korumak, himaye etmek; NOUN: koruma, koruyucu, himaye; USER: korumak, koruma, korunması, güvence altına, korunmasına

GT GD C H L M O
safeguards /ˈseɪf.ɡɑːd/ = NOUN: koruma, koruyucu, himaye; USER: güvenlik önlemleri, güvenceler, önlemler, güvence, önlem

GT GD C H L M O
safely /ˈseɪf.li/ = ADVERB: güvenli bir şekilde, sağ salim, tehlikesizce, güvencede olarak; USER: güvenli bir şekilde, güvenli, güvenle, güvenli bir, güvenli şekilde

GT GD C H L M O
safety /ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet; ADJECTIVE: koruyucu; USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet

GT GD C H L M O
sat /sæt/ = USER: Sat-abbreviation, Sat; USER: oturdu, Cumartesi, oturup, sat, oturdum

GT GD C H L M O
save /seɪv/ = VERB: kurtarmak, korumak, tasarruf etmek, biriktirmek, tutmak; NOUN: kurtarma; PREPOSITION: hariç, dışında, haricinde; CONJUNCTION: hariç, dışında, haricinde; USER: kurtarmak, kaydetmek, tasarruf, kaydedin, kaydedebilirsiniz

GT GD C H L M O
saving /ˈseɪ.vɪŋ/ = NOUN: tasarruf, kurtarma, birikim, kazandırma; ADJECTIVE: kurtaran, kurtarıcı, kazandırıcı, tutumlu; PREPOSITION: başka, haricinde; CONJUNCTION: başka, haricinde; USER: tasarruf, tasarrufu, kaydetme, kaydetmeden, tasarruflu

GT GD C H L M O
scale /skeɪl/ = NOUN: ölçek, skala, ölçü, gam, cetvel, pul, terazi gözü, derece, kabuk, tarife, kefe; VERB: tırmanmak; USER: ölçek, ölçekli, ölçekte, ölçeği, çaplı

GT GD C H L M O
scaled /ˌskeɪldˈdaʊn/ = ADJECTIVE: pullu, pul pul olmuş; USER: ölçekli, çözünürlüktedir, ölçeklenir, ölçeklendirilir, ölçeklendirilebilir

GT GD C H L M O
schedule /ˈʃed.juːl/ = NOUN: program, tarife, ilave, liste, şift, ek; VERB: zamanlamak, programlamak, çalışma saatlerini yazmak, şifte yazmak, tarifeye yazmak, ilave etmek; USER: program, zamanlamak, zamanlayabilirsiniz, zamanlama, planlamak

GT GD C H L M O
school /skuːl/ = NOUN: okul, ekol, mektep, tarz, okul binası, balık sürüsü, okul çalışanları ve öğrencileri; VERB: okula göndermek, yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, ders vermek, terbiye etmek, alıştırmak; USER: okul, Okulun, okula, okulu, okulda

GT GD C H L M O
science /saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri; USER: bilim, bilimi, fen, bilimin, bilimleri

GT GD C H L M O
screen /skriːn/ = NOUN: ekran, perde, elek, paravan, beyaz perde, siper, bölme, pano, kalbur; VERB: elemek, gizlemek, ekranda göstermek; USER: ekran, ekranı, ekranında, ekranda, ekranın

GT GD C H L M O
screens /skriːn/ = NOUN: ekran, perde, elek, paravan, beyaz perde, siper, bölme, pano, kalbur; USER: ekranlar, ekranları, ekran, ekranlarında, ekranlarda

GT GD C H L M O
seamlessly /ˈsiːm.ləs/ = USER: sorunsuz, sorunsuz bir şekilde, sorunsuz bir, kesintisiz, sorunsuzca

GT GD C H L M O
second /ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı; ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli; VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek; USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi

GT GD C H L M O
sector /ˈsek.tər/ = NOUN: sektör, bölge, işkolu, dilim, daire dilimi, ölçüm teleskopu; USER: sektör, sektörü, sektöründe, sektörünün, sektörün

GT GD C H L M O
sectors /ˈsek.tər/ = NOUN: sektör, bölge, işkolu, dilim, daire dilimi, ölçüm teleskopu; USER: sektörler, sektörlerde, alanları, sektörleri, sektörlerinde

GT GD C H L M O
security /sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, güvence, güvenlik önlemleri, kefalet, rehin, depozito, ipotek, selamet, teminât; USER: güvenlik, Security, güvenliği, güvenliğini, Emniyet

GT GD C H L M O
send /send/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak; USER: göndermek, gönderin, gönderebilirsiniz, gönder, gönderebilir

GT GD C H L M O
sending /send/ = NOUN: gönderme, sevk; USER: gönderme, göndererek, kalma, göndermek, gönderirken

