Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
abc
/ˌeɪ.biːˈsiː/ = NOUN: ABC, alfabe, temel kurallar, ilkeler;
USER: ABC,
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
abreast
/əˈbrest/ = ADVERB: yan yana, aynı hizada;
USER: yan yana, takip, yakından, ayak, yakından takip
GT
GD
C
H
L
M
O
access
/ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti;
VERB: bağlamak;
USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
accessibility
/əkˈses.ə.bl̩/ = NOUN: ulaşabilme, giriş imkânı, kolay bulunabilme, yaklaşabilme;
USER: erişilebilirlik, accessibility, yönelik, erişim, erişilebilirliği
GT
GD
C
H
L
M
O
accessible
/əkˈses.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: ulaşılabilir, girilebilir, bulunur, kandırılabilir, elde edilebilir, etkilenebilir;
USER: ulaşılabilir, erişilebilir, sandalye, erişilebilen, sandalye kullanılabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
accessing
/ˈæk.ses/ = VERB: bağlamak;
USER: erişim, erişmek, erişen, erişme, erişmesini
GT
GD
C
H
L
M
O
accidents
/ˈæk.sɪ.dənt/ = NOUN: kaza, tesadüf, rastlantı, araz, beklenmedik olay;
USER: kaza, kazalar, kazaları, kazaların, kazası
GT
GD
C
H
L
M
O
according
/əˈkôrd/ = ADVERB: göre, uygun olarak;
USER: göre, uygun, uygun olarak, uyarınca
GT
GD
C
H
L
M
O
account
/əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar;
VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak;
USER: hesap, hesabı, hesabını, hesabınıza, hesabına
GT
GD
C
H
L
M
O
accuracy
/ˈæk.jʊ.rə.si/ = NOUN: doğruluk, kesinlik, ayar, tamlık;
USER: doğruluk, doğruluğu, doğruluğunu, hassasiyeti, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
accurate
/ˈæk.jʊ.rət/ = ADJECTIVE: doğru, kesin, tam;
USER: doğru, hassas, doğru bir, kesin, tam
GT
GD
C
H
L
M
O
accurately
/ˈæk.jʊ.rət/ = ADVERB: tam olarak, kesin olarak;
USER: tam olarak, doğru, doğru bir, doğru olarak, hassas
GT
GD
C
H
L
M
O
across
/əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından;
ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde;
USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
activate
/ˈæk.tɪ.veɪt/ = VERB: etkinleştirmek, aktif hale getirmek, harekete geçirmek, kurmak;
USER: etkinleştirmek, aktif hale, aktive, etkinleştirin, etkinleştirebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
activated
/ˈaktəˌvāt/ = VERB: etkinleştirmek, aktif hale getirmek, harekete geçirmek, kurmak;
USER: aktif, aktive, devreye, etkin, etkinleştirilir
GT
GD
C
H
L
M
O
activation
/ˈæk.tɪ.veɪt/ = NOUN: etkinleştirme, aktifleştirme, harekete geçirme;
USER: etkinleştirme, aktivasyon, aktivasyonu, aktivasyonunu, harekete geçirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
adapt
/əˈdæpt/ = VERB: uyarlamak, uymak, uydurmak, adapte etmek, alıntı yapmak, aktarmak;
USER: uyarlamak, uyum, adapte, uyarlayabilirsiniz, uyum sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
add
/æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak;
USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
adding
/æd/ = NOUN: ekleme, katma;
USER: ekleme, ekleyerek, eklemek, ilave, eklemeden
GT
GD
C
H
L
M
O
adult
/ˈæd.ʌlt/ = NOUN: yetişkin, ergin kimse;
ADJECTIVE: yetişkin, erişkin, ergin, reşit, büyümüş;
USER: yetişkin, yetişkin için, erişkin, adult, ergin
GT
GD
C
H
L
M
O
advantage
/ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat;
USER: avantaj, avantajı, olanaklar, yararlanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
aed
= USER: aED, düşük AED, En düşük AED, aED üzerinde, AED'dir
GT
GD
C
H
L
M
O
agencies
/ˈeɪ.dʒən.si/ = NOUN: ajans, acenta, aracılık, organ, vasıta;
USER: kurumlar, kurumları, ajansları, kuruluşları, kurum
GT
GD
C
H
L
M
O
ahead
/əˈhed/ = ADJECTIVE: önde, ileri, ilerde, başta;
ADVERB: önde, önceden, ilerde;
USER: önde, öncesinde, devam, önümüzdeki, önceden, önceden
GT
GD
C
H
L
M
O
air
/eər/ = NOUN: hava, yayın, gökyüzü, tavır, esinti, nağme, fiyaka, hafif rüzgâr;
ADJECTIVE: hava;
VERB: havalandırmak, kurutmak, güneşe sermek;
USER: hava, uçak, pnömatik, air, havada
GT
GD
C
H
L
M
O
airports
/ˈeə.pɔːt/ = NOUN: havalimanı, havaalanı;
USER: havaalanı, havaalanları, havalimalarını, Havalimanlarını, airports
GT
GD
C
H
L
M
O
airwaves
/ˈeə.weɪvz/ = USER: havasında, televizyona, hava dalgaları, dalgaları, Airwaves
GT
GD
C
H
L
M
O
alarm
/əˈlɑːm/ = VERB: korkutmak, telaşlandırmak, alârma geçirmek, ayağa kaldırmak, alârm vermek, panik yapmak;
NOUN: alârm, korku, tehlike işareti, dehşet, telaş;
USER: alarm, alarmı, alarmlı, çalar, alarmın
GT
GD
C
H
L
M
O
alarms
/əˈlɑːm/ = NOUN: alârm, korku, tehlike işareti, dehşet, telaş;
USER: alarm, alarmları, alarmlar, alarmların, alarmı
GT
GD
C
H
L
M
O
alert
/əˈlɜːt/ = VERB: uyarmak, alârma geçirmek, gözünü açmak;
ADJECTIVE: uyanık, açıkgöz, tetik, atik;
NOUN: tetikte olma, alârm, tehlike işareti;
USER: uyarmak, uyarı, uyarır, uyarısı, uyaracak
GT
GD
C
H
L
M
O
alerts
/əˈlɜːt/ = NOUN: tetikte olma, alârm, tehlike işareti;
USER: uyarılar, uyarıları, uyarılarını, uyarı, ikazları
GT
GD
C
H
L
M
O
alike
/əˈlaɪk/ = ADJECTIVE: benzer, aynı, benzeyen, farksız;
ADVERB: benzer şekilde, fark gözetmeden;
USER: aynı, benzer, hem, benzeri, birbirine
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
allow
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir
GT
GD
C
H
L
M
O
allows
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan
GT
GD
C
H
L
M
O
along
/əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine;
PREPOSITION: boyunca;
USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
aloud
/əˈlaʊd/ = ADVERB: yüksek sesle, bağırarak;
USER: yüksek sesle, sesli, sesle, sesli olarak, aloud
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
alternative
/ôlˈtərnətiv/ = NOUN: alternatif, seçenek, şık;
ADJECTIVE: alternatif, başka, değişik, öbür;
USER: alternatif, bir alternatif, alternatif bir, alternatiftir, alternatifi, alternatifi
GT
GD
C
H
L
M
O
always
/ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar;
USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep
GT
GD
C
H
L
M
O
among
/əˈmʌŋ/ = PREPOSITION: arasında, içinde, arasına;
USER: arasında, arasındaki, arasında yer, arasından, arasındadır, arasındadır
GT
GD
C
H
L
M
O
amusement
/əˈmjuːz.mənt/ = NOUN: eğlence, eğlenme, gülünçlük, oyalanma, komiklik;
USER: eğlence, Amusement, Kültür, yapılacaklar, Yapılar
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
analytics
/ˌanlˈitiks/ = NOUN: mantıksal analiz, mantıksal çözümleme;
USER: analitik, analytics, analizi, analiz, analitiği
GT
GD
C
H
L
M
O
ancestors
/ˈæn.ses.tər/ = NOUN: soy;
USER: ataları, atalarının, atalarını, atalarımızın, atalarından
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
announcement
/əˈnaʊns.mənt/ = NOUN: duyuru, ilan, anons, bildiri, haber, duyurma, bildirme, ilan etme;
USER: duyuru, yerlestirmek İlan, ilan, duyurusu, açıklama
GT
GD
C
H
L
M
O
announcements
/əˈnaʊns.mənt/ = NOUN: duyuru, ilan, anons, bildiri, haber, duyurma, bildirme, ilan etme;
USER: duyurular, duyuruları, duyuru, ilanlar, açıklamaları
GT
GD
C
H
L
M
O
another
/əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür;
PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür;
USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
anyone
/ˈen.i.wʌn/ = PRONOUN: kimse, herhangi biri, hiç kimse, kim olsa;
USER: kimse, herkes, herkese, kimseye, herkesin
GT
GD
C
H
L
M
O
anything
/ˈen.i.θɪŋ/ = PRONOUN: bir şey, hiçbir şey, her şey, herhangi bir şey, ne olsa;
USER: bir şey, şey, hiçbir şey, herhangi bir şey, şeyi, şeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
anywhere
/ˈen.i.weər/ = ADVERB: herhangi bir yere, bir yere, hiçbir yerde;
USER: herhangi bir yere, bir yere, yerde, her yerde, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
app
/æp/ = USER: uygulaması, app, uygulama, uygulamayı, uygulamasını
GT
GD
C
H
L
M
O
appliances
/əˈplaɪ.əns/ = NOUN: cihaz, alet, araç;
USER: aletleri, cihazlar, ev aletleri, cihazları, aletler
GT
GD
C
H
L
M
O
applications
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
applied
/əˈplaɪd/ = ADJECTIVE: uygulamalı, pratik;
USER: uygulamalı, uygulanan, uygulanır, uygulanabilir, uygulandı
GT
GD
C
H
L
M
O
applying
/əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak;
USER: uygulayarak, uygulanması, uygulama, uygulamak, uygulamadan
GT
GD
C
H
L
M
O
appointment
/əˈpɔɪnt.mənt/ = NOUN: randevu, atama, tayin, görev, buluşma, iş;
USER: randevu, atanması, atama, randevuyu, randevuda
GT
GD
C
H
L
M
O
appointments
/əˈpɔɪnt.mənt/ = NOUN: randevular, atamalar, donanım, döşeme, eşya, teçhizat;
USER: randevular, randevuları, randevu, randevularınızı, atamalar
GT
GD
C
H
L
M
O
approach
/əˈprəʊtʃ/ = NOUN: yaklaşım, yaklaşma, girişim, yol, yanaşma, teşebbüs;
VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak;
USER: yaklaşım, yaklaşımı, bir yaklaşım, yaklaşımın, yaklaşımla
GT
GD
C
H
L
M
O
apps
/æp/ = USER: uygulamaları, uygulamalar, apps, uygulama, fazlası
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
areas
/ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi;
USER: alanlar, alanları, alanlarda, alanlarında, yerlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
around
/əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada;
PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı;
USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında
GT
GD
C
H
L
M
O
array
/əˈreɪ/ = NOUN: düzen, sıra, jüri heyeti, diziliş, sergileme, gösteriş, jüri heyeti listesi, görkem, ihtişam, gösterişli kıyafet;
VERB: sıralamak, sıraya dizmek, giydirmek, süslemek, çeki düzen vermek;
USER: dizi, dizisi, bir dizi, array, dizinin
GT
GD
C
H
L
M
O
arrivals
/əˈraɪvəl/ = USER: Arrivals-phrase, Arrivals;
USER: gelenler, varış, Varışlar, geliş, gelenlere
GT
GD
C
H
L
M
O
art
/ɑːt/ = NOUN: sanat, beceri, ustalık, hüner, ressamlık, bilim dalı, kurnazlık, yaratıcılık, şeytanlık;
ADJECTIVE: sanat, sanatsal;
USER: sanat, Art, sanatı, sanatın, sanatının
GT
GD
C
H
L
M
O
articles
/ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: sözleşme, şirket sözleşmesi;
USER: makaleler, yazılar, haberler, makaleleri
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
assemble
/əˈsem.bl̩/ = VERB: birleştirmek, toplamak, monte etmek, parçaları birleştirmek, çevirmek, toplanmak, toplantı yapmak;
USER: birleştirmek, monte, araya, montajı, montaj
GT
GD
C
H
L
M
O
assist
/əˈsɪst/ = NOUN: yardım, sayı yaptırma;
VERB: yardımcı olmak, desteklemek, yardım etmek, hazır bulunmak;
USER: yardım, yardımcı, yardımcı olmak, destek, yardımı
GT
GD
C
H
L
M
O
assistant
/əˈsɪs.tənt/ = NOUN: yardımcı, asistan, muavin, tezgâhtar;
ADJECTIVE: yardımcı;
USER: asistan, yardımcı, asistanı, yardımcısı, Assistant
GT
GD
C
H
L
M
O
assistive
/əˈsɪstɪv/ = USER: yardımcı, destekleyici, assistive,
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
atm
/ˌeɪ.tiːˈem/ = ABBREVIATION: ATM, bankamatik;
USER: ATM, Bina içinde ATM, atmosferde
GT
GD
C
H
L
M
O
attack
/əˈtæk/ = NOUN: saldırı, atak, hücum, hamle, çatma, tutulma, nöbet, yakalanma;