GT GD C H L M O
sense /sens/ = NOUN: anlam, duyu, duygu, his, sağduyu, algı, anlama, kanı, düşünce, hissetme; VERB: anlamak, hissetmek; USER: anlam, duyu, anlamda, duygusu, mantıklı

GT GD C H L M O
sensors /ˈsen.sər/ = NOUN: algılayıcı, sensor, dedektör; USER: sensörleri, sensörler, sensör, sensörü, sensörlerin

GT GD C H L M O
sent /sent/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak; USER: gönderdi, gönderilen, gönderdiğiniz, gönderilir, gönderilecektir

GT GD C H L M O
serious /ˈsɪə.ri.əs/ = ADJECTIVE: ciddi, önemli, ağır, ağırbaşlı, şakaya gelmeyen; USER: ciddi, ciddi bir, önemli, ağır

GT GD C H L M O
service /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda; ADJECTIVE: hizmet; VERB: hizmet vermek; USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri

GT GD C H L M O
services /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: aletler, servis takımı, çay takımı, araç gereçler; USER: hizmetleri, hizmetler, hizmet, hizmetlere, hizmeti

GT GD C H L M O
servicing /ˈsɜː.vɪs/ = VERB: hizmet vermek, yardım etmek, bakımını yapmak, tamir etmek, müşteriye bakmak, çiftleştirmek; USER: servis, hizmet, onarım, bakım, bakımı

GT GD C H L M O
set /set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek; NOUN: set, dizi, takım; ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli; USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
shared /ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır

GT GD C H L M O
shopping /ˈʃɒp.ɪŋ/ = NOUN: alışveriş, çarşıya çıkma, pazara çıkma; USER: alışveriş, Ürün, Shopping, Veriş, Fotoğraflar Alışveriş

GT GD C H L M O
show /ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak; NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir

GT GD C H L M O
shows /ʃəʊ/ = NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek; USER: gösterir, gösterileri, şovları, göstermektedir, gösteriyor

GT GD C H L M O
simply /ˈsɪm.pli/ = ADVERB: sadece, basitçe, sade bir şekilde, açıkça, tamamen, sırf, yalın biçimde, yanız, özentisiz; USER: sadece, basitçe, basit, yalnızca, sade, sade

GT GD C H L M O
simulation /ˌsɪm.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: taklit, benzeme, benzeşme, yalandan yapma, sahte tavır, benzer şartları oluşturma; USER: simülasyon, simülasyonu, benzetim, simulasyon, benzetimi

GT GD C H L M O
since /sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri; CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için; PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana; USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi

GT GD C H L M O
sites /saɪt/ = NOUN: yer, yerleşim yeri, mekân, konum, mevki, sahne; USER: siteleri, siteler, site, sitelerinde, sitelerin

GT GD C H L M O
situation /ˌsɪt.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev; USER: durum, durumu, durumda, durumun, duruma

GT GD C H L M O
situations /sɪt.juˌeɪ.ʃənz ˈveɪ.kənt/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev; USER: durumlar, durumlarda, durumları, durumlara, durumda

GT GD C H L M O
skills /skɪl/ = NOUN: beceri, yetenek, ustalık, hüner, maharet, kabiliyet, marifet, beceriklilik; USER: becerileri, beceri, becerilerini, beceriler, becerilerinin

GT GD C H L M O
slides /slaɪd/ = VERB: kaydırmak, kaymak, akıp gitmek, sıvışmak, kaybolup gitmek, kötü yola düşmek; USER: slaytlar, slayt, slaytları, kaydırağı, kaydıraklı

GT GD C H L M O
slower /sləʊ/ = USER: yavaş, daha yavaş, yavaş bir, yavaştır, daha yavaş bir

GT GD C H L M O
smart /smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli; VERB: acımak; USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca

GT GD C H L M O
smartly /ˈsmɑːt.li/ = USER: akıllıca, akıllı, akıllıca bir, zekice, akıllı bir

GT GD C H L M O
smartphone /ˈsmɑːt.fəʊn/ = USER: akıllı telefon, smartphone, akıllı, akıllı telefonunuzun, akıllı telefonunuz

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
soaps /səʊp/ = NOUN: sabun; USER: sabunlar, sabun, sabunları, sabunların, sabunu

GT GD C H L M O
social /ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan; NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı; USER: sosyal, toplumsal

GT GD C H L M O
society /səˈsaɪ.ə.ti/ = NOUN: toplum, topluluk, dernek, sosyete, çevre; USER: toplum, toplumun, toplumda, toplumu, topluma

GT GD C H L M O
software /ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı; USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları

GT GD C H L M O
solution /səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme; USER: çözüm, çözümü, çözeltisi, çözelti, çözümdür

GT GD C H L M O
solutions /səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme; USER: çözümler, çözümleri, çözüm, çözümlerini, çözümlerin

GT GD C H L M O
solve /sɒlv/ = VERB: çözmek, çözümlemek, çözüm bulmak, halletmek, aydınlatmak; USER: çözmek, çözmeye, çözme, çözümü, çözebilir

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
sounding /sound/ = NOUN: iskandil, iskandil etme, derinlik ölçme, tınlama, ötme; ADJECTIVE: sesli, ses yapan, yankılanan, çınlayan, tınlayan, öten, tantanalı, ses getirici, şatafatlı; USER: iskandil, sondaj, çalmaya, sesi, çalıyor

GT GD C H L M O
specialised /ˈspeʃ.əl.aɪz/ = VERB: uzmanlaşmak, özelleştirmek, ihtisas yapmak, ayırmak, özel olarak yapmak, özel amaçla yapmak, değiştirmek; USER: özel, uzman, uzmanlaşmış, özel bir, uzmanlaşmıştır

GT GD C H L M O
specific /spəˈsɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: belirli, özel, spesifik, belli, özgül, kesin, kendine özgü, özellikli; NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç; USER: özel, belirli, belirli bir, spesifik, özgü

GT GD C H L M O
speech /spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma; USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını

GT GD C H L M O
spikes /spaɪk/ = NOUN: krampon, çivili ayakkabı, kramponun çivileri; USER: ani, sivri, spikes, kramponları, çiviler

GT GD C H L M O
sports /spɔːts/ = NOUN: spor; USER: spor, sporları, Sports, Sporlar, sportif

GT GD C H L M O
stadiums /ˈsteɪ.di.əm/ = NOUN: stadyum, Eski Roma ölçü birimi; USER: stadyum, stadyumlar, stadyumları, stadyumlarda, stadyumlara

GT GD C H L M O
staff /stɑːf/ = NOUN: personel, kadro, değnek, kurmay, asa, porte, baston, destek; ADJECTIVE: personel, kurmay; VERB: personel sağlamak, kadrosu olmak; USER: personel, personeli, staff, personelin, çalışanları

GT GD C H L M O
standardized /ˈstæn.də.daɪz/ = VERB: standartlaştırmak, ayarlamak, tek tip yapmak, titre etmek; USER: standart, standardize, standartlaştırılmış, standartlaştırılmıştır, standart bir

GT GD C H L M O
state /steɪt/ = NOUN: devlet, durum, eyalet, hal, konum, evre; ADJECTIVE: devlet, eyalet, resmi, devlete ait; VERB: belirtmek, söylemek; USER: devlet, devletin, durumu, durum, eyalet, eyalet

GT GD C H L M O
static /ˈstæt.ɪk/ = ADJECTIVE: statik, sabit, durgun, değişmez, parazitli, dingin; NOUN: statik elektrik; USER: statik, static, statik bir, sabit, durağan

GT GD C H L M O
stations /ˈæk.ʃən ˌsteɪ.ʃənz/ = NOUN: istasyon, santral, gar, kanal, durak, karakol, merkez, terminal, yer, konum, makam, üs, mevki, rütbe, atamak, tayin etmek, görevlendirmek, yerleştirmek; USER: istasyonları, istasyonu, istasyonlar, istasyon, istasyonlarını

GT GD C H L M O
stay /steɪ/ = VERB: kalmak, durmak, beklemek, durdurmak, dayanmak, önlemek; NOUN: kalma, ikamet, oturma, durma, ziyaret, istralya; USER: kalmak, stay, konaklama, tarihlerde kalmak, konaklayabilirler

GT GD C H L M O
step /step/ = NOUN: adım, basamak, step, kademe, terfi; VERB: basmak, adım atmak, gitmek, adımlamak, girmek, yürümek, etmek; USER: adım, adıma, adımı, adımına, basamak

GT GD C H L M O
still /stɪl/ = ADVERB: yine, hâlâ, yine de, henüz, daha, halâ, buna rağmen; VERB: sakinleştirmek; CONJUNCTION: yine de, buna rağmen; ADJECTIVE: hareketsiz, durgun; USER: yine, yine de, hâlâ, hala, halen, halen

GT GD C H L M O
stock /stɒk/ = NOUN: stok, hisse senedi, sermaye, malzeme, dipçik, tahvil, damızlık, kütük, gövde; ADJECTIVE: stok, mevcut; VERB: stoklamak; USER: stok, hisse senedi, stokları, hisse, stokta

GT GD C H L M O
stocks /stɒk/ = NOUN: stok, hisse senedi, sermaye, malzeme, dipçik, tahvil, damızlık, kütük, gövde, et suyu, hammadde; VERB: stoklamak; USER: stokları, hisse senetleri, hisse senedi, stok, stoklarının

GT GD C H L M O
stops /stɒp/ = USER: durur, durdurur, vermiyor, durağı, durakları