VERB: saldırmak, hücum etmek, çatmak, eleştirmek;
USER: saldırı, saldırmak, atak, saldırmaya, saldırılara
GT
GD
C
H
L
M
O
attractions
/əˈtræk.ʃən/ = NOUN: cazibe, çekim, atraksiyon, çekicilik, alımlılık, eğlence programı;
USER: konumlar, gözde mekan, turistik, gözde mekanı, gözde mekanları
GT
GD
C
H
L
M
O
audience
/ˈɔː.di.əns/ = ADJECTIVE: çekici, cazip, ilgi çekici, cazibeli, göz alıcı, alımlı;
USER: izleyici, seyirci, kitleye, kitle, hedef kitleye
GT
GD
C
H
L
M
O
audio
/ˈɔː.di.əʊ/ = ADJECTIVE: ses, işitsel, işitme;
USER: ses, Audio, sesli, Görsel, müzik
GT
GD
C
H
L
M
O
auditory
/ˈɔː.dɪ.tər.i/ = ADJECTIVE: işitsel, işitme;
USER: işitsel, işitme, kulak
GT
GD
C
H
L
M
O
automate
/ˈɔː.tə.meɪt/ = VERB: otomatikleştirmek, makineleştirmek;
USER: otomatikleştirmek, otomatik, otomatik hale, otomatikleştirebilirsiniz, otomatikleştirme
GT
GD
C
H
L
M
O
automated
/ˈɔː.tə.meɪt/ = VERB: otomatikleştirmek, makineleştirmek;
USER: otomatik, otomatik bir, otomatikleştirilmiş, otomasyon, otomatik olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
automatically
/ˌɔː.təˈmæt.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: otomatik olarak, kendiliğinden, otomatikman, kendi kendine, istemsiz olarak;
USER: otomatik olarak, otomatik, kendiliğinden, otomatikman, otomatikman
GT
GD
C
H
L
M
O
automation
/ˈɔː.tə.meɪt/ = NOUN: otomasyon, özdevin;
USER: otomasyon, otomasyonu, Automation, otomatikleştirme
GT
GD
C
H
L
M
O
available
/əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar;
USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli
GT
GD
C
H
L
M
O
avatars
/ˈæv.ə.tɑːr/ = USER: avatarları, avatarlar, avatar, Görseller, avatars
GT
GD
C
H
L
M
O
aviation
/ˌeɪ.viˈeɪ.ʃən/ = NOUN: havacılık;
USER: havacılık, Aviation, Hava, Deniz, havacılığın
GT
GD
C
H
L
M
O
avid
/ˈæv.ɪd/ = ADJECTIVE: hırslı, arzulu, doyumsuz, doymayan, açgözlü;
USER: hırslı, arzulu, hevesli, hevesli bir, avid
GT
GD
C
H
L
M
O
avoid
/əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek;
USER: önlemek, kaçınmak, kaçının, bilmek, engellemek
GT
GD
C
H
L
M
O
avoids
/əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek;
USER: önler, engeller, kaçınır, ortadan kaldırır, kaçınan
GT
GD
C
H
L
M
O
balance
/ˈbæl.əns/ = VERB: dengelemek, dengelenmek, dengede tutmak, dengeli olmak;
NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum;
USER: dengelemek, denge, dengesi, dengelemeye, dengesini
GT
GD
C
H
L
M
O
balances
/ˈbæl.əns/ = NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum, ruhsal denge;
USER: dengeler, dengeleri, bakiyeleri, bakiyeler, dengelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
banking
/ˈbæŋ.kɪŋ/ = NOUN: bankacılık, banka işlemleri, dönerken yan yatma, viraj yüksekliği;
ADJECTIVE: banka, işlem;
USER: bankacılık, bankacılığı, banka
GT
GD
C
H
L
M
O
based
/-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş;
USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
become
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur
GT
GD
C
H
L
M
O
becoming
/bɪˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yakışan, uygun, yerinde, yakışık alır, güzel duran;
USER: olma, hale, haline, haline geliyor, hale geliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
before
/bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde;
PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde;
CONJUNCTION: önce;
USER: önce, öncesi, daha önce, önceki
GT
GD
C
H
L
M
O
beforehand
/bɪˈfɔː.hænd/ = ADVERB: önceden, peşinen, peşin olarak;
USER: önceden, önce, daha önce, öncesinde, daha önceden
GT
GD
C
H
L
M
O
behaviour
/bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, davranış, davranış, davranış, tutum, tutum, tutum, tutum, hareket, hareket, hareket, hareket, tavır, tavır, tavır, tavır, hareket tarzı, hareket tarzı, hareket tarzı, hareket tarzı;
USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları
GT
GD
C
H
L
M
O
benefits
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: faydaları, yararları, faydalar, fayda, avantajları
GT
GD
C
H
L
M
O
best
/best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf;
ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde;
VERB: yenmek, geçmek, alt etmek;
USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok
GT
GD
C
H
L
M
O
beyond
/biˈjɒnd/ = ADVERB: ötesinde, öte, aşırı;
PREPOSITION: ötesinde, ötesine, öteye, ötesi, götürmez, ötede, haricinde, ayrıca, -den öte;
NOUN: öbür dünya, ahiret;
USER: ötesinde, ötesine, dışında, öteye, dışındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
bills
/bɪl/ = NOUN: tahviller;
USER: fatura, faturaları, faturalarını, bonoları, bonosu
GT
GD
C
H
L
M
O
bimodal
= USER: bimodal, bir bimodal, bimodal bir,
GT
GD
C
H
L
M
O
blend
/blend/ = VERB: karıştırmak, uyum sağlamak, karışmak, harmanlamak, kaynaşmak;
NOUN: karışım, harman, harmanlama;
USER: karıştırmak, karışım, uyum, karışımı, karıştırmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
blizzards
/ˈblɪz.əd/ = NOUN: kar fırtınası, tipi;
USER: kar fırtınaları, blizzards, The Blizzards,
GT
GD
C
H
L
M
O
blood
/blʌd/ = NOUN: kan, kan bağı, akrabalık, huy, yapı;
USER: kan, kanı, kanda, kanın, kandaki
GT
GD
C
H
L
M
O
board
/bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek;
VERB: binmek;
USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu
GT
GD
C
H
L
M
O
bodies
/ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım;
USER: organları, kuruluşları, organlar, organlarının, kuruluşlar
GT
GD
C
H
L
M
O
bookmarking
/ˈbʊkmɑːk/ = USER: imleme, Bookmarking, imi, yer imleme, yer imi,
GT
GD
C
H
L
M
O
books
/bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni;
VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak;
USER: kitaplar, kitap, kitapları, Books, kitapların, kitapların
GT
GD
C
H
L
M
O
boosting
/buːst/ = VERB: artırmak, yükseltmek, yukarıya itmek, kaldırmak, övmek, reklâmını yapmak, voltajını yükseltmek;
USER: artırılması, artırma, artırmak, artırarak, yükseltme
GT
GD
C
H
L
M
O
both
/bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de;
USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki
GT
GD
C
H
L
M
O
box
/bɒks/ = NOUN: kutu, sandık, kulübe, loca, şimşir, yumruk, televizyon, şamar;
VERB: kutuya koymak, yumruk atmak, kutulamak, sandığa koymak;
USER: kutu, kutusu, kutusunda, kutusunu, kutusuna
GT
GD
C
H
L
M
O
brainer
/ -breɪnd/ = USER: beyin, brainer, beyin olduğunu,
GT
GD
C
H
L
M
O
brand
/brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar;
VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek;
USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka
GT
GD
C
H
L
M
O
break
/breɪk/ = NOUN: genişlik, en, düşünce özgürlüğü, saha, uzaklık, mesafe, liberallik;
USER: kırmak, kırmaya, mola, ara, ara vermek
GT
GD
C
H
L
M
O
breaking
/brāk/ = NOUN: kırma, kırılma, bozma, zorla girme, meskene tecavüz;
USER: kırma, kırılma, kırarak, ihlal, kesme
GT
GD
C
H
L
M
O
bridge
/brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç;
VERB: köprü kurmak, köprü yapmak;
USER: köprü, köprüsü, köprünün, bridge, köprüyü
GT
GD
C
H
L
M
O
broadcast
/ˈbrɔːd.kɑːst/ = NOUN: yayın, radyo yayını;
VERB: yayımlamak, yaymak, yayın yapmak, duyurmak, saçmak, ekmek;
ADJECTIVE: radyo veya televizyonla ilgili;
USER: yayın, yayını, yayınlanan, yayınlamak, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
broadcasting
/ˈbrɔːd.kɑːst/ = NOUN: yayın, radyo veya televizyon;
ADJECTIVE: radyo veya televizyon yayını ile ilgili;
USER: yayın, yayıncılığı, yayını, yayıncılık, yay
GT
GD
C
H
L
M
O
browse
/braʊz/ = VERB: gözden geçirmek, otlamak, yaprak yemek;
USER: göz, göz atın, göz atmak, taramak, görüntüleyebilmek
GT
GD
C
H
L
M
O
budget
/ˈbʌdʒ.ɪt/ = NOUN: bütçe, stok, mali program, yığın;
VERB: bütçe yapmak, ayarlamak;
USER: bütçe, bütçesi, bütçenize, bütçeye, ekonomi
GT
GD
C
H
L
M
O
building
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman;
USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat
GT
GD
C
H
L
M
O
buildings
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: site;
USER: binalar, bina, binaların, binaları, binalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
bus
/bʌs/ = NOUN: otobüs, otomobil veya uçak;
VERB: otobüsle taşımak;
USER: otobüs, otobüsü, bus, veri yolu, otobüsle, otobüsle
GT
GD
C
H
L
M
O
buses
/bʌs/ = NOUN: otobüs, otomobil veya uçak;
USER: otobüs, otobüsler, Vasıtalar, otobüsleri, içi otobüsler
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
busy
/ˈbɪz.i/ = ADJECTIVE: meşgul, yoğun, işlek, faal;
USER: meşgul, yoğun, yoğun bir, meşgul bir, işlek, işlek
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
buttons
/ˈbʌt.ən/ = NOUN: düğme, buton, filiz, tomurcuk, puan, sayı;
USER: düğmeleri, düğmeler, düğmelerini, düğmelerine, düğme
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
call
/kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş;
VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek;
USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır
GT
GD
C
H
L
M
O
called
/kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
calls
/kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret;
VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek;
USER: çağrı, aramalar, arama, çağrıları, aramaları
GT
GD
C
H
L
M
O
campaign
/kæmˈpeɪn/ = NOUN: kampanya, sefer, seferberlik, savaş, mücâdele;
VERB: savaşmak, kampanyaya katılmak, sefere çıkmak, adaylığını koymak, mücâdele vermek;
USER: kampanya, kampanyası, kampanyanın, kampanyasının, kampanyayı
GT
GD
C
H
L
M
O
campaigns
/kæmˈpeɪn/ = NOUN: kampanya, sefer, seferberlik, savaş, mücâdele;
USER: kampanyalar, kampanyaları, kampanya, kampanyalarının, kampanyaların
GT
GD
C
H
L
M
O
campus
/ˈkæm.pəs/ = NOUN: kampus, okul arazisi;
USER: kampus, kampüs, kampüsünde, kampüste, kampüsü
GT
GD
C
H
L
M
O
campuses
/ˈkæm.pəs/ = NOUN: kampus, okul arazisi;
USER: kampüsleri, kampüslerinde, kampüsü, kampüs, kampüste
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
capabilities
/ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar;
USER: yetenekleri, yeteneklerini, özellikleri, yetenekler, özelliklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
care
/keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış;
VERB: ilgilenmek, özen göstermek;
USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat
GT
GD
C
H
L
M
O
caregivers
/ˈkeəˌɡɪv.ər/ = USER: bakıcılar, bakıcıların, bakım veren, bakıcı, bakıcıları,
GT
GD
C
H
L
M
O
cases
/keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek;
USER: durumlarda, durumda, olgularda, olgu, olguda
GT
GD
C
H
L
M
O
cash
/kæʃ/ = NOUN: nakit, para, peşin para, peşin ödeme, ufak madeni para;
VERB: bozdurmak, paraya çevirmek, bozmak;
USER: nakit, para, Kasa, nakdi, para Çekme
GT
GD
C
H
L
M
O
cater
/ˈkeɪ.tər/ = VERB: sağlamak, hitap etmek, temin etmek;
USER: sağlamak, hitap, karşılamak, yiyecek ve içecek, yiyecek ve içecek sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
centres
/ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, merkez, merkez, merkez, orta, orta, orta, orta, odak, odak;