GT GD C H L M O
storytelling /ˈstɔr·iˌtel·ɪŋ, ˈstoʊr-/ = USER: hikaye anlatımı, hikaye, anlatım, hikaye anlatma, öykü anlatma

GT GD C H L M O
straight /streɪt/ = ADJECTIVE: düz, doğru, düzgün, dik, dümdüz, direkt, dosdoğru; ADVERB: düz, doğru, doğruca, dümdüz, dosdoğru; USER: düz, heteroseksüel, düz bir, doğru, dik

GT GD C H L M O
strategies /ˈstræt.ə.dʒi/ = NOUN: strateji, taktik, kurnazlık, savaş bilimi; USER: stratejileri, stratejiler, stratejilerinin, stratejilerini, strateji

GT GD C H L M O
strengthen /ˈstreŋ.θən/ = VERB: güçlendirmek, kuvvetlendirmek, sağlamlaştırmak, desteklemek, yükseltmek, takviye etmek, kuvvetlenmek; USER: güçlendirmek, güçlendirilmesi, güçlendirmeye, güçlendirecek, güçlendirme

GT GD C H L M O
students /ˈstjuː.dənt/ = NOUN: öğrenci, stajyer, araştırıcı, gözlemci; USER: öğrenciler, öğrencilerin, öğrencileri, öğrenci, öğrencilere, öğrencilere

GT GD C H L M O
study /ˈstʌd.i/ = NOUN: çalışma, öğrenim, araştırma, inceleme, etüt, tetkik, tahsil; VERB: incelemek, çalışmak, okumak, araştırmak, öğrenmek; USER: çalışma, eğitim, incelemek, çalışmak, okumak, okumak

GT GD C H L M O
styles /staɪl/ = NOUN: stil, tarz, şıklık, biçim, tip, moda, çeşit, boyuncuk, kalem, mil, teknik, ünvan; USER: stilleri, stiller, stil, tarzı, stillerini

GT GD C H L M O
subject /ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse; ADJECTIVE: maruz, tabi, bağlı, bağımlı, çeken, karşı karşıya olan, eğilimi olan; VERB: boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek; USER: konu, konusu, tabi, tabidir, konuda

GT GD C H L M O
success /səkˈses/ = NOUN: başarı, sonuç, sükse, başarılı kimse; USER: başarı, başarısı, başarılı, başarısını, başarının

GT GD C H L M O
successful /səkˈses.fəl/ = ADJECTIVE: başarılı; USER: başarılı, başarılı bir, başarı, başarıyla, başarı ile

GT GD C H L M O
such /sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar; PRONOUN: bu gibi, o gibi; ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça; USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir

GT GD C H L M O
summaries /ˈsʌm.ər.i/ = NOUN: özet, kısaltma; USER: özetleri, özetler, özetlerini, özet, özetlerinin

GT GD C H L M O
supply /səˈplaɪ/ = NOUN: tedarik, arz, sağlama, verme; ADJECTIVE: besleme, sağlayan, ikmal, tedarik eden; VERB: sağlamak, karşılamak, tedarik etmek, temin etmek; USER: tedarik, kaynağı, temin, sağlamak, arz

GT GD C H L M O
support /səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka; VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak; USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler

GT GD C H L M O
sure /ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı; ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka; USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii

GT GD C H L M O
surgical /ˈsɜː.dʒɪ.kəl/ = ADJECTIVE: cerrahi, ameliyat, tıbbi; USER: cerrahi, ameliyat

GT GD C H L M O
symbols /ˈsɪm.bəl/ = NOUN: sembol, simge, işaret; USER: semboller, sembolleri, simgeler, simgeleri, sembol

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
systems /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde

GT GD C H L M O
t /tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen

GT GD C H L M O
tablet /ˈtæb.lət/ = NOUN: tablet, hap, plaka, levha, kalıp, kitabe, yazıt; USER: tablet, tableti, tabletin, hap

GT GD C H L M O
tailored /ˈteɪ.ləd/ = ADJECTIVE: ısmarlama, özel dikilmiş; USER: özel, uygun, uyarlanmış, tasarlandı, tasarlanmış

GT GD C H L M O
take /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır

GT GD C H L M O
talent /ˈtæl.ənt/ = NOUN: yetenek, kabiliyet, marifet, yetenekli kimse, eski para ve tartı sistemi; USER: yetenek, yeteneği, yetenekli, yeteneğini, yetenekleri

GT GD C H L M O
talk /tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek; NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş; USER: konuşmak, konuşma, konuşmaya, söz, konuşun

GT GD C H L M O
talking /ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma; ADJECTIVE: konuşma, konuşan; USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz

GT GD C H L M O
teach /tiːtʃ/ = VERB: öğretmek, eğitmek, ders vermek, öğretmenlik yapmak, göstermek, okutmak; USER: öğretmek, öğretmektir, öğretilmesi, öğretecek, öğretir, öğretir

GT GD C H L M O
team /tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları; VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak; USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı

GT GD C H L M O
techniques /tekˈniːk/ = NOUN: teknik, yöntem, usul; USER: teknikleri, teknikler, tekniklerini, tekniklerinin, teknik

GT GD C H L M O
technology /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin

GT GD C H L M O
telecommunications /ˌtel.ɪ.kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃənz/ = NOUN: telekomünikasyon; USER: telekomünikasyon, telekomünikasyon ve bağlantı, iletişim, haberleşme, Telecommunications

GT GD C H L M O
televisions /ˈtel.ɪ.vɪʒ.ən/ = NOUN: televizyon; USER: televizyon, televizyonlar, televizyonların, televizyon yer

GT GD C H L M O
tend /tend/ = VERB: bakmak, yönelmek, eğilimi olmak, yatkın olmak, çalmak, yüz tutmak, gözetmek, hizmet etmek; USER: eğilimindedir, eğilimi, eğiliminde, eğilimindedirler, olma eğilimindedir

GT GD C H L M O
tendency /ˈten.dən.si/ = NOUN: eğilim, meyil, eğilin, yüz tutma, çalma; USER: eğilim, eğilimi, eğilimini, eğiliminin, eğilimine

GT GD C H L M O
test /test/ = NOUN: test, deney, deneme, sınav, tahlil, ölçü, denetim; ADJECTIVE: test, deneme; VERB: sınamak, denemek, test yapmak; USER: test, testi, sınama, deney, deneme, deneme

GT GD C H L M O
testing /ˈtes.tɪŋ/ = ADJECTIVE: test, deneme; NOUN: deneme; USER: test, testi, testleri, testler, sınama

GT GD C H L M O
tests /test/ = NOUN: test, deney, deneme, sınav, tahlil, ölçü, denetim, miyar, kriter, maden eritme potası, sert kabuk; USER: testleri, testler, test, testlerin, testi

GT GD C H L M O
text /tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm; USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa

GT GD C H L M O
than /ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan; USER: göre, daha, fazla, çok, den, den

GT GD C H L M O
thanks /θæŋks/ = NOUN: teşekkür, şükür; USER: teşekkürler, teşekkür, sayesinde, Thanks

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
theatre /ˈθɪə.tər/ = NOUN: tiyatro, tiyatro, tiyatro, tiyatro, sinema, sinema, sinema, sinema, amfi, amfi, amfi, amfi, ameliyathane, ameliyathane, ameliyathane, ameliyathane, alan, alan, alan, alan; USER: tiyatro, sinema, sineması, tiyatrosu, etkinlikleri

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
them /ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar; USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların

GT GD C H L M O
then /ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira; ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki; USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o

GT GD C H L M O
there /ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda; PRONOUN: şuradaki; USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok

GT GD C H L M O
these /ðiːz/ = PRONOUN: bunlar; USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
things /θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka; USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
those /ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar; USER: bu, o, olanlar, olan, olan

GT GD C H L M O
thoughts /θɔːt/ = NOUN: düşünce, fikir, düşünme, kanı, görüş, felsefe, sanı, niyet, özen, ilgi, az şey; USER: düşünceler, düşünceleri, düşünce, düşüncelerini, düşüncelerinizi

GT GD C H L M O
through /θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca; PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca; ADJECTIVE: kesintisiz, direkt; USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla

GT GD C H L M O
tickets /ˈtɪk.ɪt/ = NOUN: bilet, fiş, etiket, trafik cezası, ehliyet, parti programı, parti aday listesi; VERB: etiketlemek; USER: bilet, biletleri, biletlerini, biletlerinizi, biletlerinin

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
tips /tɪp/ = NOUN: bahşiş, uç, tip, tavsiye, öneri, burun, tepe, tiyo, püf noktası, hafif vuruş; VERB: bahşiş vermek, dökmek; USER: ipuçları, ip uçlarına, ipuçlarını, uçlarına, ipucu

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
tools /tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış; VERB: aletle işlemek, araba kullanmak; USER: araçları, araçlar, araçlarımızdan yararlanmak, araçlarımızdan, aletleri

GT GD C H L M O
top /tɒp/ = NOUN: üst, tepe, baş, zirve, kapak, uç, doruk, topaç; ADJECTIVE: üst, en iyi, en yüksek, tepe; USER: üst, iyi, en iyi, en, üstüne

GT GD C H L M O
topic /ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu; USER: konu, konuyu, başlık, konuda, konusu

GT GD C H L M O
tornadoes /tɔːˈneɪdəʊ/ = NOUN: kasırga, hortum; USER: tornadolar, kasırga, tornado, hortumlar, hortum"

GT GD C H L M O
tourist /ˈtʊə.rɪst/ = NOUN: turist; USER: turist, turistik, turizm