VERB: ortalamak, ortalamak;
USER: merkezleri, merkezi, merkezlerinde, merkezlerinin, merkezlerinden
GT
GD
C
H
L
M
O
certain
/ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk;
USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
chain
/tʃeɪn/ = NOUN: zincir, dizi, silsile, ölçme zinciri, boyunduruk, sınırlama;
VERB: zincirlemek, zincire vurmak, ölçme zinciri ile ölçmek, kayıt altına almak;
ADJECTIVE: seri;
USER: zincir, zinciri, zincirinin, zincirli, zincirinde
GT
GD
C
H
L
M
O
challenge
/ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek;
NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma;
USER: meydan okumak, itiraz, meydan okuma, meydan, karşı
GT
GD
C
H
L
M
O
challenges
/ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek;
NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma;
USER: zorluklar, sorunlar, zorlukları, sorunları, zorluklarla
GT
GD
C
H
L
M
O
changes
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
channel
/ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön;
VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek;
USER: kanal, kanalı, kanallı, kanalın, kanala
GT
GD
C
H
L
M
O
check
/tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak;
USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda
GT
GD
C
H
L
M
O
checking
/CHek/ = NOUN: denetleme;
USER: denetleme, kontrol, denetimi, kontrolü, kontrol etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
children
/ˈtʃɪl.drən/ = NOUN: çocuk, evlat, küçük, velet, ürün;
USER: çocuklar, çocuk, çocuklu, çocukların, çocuklar var, çocuklar var
GT
GD
C
H
L
M
O
choice
/tʃɔɪs/ = NOUN: seçim, seçenek, tercih, seçme, seçme hakkı, şık, seçilen şey, seçkinler, seçkin sınıf;
ADJECTIVE: seçme, seçkin, üstün, kaliteli, güzide, elit, kalburüstü;
USER: seçim, seçenek, seçimi, seçimdir, bir seçim
GT
GD
C
H
L
M
O
choose
/tʃuːz/ = VERB: seçmek, tercih etmek, istemek, ayırmak, yeğlemek, üstün tutmak;
USER: seçmek, seçin, seçim, tercih, seçebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
choosing
/tʃuːz/ = NOUN: seçme;
ADJECTIVE: seçen, seçici;
USER: seçme, seçerek, tercih, seçimi, seçiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
citizen
/ˈsɪt.ɪ.zən/ = NOUN: vatandaş, yurttaş, hemşehri, uyruk, sakin, ikamet eden kimse, sivil kimse;
USER: vatandaş, vatandaşı, vatandaşın, yurttaş, vatandaşının
GT
GD
C
H
L
M
O
class
/klɑːs/ = NOUN: sınıf, class, ders, grup, kalite, mevki, kurs, derslik, tür, zümre, çeşit, öğrenciler, mükemmellik, cins, üstünlük, bölüm, dershane, kur, klas olma, sınıflandırmak, saymak, kategorize etmek;
USER: sınıf, sınıfı, sınıf bir, sınıfının, class
GT
GD
C
H
L
M
O
classroom
/ˈklɑːs.ruːm/ = NOUN: sınıf, derslik, dersane;
USER: sınıf, sınıfta, sınıf içi, sınıfın, sınıfı, sınıfı
GT
GD
C
H
L
M
O
clear
/klɪər/ = ADJECTIVE: açık, net, temiz, berrak, belirgin, şeffaf, belli, anlaşılır, saydam;
VERB: temizlemek, gidermek;
ADVERB: açıkça;
USER: temizleyin, açık, temizlemek, silmek, kaldırın
GT
GD
C
H
L
M
O
clearly
/ˈklɪə.li/ = ADVERB: açıkça, anlaşılır biçimde, apaçık, şüphesiz, açık açık;
USER: açıkça, net, açık, net bir şekilde, açık bir şekilde, açık bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
clinics
/ˈklɪn.ɪk/ = NOUN: klinik, muayenehane, belirti, çözüm toplantısı;
USER: klinikler, klinikleri, kliniklerinde, klinik, kliniklerde
GT
GD
C
H
L
M
O
clips
/klɪp/ = NOUN: klips, kırpma, kesme, darbe, sürat, saç kesme, kırpılan miktar, okkalı yumruk, raptiye, pens, toka, şarjör;
USER: klipleri, klipler, klip, kliplerini, kliplerin
GT
GD
C
H
L
M
O
clocks
/klɒk/ = NOUN: hodiny, tachometer, hodinový impulz;
VERB: merať čas, dosiahnuť, zabehnúť;
USER: saatler, saatleri, saat, saatlerin, duvar saatleri, duvar saatleri
GT
GD
C
H
L
M
O
codes
/kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz;
USER: kodları, kodlar, Kodu, kodlarını, kodlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
collaborators
/kəˈlabəˌrātər/ = NOUN: işbirlikçi, ortak, iş arkadaşı;
USER: işbirlikçiler, işbirlikçileri, ortak çalışanlar, ortak çalışan, işbirlikçi"
GT
GD
C
H
L
M
O
collection
/kəˈlek.ʃən/ = NOUN: toplama, koleksiyon, derleme, toplanma, tahsilât, para toplama, yığın, tabaka, toplanmış yardım;
USER: toplama, koleksiyonu, koleksiyon, toplanması, tahsilat
GT
GD
C
H
L
M
O
combination
/ˌkɒm.bɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: kombinasyon, bileşim, birleşim, birleştirme, birlik, karıştırma, bağlanma, kartel, sepetli motosiklet, tek parça çamaşır;
USER: kombinasyon, kombinasyonu, arada, birleşimi, kombinasyonunu
GT
GD
C
H
L
M
O
combining
= NOUN: birleştirme;
USER: birleştirme, birleştirerek, birleştiren, araya, bir araya
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
comfort
/ˈkʌm.fət/ = NOUN: konfor, teselli, rahat, rahatlık, huzur, refah, avuntu;
VERB: rahatlatmak, rahat ettirmek, teselli etmek, avutmak, yatıştırmak;
USER: konfor, konforu, rahatlık, rahat, rahatlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
commands
/kəˈmɑːnd/ = NOUN: komuta, kumanda, emir, buyruk, hakimiyet, yetki, güç;
VERB: buyurmak, hakim olmak, emretmek, komuta etmek, hükmetmek;
USER: komutları, komutlar, komutlarını, komut, komutların
GT
GD
C
H
L
M
O
commitment
/kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü;
USER: taahhüt, bağlılık, taahhüdü, bağlılığı, bağlılığını
GT
GD
C
H
L
M
O
communicate
/kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek;
USER: iletişim kurmak, iletişim, iletişime, haberleşmek
GT
GD
C
H
L
M
O
communicated
/kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek;
USER: tebliğ, iletişim, iletilen, iletilir, bildirilir
GT
GD
C
H
L
M
O
communication
/kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma;
USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
community
/kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik;
USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum
GT
GD
C
H
L
M
O
commuters
/kəˈmjuː.tər/ = NOUN: banliyöde yaşayan kimse, akım çevirici, her gün işe trenle gidip gelen kimse;
USER: taşıt, commuters, banliyö
GT
GD
C
H
L
M
O
companies
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
computer
/kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin;
USER: bilgisayar, bilgisayarı, bilgisayara, bilgisayarda, bilgisayarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
conditioners
/kənˈdɪʃ.ən.ər/ = USER: klimalar, klima, cihazları, verimliliği, klima cihazları
GT
GD
C
H
L
M
O
conditions
/kənˈdɪʃ.ən/ = NOUN: koşullar, şartlar, durum;
USER: koşullar, şartlar, koşulları, şartları, koşullarına, koşullarına
GT
GD
C
H
L
M
O
confidently
/ˈkɒn.fɪ.dənt/ = ADVERB: emin olarak, kendine güvenerek, güvenli olarak, ataklıkla;
USER: emin olarak, güvenle, emin, güvenli, emin adımlarla
GT
GD
C
H
L
M
O
connected
/kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın;
USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında
GT
GD
C
H
L
M
O
connections
/kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık;
USER: bağlantıları, bağlantı, bağlantılar, bağlantılarını, bağlantısı
GT
GD
C
H
L
M
O
consoles
= NOUN: konsol, raf, klavye, kumanda paneli, masa;
USER: konsolları, konsollar, konsol, konsolu"
GT
GD
C
H
L
M
O
consolidate
/kənˈsɒl.ɪ.deɪt/ = VERB: birleştirmek, pekiştirmek, sağlamlaştırmak, toplamak, takviye etmek, vadesini uzatmak;
USER: pekiştirmek, birleştirmek, konsolide, güçlendirmek, sağlamlaştırmak, sağlamlaştırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
consumer
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketici, tüketim, tüketicinin, tüketiciye, müşteri
GT
GD
C
H
L
M
O
consumers
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketiciler, tüketicilerin, tüketici, tüketicilere, tüketicileri
GT
GD
C
H
L
M
O
contact
/ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı;
VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak;
USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim
GT
GD
C
H
L
M
O
content
/kənˈtent/ = NOUN: içerik, kapsam, içindekiler, tatmin, memnuniyet, anlam, öz, içerik miktarı, hoşnutluk;
ADJECTIVE: memnun, hoşnut, razı;
USER: içerik, içeriği, içeriğe, içeriğini, içeriğin
GT
GD
C
H
L
M
O
controlled
/kənˈtrōl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek;
USER: kontrol, kontrollü, sahip, kontrol edilen, sahip olan
GT
GD
C
H
L
M
O
convenience
/kənˈviː.ni.əns/ = NOUN: kolaylık, uygunluk, elverişlilik, yarar, tuvalet, kazanç, müsait oluş, hayatı kolaylaştıran şey;
USER: kolaylık, kolaylık sağlamak, rahatlık, rahatlığı, kolaylığı
GT
GD
C
H
L
M
O
convenient
/kənˈviː.ni.ənt/ = ADJECTIVE: uygun, elverişli, kullanışlı, yakın, pratik;
USER: uygun, rahat, uygun bir, kullanışlı, elverişli
GT
GD
C
H
L
M
O
convert
/kənˈvɜːt/ = VERB: dönüştürmek, çevirmek, değiştirmek, değişmek, dönüşmek, inancını değiştirmek, dininden döndürmek, arıtmak, sayı yapmak;
NOUN: dönme, din değiştiren kimse, inancı değişen kimse;
USER: dönüştürmek, dönüştürebilirsiniz, dönüştüğünde, dönüştürme, dönüştürün
GT
GD
C
H
L
M
O
convey
/kənˈveɪ/ = VERB: iletmek, taşımak, nakletmek, yaymak, getirmek, yollamak, devretmek;
USER: iletmek, ifade, aktarmak, aktarmaya, taşımak
GT
GD
C
H
L
M
O
cookers
/ˈkʊk.ər/ = NOUN: ocak, tencere, fırın, pişirme kabı, pişirilmeye uygun meyve;
USER: ocak, ocaklar, ocakları, fırın, pişirme
GT
GD
C
H
L
M
O
cost
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı
GT
GD
C
H
L
M
O
costly
/ˈkɒst.li/ = ADJECTIVE: pahalı, pahalıya mal olan, değerli, lüks;
USER: pahalı, maliyetli, masraflı, pahalıya mal, maliyetlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
costs
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyetleri, maliyeti, masrafları, maliyetlerini, maliyetler
GT
GD
C
H
L
M
O
counts
/kaʊnt/ = NOUN: sayma, sayı, hesap, dava maddesi, kont, hesaba katma, önemseme, iddialar;
USER: sayıları, sayar, sayısı, sayımları, sayımı
GT
GD
C
H
L
M
O
create
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
credit
/ˈkred.ɪt/ = NOUN: kredi, alacak, itibar, güven, vade, saygınlık, kazanç, beğeni, emniyet, hesaptaki para miktarı, inanma;
VERB: kredi vermek, inanmak, yatırmak, güvenmek, kredisine yazmak;
USER: kredi, Hesaba, Hesaba Para, Credit, kredisi, kredisi
GT
GD
C
H
L
M
O
critical
/ˈkrɪt.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: kritik, ciddi, hassas, eleştirici, titiz;
USER: kritik, eleştirel, önemli, kritik bir, önemlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
culture
/ˈkʌl.tʃər/ = NOUN: kültür, yetiştirme, medeniyet, ekim, medenilik, üretme, bakteri kültürü;
USER: kültür, kültürü, kültürünün, kültürünü, kültürün
GT
GD
C
H
L
M
O
current
/ˈkʌr.ənt/ = NOUN: akım, akıntı, cereyan, eğilim;
ADJECTIVE: geçerli, cari, şimdiki, bugünkü, geçer, tedavüldeki;
USER: akım, geçerli, cari, mevcut, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
custom
/ˈkʌs.təm/ = NOUN: gelenek, görenek, adet, töre, alışkanlık, alışveriş, örf ve adetler hukuku, müşterisi olma;
ADJECTIVE: ısmarlama, sipariş üzerine yapılmış;
USER: gelenek, görenek, özel, özel bir, Sipariş
GT
GD
C
H
L
M
O