GT GD C H L M O
towards /təˈwɔːdz/ = PREPOSITION: karşı, yönünde, -e doğru, -e karşı, -e yakın; USER: karşı, yönünde, doğru, yönelik, yolunda

GT GD C H L M O
toys /tɔɪ/ = NOUN: oyuncak, çocuk oyuncağı, önemsiz şey; VERB: oynamak, önemsememek; USER: oyuncaklar, oyuncak, oyuncakları, Hobi, Toys

GT GD C H L M O
track /træk/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak; NOUN: iz, pist, yol, hat, palet, ray, rota; USER: izlemek, takip, izlemenize, parça, track

GT GD C H L M O
tracked /træk/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak, ray döşemek, ayağıyla içeri taşımak, palet takmak; USER: takip, izlenen, paletli, izlenir, izlenebilir

GT GD C H L M O
trackers /ˈtrakər/ = NOUN: iz süren kimse, takipçi; USER: izci, Trackers, trekerler, trackerda, Tracker'lar,

GT GD C H L M O
tracking /trak/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak, ray döşemek, ayağıyla içeri taşımak, palet takmak; USER: izleme, takip, takibi, izlemek, izlemeyi

GT GD C H L M O
traffic /ˈtræf.ɪk/ = NOUN: trafik, gidiş geliş, alışveriş; VERB: değiş tokuş etmek, karanlık işler yapmak, iş yapmak, yolculuk etmek; USER: trafik, trafiği, trafiğini, trafiğinin, trafiğe

GT GD C H L M O
train /treɪn/ = NOUN: tren, katar, dizi, kafile, sıra, maiyet, kuyruk; VERB: eğitmek, yetiştirmek, alıştırmak, antrenman yapmak, nişan almak; USER: tren, trenle, treni, train, trene

GT GD C H L M O
training /ˈtreɪ.nɪŋ/ = NOUN: eğitim, antrenman, çalışma, egzersiz, alıştırma, idman, ders, öğretme, çalıştırma, staj süresi; USER: eğitim, eğitimi, antrenmanı, öğretim, eğitimin

GT GD C H L M O
trains /treɪn/ = NOUN: tren, katar, dizi, kafile, sıra, maiyet, kuyruk; VERB: eğitmek, yetiştirmek, alıştırmak, antrenman yapmak, nişan almak; USER: trenler, tren, trenleri, trenlerinin, trenlerin

GT GD C H L M O
transform /trænsˈfɔːm/ = NOUN: dönüştürmek, dönüşmek, haline getirmek; VERB: dönüştürmek, haline gelmek; USER: dönüştürmek, dönüşümü, dönüştürme, dönüşüm, dönüştürebilirsiniz

GT GD C H L M O
translate /trænsˈleɪt/ = VERB: çevirmek, tercüme etmek, dönüştürmek, çevirisini yapmak, tercüme yapmak; USER: çevirmek, Çevirmemize, tercüme, tercüme etmek, çeviri, çeviri

GT GD C H L M O
transport /ˈtræn.spɔːt/ = NOUN: taşıma, nakliye, nakil, taşıt, sürgün, coşma, taşkınlık, kendinden geçme; VERB: taşımak, nakletmek, sürmek, coşturmak, heyecanlandırmak, başını döndürmek; USER: taşıma, taşımak, ulaşım, taşınması, taşımacılığı

GT GD C H L M O
transportation /ˌtræn.spɔːˈteɪ.ʃən/ = NOUN: taşıma, taşımacılık, nakliyat, taşıt, nakliye ücreti, navlun, sürgün; USER: taşıma, ulaşım, nakliye, taşımacılığı, ulaştırma

GT GD C H L M O
travel /ˈtræv.əl/ = NOUN: seyahat, yolculuk, gezi, işleme; VERB: seyahat etmek, gezmek, dolaşmak, yolculuk etmek, yol almak, kaçmak, işlemek; USER: seyahat, yolculuk, seyahatlerinizde, seyahat etmek

GT GD C H L M O
trends /trend/ = NOUN: eğilim, akım, gidişat, yön, meyil; USER: eğilimler, trendleri, eğilimleri, eğilimlerini, trends

GT GD C H L M O
triggered /ˈtrɪɡ.ər/ = VERB: başlatmak, neden olmak; USER: tetiklenen, tetiklenir, tetikleyen, tetikledi, tetiklenebilir

GT GD C H L M O
tts = USER: tts, TTD,

GT GD C H L M O
turn /tɜːn/ = VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek; NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm; USER: çevirmek, dönüş, açmak, edecek, açın

GT GD C H L M O
tv /ˌtiːˈviː/ = ABBREVIATION: TV, televizyon; USER: TV, Televizyon

GT GD C H L M O
tvs /ˌtiːˈviː/ = USER: TV'ler, TV, televizyonlar, tvs, televizyon

GT GD C H L M O
typed /taɪp/ = ADJECTIVE: daktilo ile yazılmış; USER: yazılan, yazdığınız, daktilo, yazılı, yazılmış

GT GD C H L M O
umbrella /ʌmˈbrel.ə/ = NOUN: şemsiye, koruyucu, koruma; USER: şemsiye, şemsiyesi, çatısı, çatı, umbrella

GT GD C H L M O
understand /ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek; USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması

GT GD C H L M O
unexpected /ˌənikˈspektid/ = ADJECTIVE: beklenmedik, umulmadık, davetsiz; USER: beklenmedik, beklenmeyen, beklenmedik bir, beklenmeyen bir, umulmadık

GT GD C H L M O
universities /ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite; USER: üniversiteler, üniversite, üniversitelerin, üniversitelerde, üniversiteleri, üniversiteleri

GT GD C H L M O
university /ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite; ADJECTIVE: üniversite; USER: üniversite, üniversitenin, üniversiteye, üniversitede, üniversitesi, üniversitesi

GT GD C H L M O
unlock /ʌnˈlɒk/ = VERB: kilidini açmak, açmak; USER: kilidini açmak, kilidini, açmak, kilidi, unlock

GT GD C H L M O
unusual /ʌnˈjuː.ʒu.əl/ = ADJECTIVE: alışılmadık, olağandışı, nadir, tuhaf, ender, acayip; USER: olağandışı, alışılmadık, sıradışı, alışılmadık bir, sıra dışı

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
upcoming /ˈʌpˌkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: meydana gelmek üzere olan, olmak üzere olan; USER: meydana gelmek üzere olan, gelecek, yaklaşan, yaklaşmakta

GT GD C H L M O
update /ʌpˈdeɪt/ = NOUN: güncelleştirme, güncel veriler, modernleştirme; VERB: güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmek; USER: güncelleştirme, güncelleştirmek, güncellemek, güncelleyin, güncelleme

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
used /juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski; USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır

GT GD C H L M O
user /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya

GT GD C H L M O
users /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının

GT GD C H L M O
ushered /ˈʌʃ.ər/ = VERB: getirmek, götürmek, yer göstermek; USER: başlattı, başlatmıştır, ushered, açmış

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
utility /juːˈtɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yarar, fayda, kamu hizmeti, yararlılık, işe yarar şey; ADJECTIVE: faydalı, işe yarar, standart yapılan eşya ile ilgili; USER: yarar, programı, yardımcı programı, yardımcı programını, yardımcı

GT GD C H L M O
variety /vəˈraɪə.ti/ = NOUN: çeşitlilik, çeşit, değişiklik, tür, varyete, farklılık, cins; USER: çeşitlilik, çeşitli, çeşitliliği, ve çeşitli, farklı

GT GD C H L M O
ve / -v/ = USER: ettik

GT GD C H L M O
vehicles /ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı; USER: araçlar, araç, araçları, araçların, araçlarda

GT GD C H L M O
verbal /ˈvɜː.bəl/ = ADJECTIVE: sözlü, fiil, kelimesi kelimesine, harfi harfine, fiile ait; NOUN: isim fiil; USER: sözlü, sözel, fiil

GT GD C H L M O
verify /ˈver.ɪ.faɪ/ = VERB: doğrulamak, onaylamak, kanıtlamak, gerçekleştirmek, soruşturmak; USER: doğrulamak, doğrulayın, kontrol, olun, doğrulayabilirsiniz

GT GD C H L M O
versions /ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum; USER: sürümler, versiyonları, sürümleri, sürümlerinde, sürümlerini

GT GD C H L M O
via /ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile; NOUN: yol; USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri

GT GD C H L M O
video /ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal; ADJECTIVE: video, ekran; USER: video, videoyu, görüntü, ekran

GT GD C H L M O
videos /ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal; USER: video, videoları, videolar, videos, videolarının

GT GD C H L M O
viewers /ˈvjuː.ər/ = NOUN: izleyici, seyirci; USER: izleyiciler, izleyicilerin, izleyici, izleyicilere, izleyicileri

GT GD C H L M O
viral /ˈvaɪə.rəl/ = ADJECTIVE: virüse ait; USER: viral, virüs, viral bir

GT GD C H L M O
virtual /ˈvɜː.tju.əl/ = ADJECTIVE: sanal, gerçek, asıl, gerçek kuvveti olan; USER: sanal, Virtual, sanal bir

GT GD C H L M O
visibility /ˌvizəˈbilitē/ = NOUN: görünürlük, görüş mesafesi, görünebilme; USER: görünürlük, görünürlüğünü, görüş, görünürlüğü, Görünürlüğünüzü