customer
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye
GT
GD
C
H
L
M
O
customers
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine
GT
GD
C
H
L
M
O
customisable
/ˈkʌstəmaɪzəbl/ = USER: özelleştirilebilir, özelleştirilebilir bir, kişiselleştirilebilir, özelleştirilebilen, uyarlanabilir,
GT
GD
C
H
L
M
O
customise
/ˈkəstəˌmīz/ = VERB: müşteri isteğine göre değiştirmek;
USER: özelleştirmek, özelleştirebilirsiniz, kişiselleştirmek, özelleştirme, özelleştirin,
GT
GD
C
H
L
M
O
customised
/ˈkʌs.tə.maɪz/ = VERB: müşteri isteğine göre değiştirmek;
USER: özel, özelleştirilmiş, özelleştirilebilir, özelleştirilmiştir, kişiselleştirilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
cut
/kʌt/ = VERB: kesmek, biçmek;
NOUN: kesme, kesim, kesik, kesinti, indirim, pay, parça, yara;
ADJECTIVE: kesilmiş, kesik;
USER: kesmek, kesme, kesim, kesilmiş, kesilir
GT
GD
C
H
L
M
O
daily
/ˈdeɪ.li/ = ADJECTIVE: günlük, gündelik;
ADVERB: her gün, her geçen gün, günden güne;
NOUN: günlük gazete, günlük yardım;
USER: günlük, her gün, gün, günde, günlük olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
daisy
/ˈdeɪ.zi/ = NOUN: papatya, mükemmel örnek, pırlanta gibi insan;
USER: papatya, daisy, papatyalar, papatyası, Daisy'nin
GT
GD
C
H
L
M
O
date
/deɪt/ = NOUN: tarih, randevu, buluşma, zaman, dönem, hurma, flört, vade;
VERB: çıkmak, buluşmak, tarih atmak, zamanını belirlemek;
USER: tarih, tarihi, tarihinden, tarihe, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
day
/deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem;
USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde
GT
GD
C
H
L
M
O
debt
/det/ = NOUN: borç, borçlu olma;
USER: borç, borcu, borçlanma, borcun, borcunu
GT
GD
C
H
L
M
O
deemed
/diːm/ = VERB: saymak, zannetmek, inanmak, farzetmek, varsaymak, dikkate almak;
USER: kabul, sayılır, görülen, gördüğü, olarak kabul, olarak kabul
GT
GD
C
H
L
M
O
delays
/dɪˈleɪ/ = NOUN: gecikme, erteleme, geciktirme, tehir, tecil, geç kalma, mühlet;
USER: gecikmeler, gecikmeleri, gecikme, gecikmelere, gecikmelerden
GT
GD
C
H
L
M
O
delight
/dɪˈlaɪt/ = NOUN: zevk, keyif, sevinç, haz, zevk kaynağı;
VERB: sevindirmek, hoşnut etmek, zevk almak, hoşlanmak, hoşuna gitmek;
USER: zevk, memnun, keyif, delight, sevinç, sevinç
GT
GD
C
H
L
M
O
deliver
/dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek;
USER: teslim etmek, vermek, teslim, sunmak, sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
demos
/ˈdem.əʊ/ = NOUN: halk, ayaktakımı, nahiye;
USER: demolar, Demos, demoları, demo, demolarını
GT
GD
C
H
L
M
O
department
/dɪˈpɑːt.mənt/ = NOUN: bölüm, bölge, departman, daire, bakanlık, şube;
USER: bölüm, departmanı, bölümü, bölge, bölümünde
GT
GD
C
H
L
M
O
departures
/dɪˈpɑːtʃə/ = PHRASE: Gidiş;
USER: gidiş, Gidenler, kalkış, kalkışlar, kalkış noktası,
GT
GD
C
H
L
M
O
deploy
/dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek;
NOUN: dağıtım, istihdam, yayılma, açılma;
USER: dağıtmak, dağıtma, dağıtabilirsiniz, dağıtın, dağıtabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
deployed
/dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek;
USER: konuşlandırılmış, dağıtılabilir, konuşlanmış, dağıtılan, dağıtmış
GT
GD
C
H
L
M
O
deploying
/dɪˈplɔɪ/ = VERB: dağıtmak, uygulamak, yaymak, görevlendirmek, harekete geçirmek;
USER: dağıtma, dağıtımı, dağıtmak, dağıtımını, dağıtırken
GT
GD
C
H
L
M
O
deposits
/dɪˈpɒz.ɪt/ = NOUN: mevduat, depozito, emanet, tortu, yatırılan para, katman, teminât;
USER: mevduat, mevduatlar, mevduatı, yatakları, mevduatın
GT
GD
C
H
L
M
O
descriptions
/dɪˈskrɪp.ʃən/ = NOUN: tanım, tanımlama, tarif, betimleme, tasvir, çeşit;
USER: açıklamaları, açıklamalar, tanımları, Tanımlar, açıklamalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
designed
/dɪˈzaɪn/ = ADJECTIVE: tasarlanmış, planlanmış, tarafından tasarlandı, kasıtlı;
USER: tasarlanmış, tasarlanmıştır, dizayn, tasarlanan, olarak tasarlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
designers
/dɪˈzaɪ.nər/ = NOUN: tasarımcı, desinatör, modacı, modelist, stilist, düzenbaz kişi, dalavereci kişi;
USER: tasarımcılar, tasarımcıları, tasarımcıların, tasarımcı, tasarımcılarının
GT
GD
C
H
L
M
O
desirability
/dɪˌzaɪə.rəˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: cazibe, çekicilik, arzu edilirlik;
USER: çekicilik, cazibe, arzu edilir, arzu, istenirliği
GT
GD
C
H
L
M
O
destination
/ˌdes.tɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: hedef, varış yeri, istikamet, gidilecek yer, nereye, amaç;
USER: hedef, Gidilecek Yer, Gidilecek, varış, yer
GT
GD
C
H
L
M
O
develop
/dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak;
USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
device
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihaz, aygıt, cihazı, aygıtı, cihazın
GT
GD
C
H
L
M
O
devices
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihazlar, cihazları, aygıtları, cihazların, aygıtlar
GT
GD
C
H
L
M
O
dial
/ˈdaɪ.əl/ = NOUN: kadran, skala, radyo dalga boyları kadranı, surat, yüz, telefon üzerindeki numaraların olduğu kadran;
VERB: tuşlamak, telefon numaralarını çevirmek;
USER: kadran, aramak, çevirmeli, arama, çevirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
difference
/ˈdɪf.ər.əns/ = NOUN: fark, ayrım, ayrılık, ihtilaf, fikir ayrılığı, benzememe, olağandışılık;
USER: fark, farkı, farklılık, bir fark, oranı, oranı
GT
GD
C
H
L
M
O
difficulties
/ˈdifikəltē/ = NOUN: zorluk, güçlük, sorun, sıkıntı, engel, külfet, meşakkat;
USER: zorluklar, zorlukları, zorluklarla, güçlükler, zorluk
GT
GD
C
H
L
M
O
difficulty
/ˈdɪf.ɪ.kəl.ti/ = NOUN: zorluk, güçlük, sorun, sıkıntı, engel, külfet, meşakkat;
USER: zorluk, güçlük, zorluğu, güçlüğü, zorluk seviyesi
GT
GD
C
H
L
M
O
digital
/ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait;
NOUN: tuş;
USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf
GT
GD
C
H
L
M
O
directing
/diˈrekt,dī-/ = VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek, yol göstermek, adres yazmak, atfetmek, direktif vermek, komuta etmek;
USER: yönetmenlik, yönlendirme, yönlendirilmesi, yönlendiren, yönlendirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
directions
/daɪˈrek.ʃən/ = NOUN: yön, yönetim, istikamet, talimat, yönetme, emir, açıklama, direktörlük, kumanda, alıcı adresi;
USER: tarifi, yol tarifi, yönleri, yönde, yön
GT
GD
C
H
L
M
O
directly
/daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde;
USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata
GT
GD
C
H
L
M
O
disabilities
/ˌdisəˈbilitē/ = NOUN: sakatlık, maluliyet, yetersizlik, ehliyetsizlik, güçsüzlük, zaaf, sakınca, mahzur;
USER: engelli, Sigara İçilmez, özürlü, engellilerin, İçilmez
GT
GD
C
H
L
M
O
discovery
/dɪˈskʌv.ər.i/ = NOUN: keşif, buluş, bulgu, ortaya çıkarma;
USER: keşif, keşfi, bulma, discovery, bir keşif
GT
GD
C
H
L
M
O
divide
/dɪˈvaɪd/ = VERB: bölmek, ayırmak, paylaşmak, bölünmek, bölüştürmek, ikiye ayırmak, sınıflandırmak, taksim etmek, ayrılmak, bozuşmak, araları açık olmak;
NOUN: yaşam ile ölüm arasındaki çizgi, yağmur sularını ayıran dağ sırası;
USER: bölmek, bölme, bölün, ayırmak, bölmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
document
/ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: belge, döküman, evrak, delil;
VERB: belgelemek, kanıtlamak, belgelere dayandırmak, dipnotlar koymak, döküman sağlamak;
USER: belge, belgenin, belgeyi, doküman, belgesi
GT
GD
C
H
L
M
O
doesn
/ˈdʌz.ənt/ = USER: doesn, Ne farkeder, farkeder, yaramıyor, bu hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
doing
/ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı;
USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
don
/dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek;
NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman;
USER: don, değil, öyle, yapma, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
doors
/dɔːr/ = NOUN: kapı, giriş, eşik;
USER: kapılar, kapı, kapıları, kapılarını, kapıların, kapıların
GT
GD
C
H
L
M
O
dosage
/ˈdəʊ.sɪdʒ/ = NOUN: dozaj, doz, doz ayarlama, azıcık şey, bir parça;
USER: doz, dozaj, dozu, dozajı, dozda
GT
GD
C
H
L
M
O
dynamic
/daɪˈnæm.ɪk/ = ADJECTIVE: dinamik, devingen, enerjik;
USER: dinamik, dinamik bir, devingen
GT
GD
C
H
L
M
O
e
/iː/ = ABBREVIATION: zayıf not, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
earthquakes
/ˈɜːθ.kweɪk/ = NOUN: deprem, zelzele, yer sarsıntısı, kargaşa;
USER: deprem, depremler, depremlerin, depremleri, depreme
GT
GD
C
H
L
M
O
easier
/ˈiː.zi/ = USER: daha kolay, kolay, kolaydır, daha, daha kolaydır, daha kolaydır
GT
GD
C
H
L
M
O
easily
/ˈiː.zɪ.li/ = ADVERB: kolayca, kolaylıkla, rahatça, şüphesiz, muhtemelen;
USER: kolayca, kolay, kolaylıkla, kolay bir, rahatlıkla, rahatlıkla
GT
GD
C
H
L
M
O
easy
/ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest;
USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay
GT
GD
C
H
L
M
O
ebooks
/ˈēˌbo͝ok/ = USER: e-kitaplar, ebooks, kitaplar
GT
GD
C
H
L
M
O
economics
/ˌiː.kəˈnɒm.ɪks/ = NOUN: ekonomi bilimi, iktisat bilimi, ülke ekonomisi;
USER: ekonomi, ekonomisi, iktisat, İktisadi, ekonomik
GT
GD
C
H
L
M
O
educate
/ˈed.jʊ.keɪt/ = NOUN: editör, yayımcı, başyazar, yazı ileri müdürü, program kurgu sorumlusu;
USER: eğitmek, yetiştirmek, eğitim, yetiştirmektir, yetiştirmeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
education
/ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: eğitim, öğretim, öğrenim, terbiye, eğitimbilim;
USER: eğitim, eğitimi, öğretim, eğitimin, eğitime
GT
GD
C
H
L
M
O
educational
/ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: eğitsel, eğitici, eğitimle ilgili;
USER: eğitici, eğitsel, eğitim, eğitimsel, öğretim
GT
GD
C
H
L
M
O
effective
/ɪˈfek.tɪv/ = ADJECTIVE: etkili, etkin, efektif, geçerli, verimli, etken, etkileyici, tesirli, yürürlükte olan;
USER: etkili, etkin, etkili bir, etkin bir, etkilidir, etkilidir
GT
GD
C
H
L
M
O
efficiency
/ɪˈfɪʃənsi/ = NOUN: verim, etkinlik, etki, yeterlik, yetenek, rasyonellik, işgüzarlık;
USER: etkinlik, verim, verimliliği, verimlilik, verimliliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
efficient
/ɪˈfɪʃ.ənt/ = ADJECTIVE: verimli, etkili, yeterli, becerikli, rasyonel, ehliyetli, işgüzar;
USER: verimli, etkin, etkili, verimli bir, etkin bir, etkin bir
GT
GD
C
H
L
M
O
effortlessly
/ˈef.ət.ləs/ = USER: zahmetsizce, çaba harcamadan, kolaylıkla, çaba, zahmetsiz
GT
GD
C
H
L
M
O
elderly
/ˈel.dəl.i/ = ADJECTIVE: yaşlı, ihtiyar, yaşını başını almış;
NOUN: ihtiyar;
USER: yaşlı, yaşlılar, yaşlılarda, yaşlıların, yaşlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
electronic
/ɪˌlekˈtrɒn.ɪk/ = ADJECTIVE: elektronik;
USER: elektronik, electronic, electronic
GT
GD
C
H
L
M
O
embedded
/ɪmˈbed.ɪd/ = VERB: gömmek, yerleştirmek, oturtmak, kafasına sokmak;
USER: gömülü, katıştırılmış, yerleşik, gömülü bir, dahili
GT
GD
C
H
L
M
O
emergency
/iˈmərjənsē/ = NOUN: acil durum, tehlike, acil vaka;
USER: acil durum, acil, olağanüstü
GT
GD
C
H
L
M
O
emotions
/ɪˈməʊ.ʃən/ = NOUN: duygu, heyecan, his, duygulanma;
USER: duygular, duyguları, duygu, duyguların, duygularını
GT
GD
C
H
L
M
O
employees
/ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam;
USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı
GT
GD
C
H
L
M
O
enable
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: etkinleştirmek, izin, sağlamak, sağlar, etkinleştirmeniz
GT
GD
C
H
L
M
O
enabled
/ɪˈneɪ.bl̩d/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: etkin, etkinleştirilmiş, etkinleştirildiğinde, etkinleştirilir, etkinleştirilmişse
GT
GD
C
H
L
M
O
enables
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: sağlar, sağlayan, olanak sağlar, etkinleştirir, olanak
GT
GD
C
H
L
M
O
enabling
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: sağlayan, sağlayarak, etkinleştirme, olanak, etkinleştirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
end
/end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm;
VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak;
USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç
GT
GD
C
H
L
M
O
energy
/ˈen.ə.dʒi/ = NOUN: enerji, güç, erke, kuvvet, gayret;
USER: enerji, enerjisi, enerjinin, enerjiyi
GT
GD
C
H
L
M
O
engage
/ɪnˈɡeɪdʒ/ = VERB: çekmek, tutmak, bağlanmak, bağlamak, söz vermek, çarpışmaya girmek, işe almak, garanti etmek, kullanmak;
USER: meşgul, yapmaya, girişme, girme
GT
GD
C
H
L
M
O
engaging
/ɪnˈɡeɪ.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: çekici, birbirine geçen, kavrama, sempatik, alımlı;
USER: çekici, ilgi çekici, yapan, meşgul
GT
GD
C
H
L
M
O
enhanced
/ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak;
USER: gelişmiş, geliştirilmiş, gelişmiş bir, güçlendirilmiş, geliştirilmiş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
enhances
/ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak;
USER: artırır, geliştirir, arttırır, geliştiren, artıran
GT
GD
C
H
L
M
O
ensure
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
enter
/ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak;
USER: girmek, girin, girmek gerçekten, girmeniz, giriniz
GT
GD
C
H
L
M
O
enterprises
/ˈen.tə.praɪz/ = NOUN: kuruluş, girişim, teşebbüs, atılım, cesaret, girişkenlik, atılganlık;
USER: işletmelerin, işletmeleri, işletmeler, sirketler, sirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
entertainment
/ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem;
USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
entire
/ɪnˈtaɪər/ = NOUN: tüm, bütün, hepsi, iğdiş edilmemiş at;
ADJECTIVE: tüm, bütün, tam, iğdiş edilmemiş, saf, katışıksız;
USER: tüm, bütün, genelinde, tamamını, tamamı
GT
GD
C
H
L
M
O
environmental
/enˌvīrənˈmen(t)l,-ˌvī(ə)rn-/ = ADJECTIVE: çevre, çevresel;
USER: çevre, çevresel, çevreye, ortam
GT
GD
C
H
L
M
O
equal
/ˈiː.kwəl/ = ADJECTIVE: eşit, aynı, denk, eş, dengeli, uygun, başabaş, yeterli, düzenli;
NOUN: denk, emsal, yaşıt;
USER: eşit, eşittir, aynı, eşitliği, denk
GT
GD
C
H
L
M
O
equipment
/ɪˈkwɪp.mənt/ = NOUN: ekipman, donanım, teçhizat, gereç, araç gereç, doğuştan olan özellikler;
USER: ekipman, ekipmanları, ekipmanlar, donatımı, donatım, donatım
GT
GD
C
H
L
M
O
equipped
/ɪˈkwɪpt/ = ADJECTIVE: donanımlı, donatılmış, kuşanmış;
USER: donanımlı, donatılmış, donatılmıştır, donanımlı bir, bulunur
GT
GD
C
H
L
M
O
errors
/ˈer.ər/ = NOUN: hata, yanlışlık, yanlış, yanılgı, suç, falso;
USER: hataları, hatalar, hata, hatalarını, hataların
GT
GD
C
H
L
M
O
essential
/ɪˈsen.ʃəl/ = ADJECTIVE: gerekli, zorunlu, başlıca, esaslı, köklü, esans türünden;
NOUN: asıl gerekli şey, esas özellik, esas olan şey;
USER: gerekli, temel, önemli, önemlidir, gereklidir, gereklidir
GT
GD
C
H
L
M
O
etc
/ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
events
/ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet;
USER: olaylar, Olayları, etkinlikler, etkinlikleri, olayların, olayların
GT
GD
C
H
L
M
O
every
/ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün;
USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir
GT
GD
C
H
L
M
O
everyday
/ˈev.ri.deɪ/ = ADJECTIVE: günlük, her gün, gündelik, her günkü, olağan, basit, vasat, adi, orta halli;
USER: her gün, günlük, gün, gündelik, hergün
GT
GD
C
H
L
M
O
everything
/ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey;
USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
examples
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnekler, örnekleri, örnek, örneklerini, örneklerle
GT
GD
C
H
L
M
O
exams
/ɪɡˈzæm/ = NOUN: sınav, muayene, imtihan;
USER: sınavlar, sınavları, sınav, sınavı, sınavlarına, sınavlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
excellent
/ˈek.səl.ənt/ = ADJECTIVE: mükemmel, üstün, kusursuz, nefis, seçkin;
USER: mükemmel, mükemmel bir, excellent, iyi, çok iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
exercise
/ˈek.sə.saɪz/ = NOUN: egzersiz, alıştırma, kullanma, uygulama, yapma, çalışma, idman, talim;
VERB: uygulamak, egzersiz yapmak, çalıştırmak, göstermek;
USER: egzersiz, egzersiz yapabilir, egzersize, uygulama, kullanma, kullanma
GT
GD
C
H
L
M
O
experience
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
express
/ɪkˈspres/ = ADJECTIVE: ekspres, açık, hızlı, kesin, belli, özel, süratli;
VERB: ifade etmek, belli etmek;
NOUN: nakliye şirketi, ekspres posta;
ADVERB: ekspres olarak;
USER: ekspres, açık, ifade, express, hızlı
GT
GD
C
H
L
M
O
expressive
/ɪkˈspres.ɪv/ = ADJECTIVE: anlamlı, etkileyici, ifadeli, dokunaklı, canlı;
USER: anlamlı, etkileyici, ifade, anlatım, dışavurumcu
GT
GD
C
H
L
M
O
extra
/ˈek.strə/ = ADJECTIVE: ekstra, ilave, ek, fazla, üstün, olağanüstü;
NOUN: ilave, ilave, ek;
ADVERB: fazladan, ayrıca, ekstra olarak;
USER: ekstra, ilave, ek, fazladan, ekstra bir
GT
GD
C
H
L
M
O
extreme
/ɪkˈstriːm/ = ADJECTIVE: aşırı, son derece, olağanüstü, şiddetli, en uç, kesin, ölçüsüz, mutlâk;
NOUN: son derece, aşırılık, sınır, aşırı derece, tezat, en uç nokta, ölçüsüzlük, çıkmaz;
USER: aşırı, uç, ekstrem, son derece, extreme
GT
GD
C
H
L
M
O
faced
/-feɪst/ = ADJECTIVE: yüzlü, kaplı;
USER: yüzlü, karşı karşıya, karşılaştığı, karşı karşıyayız, karşıya
GT
GD
C
H
L
M
O
facial
/ˈfeɪ.ʃəl/ = ADJECTIVE: yüz, yüze ait;
NOUN: yüz bakımı, cilt bakımı;
USER: yüz, fasiyal, fasial, facial, fasyal
GT
GD
C
H
L
M
O
facility
/fəˈsɪl.ɪ.ti/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek;
USER: tesis, imkan, tesisi, tesisin, odası
GT
GD
C
H
L
M
O
faster
/fɑːst/ = INTERJECTION: Hızlan!;
USER: daha hızlı, hızlı, hızlı bir, daha hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
favourite
/ˈfeɪ.vər.ɪt/ = NOUN: favori, favori, favori, favori, gözde, gözde, gözde, gözde, sevgili, sevgili, sevgili, sevgili;
ADJECTIVE: favori, favori, gözde, gözde;
USER: favori, sevdiğiniz, sevdiğim, en sevdiğim, en sevdiğiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
features
/ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş;
VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak;
USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere
GT
GD
C
H
L
M
O
feedback
/ˈfiːd.bæk/ = NOUN: geribesleme, geri bilgi akışı, ters tepki;
USER: geribesleme, geri bildirim, geribildirim, geri besleme, geri bildirimi
GT
GD
C
H
L
M
O
feeds
/fiːd/ = VERB: beslemek, doyurmak, beslenmek, yedirmek, bakmak, otlatmak, geçindirmek, yemek yemek, otlamak;
USER: beslemeleri, yayınları, beslemelerini, feeds, akışları
GT
GD
C
H
L
M
O
field
/fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı;
VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak;
USER: alan, alanında, alanı, alanda, alanına
GT
GD
C
H
L
M
O
files
/faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü;
USER: dosya, dosyaları, dosyalarını, dosyalar, dosyaların
GT
GD
C
H
L
M
O
filled
/-fɪld/ = ADJECTIVE: dolu, dolmuş;
USER: dolu, doldurulur, doldurulmuş, doldurdu, doludur
GT
GD
C
H
L
M
O
finals
/ˈfaɪ.nəl/ = NOUN: final, final sınavı, final karşılaşması, son baskı;
USER: Final, finale, Finaller, finalde, Kaybedilen Finaller, Kaybedilen Finaller
GT
GD
C
H
L
M
O
finance
/ˈfaɪ.næns/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak;
NOUN: maliye, mali durum, para durumu;
USER: finanse etmek, finanse, finansmanı, finansman, finans
GT
GD
C
H
L
M
O
finances
/ˈfaɪ.næns/ = NOUN: maliye, mali durum, para durumu;
VERB: finanse etmek, para sağlamak;
USER: mali, finans, maliyesi, maliyesinin, finansman
GT
GD
C
H
L
M
O
fit
/fɪt/ = ADJECTIVE: uygun, formda, zinde, layık, sağlıklı, yeterli;
VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak;
NOUN: uyma, hastalık nöbeti;
USER: uygun, uyacak, sığacak, uyum, sığdırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
fluency
/ˈfluː.ənt/ = NOUN: akıcılık, akıcı anlatım;
USER: akıcılık, akıcılığı, akıcı, akıcılığınızı, akıcılığını
GT
GD
C
H
L
M
O
fly
/flaɪ/ = VERB: uçmak, uçurmak, kaçmak, atılmak, uçuşmak, havalanmak, firar etmek, uçakla gitmek;
NOUN: sinek, uçuş, uçma, uyanık;
USER: uçmak, sinek, uçan, fly, kalkan
GT
GD
C
H
L
M
O
focus
/ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey;
VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak;
USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma
GT
GD
C
H
L
M
O
follow
/ˈfɒl.əʊ/ = VERB: izlemek, uymak, takip etmek, sürdürmek, sonra gelmek, dinlemek, sonucu olmak, dolayı olmak;
NOUN: bilardoda bir vuruş;
USER: izlemek, takip etmek, takip, izleyin, uygulayın
GT
GD
C
H
L
M
O
foot
/fʊt/ = NOUN: ayak, adım, dip, piyade, etek, etek, piyade birliği, uyak;
VERB: hesaplamak, ödemek, çıkarmak, ayak kısmını örmek;
USER: ayak, yürüyerek, ayağı, foot, eteklerinde, eteklerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
footprint
/ˈfʊt.prɪnt/ = NOUN: ayak izi, iz;
USER: ayak izi, ayak izini, kaplayan, yer kaplayan, izi
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
forecasts
/ˈfɔː.kɑːst/ = NOUN: tahmin;
VERB: tahmin etmek, tasarlamak;
USER: tahminleri, tahmini, hava durumuları, tahminler, hava
GT
GD
C
H
L
M
O
foreign
/ˈfɒr.ən/ = ADJECTIVE: yabancı, dış;
USER: yabancı, dış, döviz, Geçmişteki, dışişleri, dışişleri
GT
GD
C
H
L
M
O
format
/ˈfɔː.mæt/ = NOUN: format, biçim, boyut, kitap düzenlemesi, sayfa düzeni;
USER: format, biçim, biçimi, formatında, formatı
GT
GD
C
H
L
M
O
formats
/ˈfɔː.mæt/ = NOUN: format, biçim, boyut, kitap düzenlemesi, sayfa düzeni;
USER: formatları, biçimleri, formatlarını, biçimlerini, biçimlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
free
/friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf;
ADVERB: ücretsiz, serbestçe;
VERB: kurtarmak, serbest bırakmak;
USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free
GT
GD
C
H
L
M
O
friendly
/ˈfrend.li/ = ADJECTIVE: samimi, dostça, arkadaş canlısı, sıcak, arkadaşça, cana yakın, yardımsever, sokulgan;
NOUN: dostluk maçı;
USER: dostça, samimi, dostu, kolay, dost
GT
GD
C
H
L
M
O
friends
/frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek;
USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
fruition
/fruːˈɪʃ.ən/ = NOUN: muradına erme, ürün verme, amacına ulaşma;
USER: muradına erme, meyvelerini, semere, başarıya, başarıya ulaşmadı