GT GD C H L M O
vision /ˈvɪʒ.ən/ = NOUN: vizyon, görme, görüş, hayal, görme gücü, hayal gücü, önsezi, ileriyi görme, kuruntu, görülmeye değer şey, güzel kimse; VERB: hayal gibi görmek; USER: vizyon, görme, vizyonu, görüş, vizyonunu

GT GD C H L M O
visit /ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite; VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak; USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine

GT GD C H L M O
visitors /ˈvizitər/ = NOUN: turistler, göçmen kuşlar; USER: ziyaretçi, ziyaretçiler, ziyaretci, ziyaretçilerce, ziyaret

GT GD C H L M O
visual /ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir; NOUN: taslak, kroki, görsel araç; USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir

GT GD C H L M O
visually /ˈvɪʒ.u.ə.li/ = USER: görsel olarak, görsel, görünümü, görme, görsel açıdan

GT GD C H L M O
voice /vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi; VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak; USER: ses, sesli, sesi, sesle, sesini, sesini

GT GD C H L M O
voices /vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi; VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak; USER: sesleri, sesler, seslerini, ses, seslerin

GT GD C H L M O
warn /wɔːn/ = VERB: uyarmak, haber vermek, ihtar etmek, ikaz etmek, öğütlemek, ihbar etmek, tembih etmek; USER: uyarmak, uyarır, uyarı, uyarmaya, uyar

GT GD C H L M O
warnings /ˈwɔː.nɪŋ/ = NOUN: uyarı, ikaz, uyarma, ihbar, ihtar, tembih, ihtarname, öğüt, nasihat, ibret; USER: uyarılar, uyarıları, uyarı, uyarılara, uyarılarını

GT GD C H L M O
washing /ˈwɒʃ.ɪŋ/ = NOUN: yıkama, çamaşır, yıkanma, bulaşık yıkama, ince boya, lavman, ince kaplama; ADJECTIVE: çamaşır; USER: yıkama, çamaşır, yıkanması, yıkanma

GT GD C H L M O
way /weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı; USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol

GT GD C H L M O
ways /-weɪz/ = NOUN: начин, пут, правац, метод, стаза; USER: yolları, yollar, yolu, şekilde, şekillerde, şekillerde

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
wearable /ˈweə.rə.bl̩/ = ADJECTIVE: giyilebilir; USER: giyilebilir, takılabilir, taşınabilir, üzerinize takılabilir, giyilebilen

GT GD C H L M O
weather /ˈweð.ər/ = NOUN: hava, hava durumu; VERB: kurutmak, havalandırmak, rengi solmak; USER: hava durumu, hava, havanız, Şuradaki, havalarda

GT GD C H L M O
web /web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde; VERB: bağlantı levhası; USER: web, internet

GT GD C H L M O
website /ˈweb.saɪt/ = NOUN: website; USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et

GT GD C H L M O
websites /ˈweb.saɪt/ = NOUN: website; USER: web siteleri, web, web sitelerinin, web sitelerini, web sitesi, web sitesi

GT GD C H L M O
well /wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda; ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş; NOUN: kuyu; USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
whenever /wenˈev.ər/ = ADVERB: her ne zaman, bir ara; CONJUNCTION: -ince, -dığında, -diğinde; USER: her ne zaman, zaman, her, ne zaman, olduğunda

GT GD C H L M O
where /weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden; PRONOUN: yer, nere; CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde; USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
whether /ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer; USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
while /waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit; ADVERB: iken; CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken; USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken

GT GD C H L M O
who /huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o; USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden

GT GD C H L M O
why /waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye; NOUN: sebep; USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin

GT GD C H L M O
widespread /ˌwaɪdˈspred/ = ADJECTIVE: yaygın, genel, alabildiğine açılmış; USER: yaygın, yaygın bir, yaygındır, geniş, yaygın olarak

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
withdrawing /wɪðˈdrɔː/ = NOUN: geri çekilme; USER: geri çekilme, çekilmesi, çekilme, çekme, çekilerek

GT GD C H L M O
without /wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda; PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden; CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin; USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden

GT GD C H L M O
words /wɜːd/ = NOUN: sözler, laf, güfte, ağız kavgası; USER: sözler, kelimeler, deyişle, kelime, bir deyişle, bir deyişle

GT GD C H L M O
work /wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet; VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek; USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya

GT GD C H L M O
works /wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm; USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri

GT GD C H L M O
world /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; ADJECTIVE: dünya; USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında

GT GD C H L M O
written /ˈrɪt.ən/ = ADJECTIVE: yazılı, yazılmış; USER: yazılı, yazılmış, yazılmaktadır, yazılmıştır, yazılır, yazılır

GT GD C H L M O
years /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
young /jʌŋ/ = ADJECTIVE: genç, küçük, yeni, acemi; NOUN: küçük, yavru; USER: genç, Küçük, genç bir, konuklar genç, konuklar genç

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

959 words