GT
GD
C
H
L
M
O
fully
/ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya;
USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle
GT
GD
C
H
L
M
O
fun
/fʌn/ = NOUN: eğlence, alay, eğlenme, şaka;
USER: eğlence, eğlenceli, eğlenceli bir, fun, eğlenmek, eğlenmek
GT
GD
C
H
L
M
O
functionality
/ˌfʌŋk.ʃənˈæl.ə.ti/ = USER: işlevselliği, işlevsellik, işlevi, işlevselliğini, işlevleri
GT
GD
C
H
L
M
O
game
/ɡeɪm/ = NOUN: oyun, maç, av eti, av hayvanı, dolap, şaka, eğlenme, meslek;
ADJECTIVE: cesur, aksak, yiğit, sakat, topal, hevesli, hazır;
VERB: kumar oynamak;
USER: oyun, oyunu, oyunu ile, oyunun, oyunu oyna, oyunu oyna
GT
GD
C
H
L
M
O
gamers
/ˈgeɪmə/ = USER: oyun, oyuncular, oyuncuların, oyunculara, gamers,
GT
GD
C
H
L
M
O
games
/ɡeɪm/ = NOUN: oyun, maç, av eti, av hayvanı, dolap, şaka, eğlenme, meslek;
VERB: kumar oynamak;
USER: oyun, oyunlar, oyunları, oyunlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
gaming
/ˈɡeɪ.mɪŋ/ = VERB: kumar oynamak, spekülasyon yapmak, riske atmak;
USER: kumar, oyun, bahis, gaming, bir oyun
GT
GD
C
H
L
M
O
generate
/ˈdʒen.ər.eɪt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek;
USER: oluşturmak, üretmek, elde, oluşturur, oluşturabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
generated
/ˈjenəˌrāt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek;
USER: oluşturulan, üretilen, oluşturulur, elde, generated
GT
GD
C
H
L
M
O
generation
/ˌdʒen.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: nesil, üretim, kuşak, oluşturma, jenerasyon, üretme, dünyaya getirme;
USER: nesil, üretimi, üretim, kuşak, oluşturma
GT
GD
C
H
L
M
O
generations
/ˌdʒen.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: nesil, üretim, kuşak, oluşturma, jenerasyon, üretme, dünyaya getirme;
USER: nesiller, nesillere, nesillerin, nesil, kuşaklar
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
give
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık;
USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver
GT
GD
C
H
L
M
O
gives
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
USER: verir, sağlar, veren, veriyor, vermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
giving
/ɡɪv/ = NOUN: bağışlama;
USER: veren, vererek, vermek, verme, veriyor, veriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
globe
/ɡləʊb/ = NOUN: dünya, küre, top, gezegen, fanus, abajur;
VERB: küre biçimine getirmek, küreselleşmek;
USER: dünya, dünyanın, küre, dünyada, dünyanın her
GT
GD
C
H
L
M
O
glucose
/ˈɡluː.kəʊs/ = NOUN: glikoz;
USER: glikoz, glukoz, şekeri, glükoz, glukozu
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
government
/ˈɡʌv.ən.mənt/ = NOUN: hükümet, devlet, yönetim, idare, yönetme, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi;
USER: hükümet, devlet, hükümeti, hükümetin, hükümetinin
GT
GD
C
H
L
M
O
gps
GT
GD
C
H
L
M
O
grant
/ɡrɑːnt/ = VERB: vermek, kabul etmek, bağışlamak, burs vermek, nasip etmek, onaylamak;
NOUN: hibe, bağış, burs, ödenek, imtiyaz, nasip, devir, feragatname;
USER: vermek, hibe, izni, verme, hakkı
GT
GD
C
H
L
M
O
graphic
/ˈɡræf.ɪk/ = ADJECTIVE: canlı, grafikle gösterilen, grafik ile ilgili, açık ve net, hat sanatı ile ilgili;
USER: grafik, Grafiklerdeki, grafiği, grafikler, grafiÄŸi
GT
GD
C
H
L
M
O
greater
/ˈɡreɪ.tər/ = USER: daha fazla, daha, büyük, fazla, daha büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
guests
/ɡest/ = NOUN: konuk, misafir, davetli, asalak canlı;
VERB: konuk sanatçı olarak rol almak;
USER: misafir, konuk, konuklar, misafirler, konukların
GT
GD
C
H
L
M
O
guidance
/ˈɡaɪ.dəns/ = NOUN: rehberlik, yönlendirme, kılavuzluk, yol gösterme, sevketme, idare etme;
USER: rehberlik, rehberliği, rehber, kılavuz, yol
GT
GD
C
H
L
M
O
guide
/ɡaɪd/ = NOUN: kılavuz, rehber, el kitabı, yönetmelik, yol işareti, danışman, model, örnek;
VERB: yönlendirmek, yol göstermek, rehberlik etmek, önderlik etmek, öncülük etmek, sevketmek, götürmek, idare etmek;
USER: rehberlik, yol, rehber, kılavuzu, kılavuzluk
GT
GD
C
H
L
M
O
guides
/ɡaɪd/ = NOUN: kılavuz, rehber, el kitabı, yönetmelik, yol işareti, danışman, model, örnek;
USER: kılavuzları, rehberleri, kılavuzlarını, kılavuzlar
GT
GD
C
H
L
M
O
gym
/dʒɪm/ = ABBREVIATION: spor salonu, spor, jimnastik, egzersiz;
USER: spor salonu, spor salonunda, spor, spor salonuna, salonu
GT
GD
C
H
L
M
O
handle
/ˈhæn.dəl/ = VERB: işlemek, ele almak, kullanmak, dokunmak, ellemek, üstesinden gelmek, başa çıkmak, idare etmek;
NOUN: sap, kol, kulp, tutacak;
USER: işlemek, ele, idare, işleyebilir, kolu
GT
GD
C
H
L
M
O
hands
/ˌhænd.ˈzɒn/ = NOUN: eller;
USER: eller, el, ellerini, elinde, elleri
GT
GD
C
H
L
M
O
happen
/ˈhæp.ən/ = VERB: olmak, meydana gelmek, rastlamak, cereyan etmek, başından geçmek, tesadüf etmek, başına gelmek;
USER: olur, ne, gerçekleşmesi, başına, oldu
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
having
/hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li;
USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
hazards
/ˈhæz.əd/ = NOUN: hava değişiklikleri, değişiklikler;
USER: tehlikeler, tehlikeleri, tehlikelere, tehlike, tehlikelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
health
/helθ/ = NOUN: sağlık, sağlık durumu, sıhhat, afiyet;
ADJECTIVE: sağlık;
USER: sağlık, sağlığı, sağlığını, sağlığına, sağlığına
GT
GD
C
H
L
M
O
healthcare
/ˈhelθ.keər/ = USER: sağlık, Healthcare, sağlık hizmetleri, sağlık hizmeti, sağlık bakım
GT
GD
C
H
L
M
O
healthier
/ˈhel.θi/ = USER: sağlıklı, sağlıklı bir, daha sağlıklı, sağlıklıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
hear
/hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak;
USER: duymak, duydum, duyuyorum, duydun, dinlemek, dinlemek
GT
GD
C
H
L
M
O
heart
/hɑːt/ = NOUN: yürek, gönül, can, göbek, cesaret, kâlp, kupa, vicdan, orta kısım;
USER: yürek, kalp, kalbinde, merkezinde, kalbi
GT
GD
C
H
L
M
O
help
/help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin;
VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak;
USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
helping
/ˈhel.pɪŋ/ = NOUN: porsiyon;
ADJECTIVE: yardımı olan, faydası dokunan;
USER: yardım, yardımcı, yardımcı olmak, yardımcı olur, yardımcı oluyor
GT
GD
C
H
L
M
O
helps
/help/ = USER: yardımcı olur, yardımcı, olur, yardımcı olan, yardım, yardım
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
high
/haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı;
ADVERB: yükseğe, yüksekte;
NOUN: lise;
USER: yüksek, yüksek bir, üst, high
GT
GD
C
H
L
M
O
highest
/hī/ = ADJECTIVE: en yüksek, en üstün;
USER: en yüksek, yüksek, en yüksek mağlubiyetler, en, en üst, en üst
GT
GD
C
H
L
M
O
highly
/ˈhaɪ.li/ = ADVERB: son derece, çok, büyük ölçüde, çok iyi;
USER: son derece, çok, yüksek, derece, oldukça
GT
GD
C
H
L
M
O
hints
/hɪnt/ = NOUN: ipucu, ima, işaret, üstü kapalı söz, fikir, dokundurma, çıtlatma, tavsiye, iz;
USER: ipuçları, tavsiyeleri, ipuçlarını, ipucu, ip uçları
GT
GD
C
H
L
M
O
hires
/haɪər/ = NOUN: kiralama, kira, ücret;
USER: işe, işe alır, kiralar, kiralayabilir, hires
GT
GD
C
H
L
M
O
hiring
/ˈhaɪə.rɪŋ/ = NOUN: kiralama;
USER: kiralama, işe, işe alma, istihdam, işe alım
GT
GD
C
H
L
M
O
history
/ˈhɪs.tər.i/ = NOUN: tarih, geçmiş, hikâye, kayıtlar, gelişim aşmaları;
USER: tarih, geçmişi, tarihi, tarihinin, geçmiş, geçmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
home
/həʊm/ = NOUN: ev, yuva, yurt, vatan, bakımevi;
ADVERB: eve, evde, yurda, ülkesinde, hedefe;
ADJECTIVE: evdeki, evde yapılan;
USER: ev, ana Sayfa, evde, eve, evi, evi
GT
GD
C
H
L
M
O
hour
/aʊər/ = NOUN: saat, zaman, vakit;
USER: saat, saatlik, saat açık, saat için, saatte, saatte
GT
GD
C
H
L
M
O
house
/haʊs/ = NOUN: ev, konut, şirket, hane, meclis, mesken, ev halkı, yurt, sinema salonu, gösteri;
VERB: barındırmak, evde oturmak, ev sağlamak, eve yerleştirmek;
USER: ev, evi, evin, house, evde, evde
GT
GD
C
H
L
M
O
household
/ˈhousˌ(h)ōld/ = ADJECTIVE: ev, eve ait, her gün kullanılan;
NOUN: ev halkı;
USER: ev, hanehalkı, hane, evde, evsel
GT
GD
C
H
L
M
O
hover
/ˈhɒv.ər/ = VERB: duraksamak, sallanmak, üstünde uçmak, etrafında gezinmek, civciv yuvası;
USER: duraksamak, hover, gezdirin, gelin, vurgulu
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
humanoid
/ˈ(h)yo͞oməˌnoid/ = USER: insansı, humanoid, insanımsı, insansı bir, insansi,
GT
GD
C
H
L
M
O
humans
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
USER: insanlar, insan, insanlarda, insanların, insanlara
GT
GD
C
H
L
M
O
hydrated
= ADJECTIVE: sulu;
USER: sulu, hidrate, nemli, hidratlı, hidratlanmış,
GT
GD
C
H
L
M
O
ics
/physics/ = USER: ics, Genişletilmiş, İKS, ics ile,
GT
GD
C
H
L
M
O
ideas
/aɪˈdɪə/ = NOUN: fikir, düşünce, görüş, amaç, plan, kanı, niyet;
USER: fikirler, fikirleri, fikir, fikirlerin, fikirlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
illiteracy
/ɪˈlɪt.ər.ət/ = NOUN: cehalet, okuma yazma bilmeme, bilgisizlik, okumamışlık, deneyimsizlik;
USER: cehalet, okuma yazma bilmeyenlerin, okuma yazma bilmeme, okuma yazma
GT
GD
C
H
L
M
O
immediately
/ɪˈmiː.di.ət.li/ = ADVERB: hemen, derhal, doğrudan doğruya, direkt olarak;
USER: hemen, derhal, şimdi, anında, anında
GT
GD
C
H
L
M
O
immerse
/ɪˈmɜːs/ = VERB: batırmak, sokmak, daldırmak, gömmek, suya daldırmak;
USER: batırmak, sokmak, batırmayın, daldırın, immerse
GT
GD
C
H
L
M
O
impact
/imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok;
VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek;
USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri
GT
GD
C
H
L
M
O
impacting
/ɪmˈpækt/ = VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek;
USER: etkileyen, etkilemeden, etki, etkiliyor, etkilemektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
impaired
/ɪmˈpeər/ = VERB: bozmak, zarar vermek, azaltmak, zayıflatmak;
USER: engelli, bozulmuş, değer düşüklüğüne, düşüklüğüne, engelliler
GT
GD
C
H
L
M
O
impairments
/ˌimˈpermənt/ = NOUN: bozma, bozulma, azalma, zayıflatma;
USER: bozuklukları, bozukluklar, işlev bozuklukları, bozukluğu, bozulmalar,
GT
GD
C
H
L
M
O
important
/ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş;
USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
increase
/ɪnˈkriːs/ = VERB: artırmak, yükseltmek, artmak, çoğaltmak, büyümek, çoğalmak, üremek, zam yapmak;
NOUN: artış, artma, yükselme, büyüme, çoğaltma, çoğalma, üreme, yavrulama;
USER: artırmak, artış, arttırmak, artırabilir, artırılması
GT
GD
C
H
L
M
O
increases
/ɪnˈkriːs/ = NOUN: artış, artma, yükselme, büyüme, çoğaltma, çoğalma, üreme, yavrulama;
USER: artar, artışlar, artış, artışları, artırır
GT
GD
C
H
L
M
O
increasingly
/ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak;
USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan
GT
GD
C
H
L
M
O
individual
/ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına;
NOUN: birey, kişi, şahıs, fert;
USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin
GT
GD
C
H
L
M
O
individuals
/ˌindəˈvijəwəl/ = NOUN: birey, kişi, şahıs, fert;
USER: bireyler, bireylerin, kişi, kişiler, kişilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
induction
/ɪnˈdʌk.ʃən/ = NOUN: indüksiyon, indükleme, tümevarım, başlatma, giriş, askere alma, resmen göreve başlatma, ileri sürme, neden olma;
USER: indüksiyon, indüksiyonu, endüksiyon, asenkron, tümevarım
GT
GD
C
H
L
M
O
industrial
/ɪnˈdʌs.tri.əl/ = ADJECTIVE: endüstriyel, sanayi, endüstri;
NOUN: sanayici;
USER: endüstriyel, sanayi, endüstri, sınai
GT
GD
C
H
L
M
O
info
/ˈɪn.fəʊ/ = NOUN: bilgi, haber;
USER: bilgi, bilgileri, İletişim bilgileri, bilgiler, bilgisi
GT
GD
C
H
L
M
O
inform
/ɪnˈfɔːm/ = VERB: bildirmek, bilgi vermek, haberdar etmek, haber vermek, ihbar etmek;
USER: bildirmek, bilgi, bilgilendirmek, hakkında bilgi, bilgi ver
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
informed
/ɪnˈfɔːmd/ = ADJECTIVE: haberdar, bilgili, aydın, tahsilli, haberi olan, bilgi alan;
USER: bilgi, haberdar, haber, bilgilendirdi, bilgi sahibi
GT
GD
C
H
L
M
O
instantly
/ˈɪn.stənt.li/ = ADVERB: anında, hemen, derhal, hemencecik;
USER: anında, hemen, anlık, derhal
GT
GD
C
H
L
M
O
instructions
/ɪnˈstrʌk.ʃən/ = NOUN: talimatlar, talimat, bilgi, açıklamalar, direktifler, kullanma talimatları;
USER: talimatlar, talimatları, yönergeleri, yönergeler, talimatlara
GT
GD
C
H
L
M
O
integrated
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = ADJECTIVE: entegre, birleşik, bütünlemiş, karma;
USER: entegre, tümleşik, entegre edilmiş, entegre edilmiştir, bütünleşmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
interact
/ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek;
NOUN: perde arası, antrakt;
USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli
GT
GD
C
H
L
M
O
interaction
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime
GT
GD
C
H
L
M
O
interactive
/ˌintərˈaktiv/ = ADJECTIVE: interaktif;
USER: interaktif, etkileşimli, interaktif bir, etkileşimli bir, etkileşimli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
interconnected
/ˌintərkəˈnekt/ = VERB: birleştirmek, bağlantılı olmak, bağlı olmak, bağıntılı olmak, bağlamak;
USER: birbirine, birbirine bağlı, bağlantılı, birbiriyle bağlantılı, enterkonnekte
GT
GD
C
H
L
M
O
interest
/ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey;
VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek;
USER: ilgi, faiz, çıkar, İlgilendiğini, Çevrede
GT
GD
C
H
L
M
O
interests
/ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey;
VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek;
USER: ilgi, çıkarları, çıkarlarını, ilgi Alanları, çıkarlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
interface
/ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz;
USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
introduce
/ˌɪn.trəˈdjuːs/ = VERB: tanıtmak, tanıştırmak, sunmak, getirmek, öğretmek, ortaya koymak, takdim etmek, başlamak, içeri sokmak, göstermek;
USER: tanıtmak, tanıtmaktır, tanıtılması, tanıtacak, tanıştırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
intuitive
/ɪnˈtjuː.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: sezgisel, sezgileri güçlü;
USER: sezgisel, sezgisel bir, kolay
GT
GD
C
H
L
M
O
inventory
/ˈɪn.vən.tər.i/ = NOUN: envanter, stok, sayım defteri;
VERB: envanterini yapmak, envantere işlemek;
USER: envanter, stok, envanteri, Ölçeği, Inventory
GT
GD
C
H
L
M
O
investments
/ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin;
USER: yatırımlar, yatırımları, yatırım, yatırımların, yatırımlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
involve
/ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak;
USER: dahil, içeren, içerir, içermektedir, içerecektir, içerecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
ivr
GT
GD
C
H
L
M
O
keep
/kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince;
NOUN: matem türküsü;
VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak;
USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak
GT
GD
C
H
L
M
O
keeping
/ˈkiː.pɪŋ/ = NOUN: koruma, uyum, bakım, himaye, geçindirme, işletme, nezaret;
ADJECTIVE: dayanıklı;
USER: koruma, tutmak, tutarak, tutma, tutulması
GT
GD
C
H
L
M
O
key
/kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi;
ADJECTIVE: kilit, ana;
VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak;
USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit
GT
GD
C
H
L
M
O
kids
/kɪd/ = NOUN: çocuk, ufaklık, oğlak, küçük, oğlak derisi;
USER: çocuklar, çocuk, çocukları, çocukların, kids
GT
GD
C
H
L
M
O
kiosks
/ˈkiː.ɒsk/ = NOUN: köşk, büfe, kulübe, telefon kulübesi;
USER: kiosklar, büfeler, kioskları, kiosk, köşkler
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
knowledge
/ˈnɒl.ɪdʒ/ = NOUN: bilgi, bilim, irfan, tecrübe, malumat, haber, anlama;
USER: bilgi, bilgisi, bilgiye, bilgileri, bilginin
GT
GD
C
H
L
M
O
label
/ˈleɪ.bəl/ = NOUN: etiket, yafta;
VERB: etiketlemek, sınıflandırmak, etiket yapıştırmak, uyarı işareti koymak;
USER: etiket, etiketi, label, etiketini, etiketin
GT
GD
C
H
L
M
O
landmark
/ˈlænd.mɑːk/ = NOUN: işaret, sınır taşı, yön bulma işareti;
USER: işaret, merkezi nokta, dönüm noktası, bölge, dönüm
GT
GD
C
H
L
M
O
language
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini
GT
GD
C
H
L
M
O
languages
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dilleri, dillerde, diller, dilde
GT
GD
C
H
L
M
O
large
/lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri;
USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
last
/lɑːst/ = NOUN: son, son şey;
ADJECTIVE: son, geçen, en son, önceki, sonuncu, son derece;
ADVERB: son, son olarak, son kez, sonunda;
USER: son, son yorumlanan, geçen, son olarak, en son, en son
GT
GD
C
H
L
M
O
latest
/ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç;
NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey;
USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm
GT
GD
C
H
L
M
O
learner
/ˈlɜː.nər/ = ADJECTIVE: öğrenci, acemi, öğrenen kimse;
USER: öğrenci, öğrenen, öğrencinin, öğrenici, öğrenenin
GT
GD
C
H
L
M
O
learners
/ˈlɜː.nər/ = USER: öğrenciler, öğrenenler, öğrencilerin, öğrencilere, öğrenci
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
leave
/liːv/ = NOUN: izin, veda, müsaade, ruhsat;
VERB: bırakmak, ayrılmak, terketmek, kalkmak, kalmak, yola çıkmak, unutmak, vazgeçmek, caymak;
USER: ayrılmak, bırakmak, terk, bırakın, bırakmayın
GT
GD
C
H
L
M
O
less
/les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen;
PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere;
NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey;
USER: daha az, az, daha, kısa, düşük
GT
GD
C
H
L
M
O
let
/let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni;
VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek;
USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver
GT
GD
C
H
L
M
O
level
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç;
VERB: dengelemek;
ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst;
USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde
GT
GD
C
H
L
M
O
levels
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç, su terazisi, hiza;
VERB: dengelemek, düzeltmek, eşitlemek, düzleştirmek, hedef almak, nişan almak, yıkmak, yerle bir etmek, yöneltmek;
USER: seviyeleri, düzeyleri, düzeyde, düzeylerini, düzeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
leverage
/ˈliː.vər.ɪdʒ/ = NOUN: baskı, kaldıraç gücü, manivelâ hareketi;
USER: baskı, kaldıraç, leverage
GT
GD
C
H
L
M
O
leveraging
/ˈliː.vər.ɪdʒ/ = USER: yararlanarak, kaldıraç, yararlanan, leveraging
GT
GD
C
H
L
M
O
lexicon
/ˈlek.sɪ.kən/ = NOUN: sözlük;
USER: sözlük, sözlüğü, lexicon, sözlüğüne, sözcük dağarcığı
GT
GD
C
H
L
M
O
life
/laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın
GT
GD
C
H
L
M
O
lifelike
/ˈlaɪf.laɪk/ = ADJECTIVE: canlı gibi, gerçek gibi;
USER: canlı gibi, canlı, gerçekçi, gerçeğe yakın, gerçeğe yakın bir
GT
GD
C
H
L
M
O
lifestyle
/ˈlaɪf.staɪl/ = USER: yaşam tarzı, yaşam, yaşam tarzının, yaşam tarzına, tarzı
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
listen
/ˈlɪs.ən/ = VERB: dinlemek, kulak asmak;
USER: dinlemek, dinle, dinleyin, dinleyebilirsiniz, dinleme, dinleme
GT
GD
C
H
L
M
O
listening
/ˈlisən/ = NOUN: dinleme;
USER: dinleme, dinlerken, dinlemek, dinleyerek, dinliyor, dinliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
literacy
/ˈlɪt.ər.ə.si/ = NOUN: okur yazarlık, edebi kültür, yazın yeteneği;
USER: okur yazarlık, okuryazarlığı, okuma yazma, okuryazarlık
GT
GD
C
H
L
M
O
little
/ˈlɪt.l̩/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, bayağı, adi, dar görüşlü;
ADVERB: azıcık, hemen hemen hiç;
NOUN: ufak şey, az miktar, az zaman;
USER: az, küçük, biraz, küçük bir, çok az, çok az
GT
GD
C
H
L
M
O
lives
/laɪvz/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşıyor, hayatını, hayatımızın, hayatlarını, hayatlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
loaded
/ˈləʊ.dɪd/ = ADJECTIVE: yüklü, dolu, doldurulmuş, sarhoş, paralı;
USER: yüklü, yüklenen, yüklenir, loaded, yüklenmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
local
/ˈləʊ.kəl/ = ADJECTIVE: yerel, lokal, yerli, şehir içi, bölgesel, kısmi, ekspres olmayan;
NOUN: yöre sakini, sakin;
USER: yerel, lokal, yerel bir, yerli, local
GT
GD
C
H
L
M
O
located
/ləʊˈkeɪt/ = VERB: yerleştirmek, yerini saptamak, yerleşmek, oturmak;
USER: yer, bulunan, bulunduğu, bulunur, bulunmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
location
/ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı;
USER: konum, yer, konumu, location, yeri
GT
GD
C
H
L
M
O
locations
/ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı;
USER: yerleri, yerlerde, yer, yerle, konumları
GT
GD
C
H
L
M
O
lock
/lɒk/ = VERB: kilitlemek, bağlamak, bloke etmek, takılmak, kanal havuzuna sokmak, birbirine geçmek, birbirine geçirmek, durdurmak;
NOUN: kilit, boyunduruk, kanal havuzu, bukle, lüle, kıvırcık sakal;
USER: kilitlemek, kilit, kilitleyin, kilidi, kilitleyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
locks
/lɒk/ = NOUN: kilit, boyunduruk, kanal havuzu, bukle, lüle, kıvırcık sakal;
VERB: kilitlemek, bağlamak, bloke etmek, takılmak, kanal havuzuna sokmak, birbirine geçmek, birbirine geçirmek, durdurmak;
USER: kilitler, kilitleri, kilit, kilitlerin, kilidi
GT
GD
C
H
L
M
O
lonely
/ˈləʊn.li/ = ADJECTIVE: yalnız, yapayalnız;
USER: yalnız, lonely, yalnız bir, yalnızlık, yalnızım
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
longer
/lɒŋ/ = USER: uzun, artık, daha uzun, daha, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
look
/lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek;
NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi;
USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm
GT
GD
C
H
L
M
O
loud
/laʊd/ = ADVERB: yüksek sesle, gürültüyle;
ADJECTIVE: yüksek, gürültülü, kaba, parlak;
USER: yüksek sesle, yüksek, gürültülü, yüksek sesli, loud
GT
GD
C
H
L
M
O
love
/lʌv/ = NOUN: aşk, sevgi, sevgili, sevda, hayranlık, tutkunluk, yar;
VERB: sevmek;
USER: aşk, seviyorum, sevgi, sevmek, seviyor
GT
GD
C
H
L
M
O
low
/ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü;
ADVERB: alçak, ucuz;
USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak
GT
GD
C
H
L
M
O
machine
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede
GT
GD
C
H
L
M
O
machinery
/məˈʃiː.nə.ri/ = NOUN: makinalar, mekanizma;
USER: makinalar, makine, makineleri, makinaları, Makineler
GT
GD
C
H
L
M
O
machines
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi
GT
GD
C
H
L
M
O
magazines
/ˌmæɡ.əˈziːn/ = NOUN: dergi, şarjör, fişek haznesi, cephanelik;
USER: dergi, dergiler, dergileri, dergilerde, dergilerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
makes
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
making
/ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi;
USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım
GT
GD
C
H
L
M
O
malls
/mɔːl/ = NOUN: alışveriş merkezi, mesire, tokmak, ağaçlı yol;
USER: alışveriş merkezleri, merkezleri, Alışveriş Merkezi, merkezlerinde, merkezlerine
GT
GD
C
H
L
M
O
manage
/ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak;
USER: yönetmek, yöneticisiyseniz
GT
GD
C
H
L
M
O
management
/ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik;
USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
managers
/ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci;
USER: yöneticileri, yöneticiler, yöneticilerin, yöneticilerinin, yönetici
GT
GD
C
H
L
M
O
managing
/ˈmanij/ = ADJECTIVE: sorumlu, mesul;
NOUN: idare etme;
USER: yönetmek, yönetme, yönetimi, yönetim, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
mandatory
/ˈmæn.də.tər.i/ = ADJECTIVE: zorunlu, manda uygulayan;
USER: zorunlu, zorunludur, zorunlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
manual
/ˈmæn.ju.əl/ = ADJECTIVE: manuel, elle yapılan;
NOUN: el kitabı, kılavuz, kitapçık, klâvye;
USER: manuel, kılavuzu, kılavuzunu, el, el kitabı
GT
GD
C
H
L
M
O
manufacturing
/ˌmanyəˈfakCHər/ = VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak;
USER: üretim, imalat, üretimi, imalatı, üretiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
many
/ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın;
ADVERB: çok;
NOUN: birçoğu;
USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
marketing
/ˈmɑː.kɪ.tɪŋ/ = NOUN: pazarlama, alışveriş yapma;
USER: pazarlama, marketing
GT
GD
C
H
L
M
O
materials
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez;
USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri
GT
GD
C
H
L
M
O
maths
/ˌmæθˈmæt.ɪks/ = NOUN: matematik;
USER: matematik, Maths, denklemi, matematiği, matematikte
GT
GD
C
H
L
M
O
maximum
/ˈmæk.sɪ.məm/ = NOUN: maksimum;
ADJECTIVE: maksimum, azami, en fazla, en yüksek;
USER: maksimum, azami, fazla, en, en fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
means
/miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet;
USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına
GT
GD
C
H
L
M
O
measure
/ˈmeʒ.ər/ = VERB: ölçmek, tartmak, ölçüsünü almak, süzmek, dikkatle bakmak, ayarlamak;
NOUN: ölçü, tedbir, önlem, ölçüm, ölçek, had, miktar, oran, vezin;
USER: ölçmek, ölçülmesi, ölçümü, ölçün, ölçüm
GT
GD
C
H
L
M
O
media
/ˈmiː.di.ə/ = NOUN: medya, basın;
USER: medya, Media, ortam, ortamı, medyanın
GT
GD
C
H
L
M
O
medical
/ˈmed.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tıbbi, tedavi edici;
USER: tıbbi, tıp, sağlık, medikal, tıbbi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
medication
/ˌmed.ɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: ilaç, ilaç tedavisi;
USER: ilaç, ilaçları, ilaçlar, ilacı, tedavi
GT
GD
C
H
L
M
O
memory
/ˈmem.ər.i/ = NOUN: bellek, hafıza, anı, hatıra, akıl;
USER: bellek, hafıza, belleği, hafızası, belleğe
GT
GD
C
H
L
M
O
mention
/ˈmen.ʃən/ = NOUN: mansiyon, anma, ima, söyleme;
VERB: bahsetmek, anmak, söz etmek, ima etmek, dile getirmek;
USER: anma, söz, bahsetmiyorum, bahsetmek, belirtin
GT
GD
C
H
L
M
O
messages
/ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber;
USER: mesajları, mesajlar, mesaj, iletileri, mesajlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
messaging
/ˌɪn.stənt ˈmes.ɪ.dʒɪŋ/ = USER: mesajlaşma, mesaj, ileti, mesajları, mesajı
GT
GD
C
H
L
M
O
meters
/ˈmiː.tər/ = NOUN: metre, sayaç, ölçü, vezin, taksimetre, saat;
USER: metre, metre mesafede, metre uzaklıkta, m, metre mesafededir
GT
GD
C
H
L
M
O
midterms
/ˈmidˌtərm/ = USER: ara sınav, Ara Sınavlar, arasınav, vize, ara sınavların"
GT
GD
C
H
L
M
O
minute
/ˈmɪn.ɪt/ = NOUN: dakika, an;
ADJECTIVE: minik, önemsiz, ufacık, dakik, ayrıntılı;
VERB: zabıt tutmak, saat tutmak, tutanak tutmak;
USER: dakika, dakikalık, dakikada, dakikalık bir, dakikadan, dakikadan
GT
GD
C
H
L
M
O
mobile
/ˈməʊ.baɪl/ = ADJECTIVE: hareketli, seyyar, gezici, oynak, değişken, akışkan, yer değiştirebilen;
NOUN: dengede hareket düzeni;
USER: hareketli, cep, mobil, Mobile, cep telefonu, cep telefonu
GT
GD
C
H
L
M
O
modalities
/mōˈdalədē/ = NOUN: yöntem, tarz, şekil;
USER: modaliteleri, yöntemleri, yöntemler, şekilleri, yöntemlerinin,
GT
GD
C
H
L
M
O
modern
/ˈmɒd.ən/ = ADJECTIVE: modern, çağdaş, bugünkü, çağcıl;
NOUN: modern kimse;
USER: modern, modern bir, çağdaş
GT
GD
C
H
L
M
O
modules
/ˈmɒd.juːl/ = NOUN: modül, kapsül, kip, esas kısım;
USER: modülleri, modüller, modül, modüllerini, modüllerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
monitor
/ˈmɒn.ɪ.tər/ = VERB: izlemek, gözlemek;
NOUN: ekran, monitor, gözleme, varan, izleme tertibatı, gözlemci öğrenci, etobur kertenkele;
USER: izlemek, takip, izlenmesi, monitör, izleme
GT
GD
C
H
L
M
O
monitoring
/ˈmɒn.ɪ.tər/ = VERB: izlemek, gözlemek;
USER: izleme, izlenmesi, takip, denetimi, kontrol
GT
GD
C
H
L
M
O
monitors
/ˈmɒn.ɪ.tər/ = NOUN: ekran, monitor, gözleme, varan, izleme tertibatı, gözlemci öğrenci, etobur kertenkele;
USER: monitörler, monitör, monitörleri, izler, monitörlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
moreover
/môrˈōvər/ = ADVERB: dahası, üstelik, bundan başka, diğer taraftan, bir de;
USER: dahası, üstelik, Ayrıca, Bunun, Bununla
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
motivate
/ˈməʊ.tɪ.veɪt/ = VERB: motive etmek, hareket ettirmek;
USER: motive etmek, motive, teşvik, motive eden
GT
GD
C
H
L
M
O
move
/muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil;
VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak;
USER: hareket, taşımak, taşıyın, hareket ettirin, geçmek
GT
GD
C
H
L
M
O
movie
/ˈmuː.vi/ = NOUN: film, sinema;
USER: film, filmi, filmin, Ekleyen, movie
GT
GD
C
H
L
M
O
movies
/ˈmuː.vi/ = NOUN: filmler, sinema;
USER: filmler, film, filmleri, sinema, filmlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
multifunctional
= USER: çok fonksiyonlu, fonksiyonlu, çok işlevli, işlevli, çok fonksiyonlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
multilingual
/ˌmʌl.tiˈlɪŋ.ɡwəl/ = ADJECTIVE: çok dilli, çok dil bilen;
USER: çok dilli, birden fazla dil bilen, dilli, dilde, dilli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
multimedia
/ˈməltiˈmēdēə,ˈməltī-/ = USER: multimedya, çoklu ortam, multimedia
GT
GD
C
H
L
M
O
multiple
/ˈmʌl.tɪ.pl̩/ = ADJECTIVE: çoklu, birçok, katlı;
NOUN: kat, katsayı;
USER: çoklu, birden fazla, birden, birden çok, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
museums
/mjuːˈziː.əm/ = NOUN: müze;
USER: müzeler, müze, müzeleri, müzelere, müzelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
narration
/nəˈreɪ.ʃən/ = NOUN: anlatma, öyküleme, hikâye;
USER: anlatma, anlatım, anlatı, anlatımı, öykü
GT
GD
C
H
L
M
O
natural
/ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan;
USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
naturally
/ˈnætʃ.ər.əl.i/ = ADVERB: doğal olarak, elbette, doğuştan;
USER: doğal olarak, doğal, doğal bir, elbette, elbette
GT
GD
C
H
L
M
O
nav
/nav/ = USER: nav, Gezinme, navigasyon, Gez, Sat Nav
GT
GD
C
H
L
M
O
navigation
/ˌnæv.ɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: navigasyon, denizcilik, gemicilik, sefer, gemi yolculuğu;
USER: navigasyon, gezinme, gezinti, navigasyonu, seyir
GT
GD
C
H
L
M
O
necessary
/ˈnes.ə.ser.i/ = ADJECTIVE: gerekli, gereken, zorunlu, lazım;
NOUN: gereken şey, lazım olan şey;
USER: gerekli, gereklidir, gereken, gerekirse, gerekir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
needs
/nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar;
ADVERB: ister istemez;
USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
neighbourhood
/ˈneɪ.bə.hʊd/ = NOUN: semt, semt, semt, semt, çevre, çevre, çevre, çevre, komşular, komşular, komşular, komşular;
USER: semt, mahalle, mahallede, semtinde, komşuluk
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
news
/njuːz/ = NOUN: haber, havadis;
USER: haber, haberler, haberleri, yandan, haberlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
newspapers
/ˈn(y)o͞ozˌpāpər/ = NOUN: gazete;
USER: gazete, gazeteler, gazetelerde, gazete hizmeti, gazetelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
newsworthy
/ˈn(y)o͞ozˌwərT͟Hē/ = ADJECTIVE: haber değeri olan, güncel, aktüel, haber olabilir;
USER: haber değeri olan, haber değeri, haber değeri taşıyan, güncel, haber değeri olan bir
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
non
/nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı;
USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
notification
/ˌnəʊ.tɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: tebliğ, bildiri, duyuru, ihbarname;
USER: tebliğ, bildirim, bildirimi, uyarı, bildirimini
GT
GD
C
H
L
M
O
notifications
/ˌnəʊ.tɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: tebliğ, bildiri, duyuru, ihbarname;
USER: bildirimleri, bildirimler, bildirim, bildirimlerini, bildirimlerine
GT
GD
C
H
L
M
O
notifying
/ˈnəʊ.tɪ.faɪ/ = VERB: bildirmek, haber vermek, ihtar etmek, tebliğ etmek;
USER: bildiren, bildirimde, bildirmek, bildirmeden, haberdar
GT
GD
C
H
L
M
O
novel
/ˈnɒv.əl/ = NOUN: roman;
ADJECTIVE: yeni, yeni çıkmış, acayip;
USER: roman, yeni, romanı, yeni bir, romanından
GT
GD
C
H
L
M
O
novels
/ˈnɒv.əl/ = NOUN: roman;
USER: roman, romanlar, romanları, romanlarında, romanı
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
numbers
/ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayılar, numaralar;
USER: sayılar, numaralar, numaraları, numaralarını, sayıları
GT
GD
C
H
L
M
O
numerous
/ˈnjuː.mə.rəs/ = ADJECTIVE: çok sayıda, sayısız, çok, bir hayli;
USER: çok sayıda, çok, sayısız, sayıda, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
occupants
/ˈɒk.jʊ.pənt/ = NOUN: oturan, kullanıcı, oturan kimse, işgal eden kimse;
USER: işgalcilere, yolcular, yolcuların, yolcuları, sakinlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
offers
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum, satışa çıkarma, adak, bağış;
USER: sunuyor, sunar, sunmaktadır, sunan, bulunmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
often
/ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça;
USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla
GT
GD
C
H
L
M
O
older
/əʊld/ = ADJECTIVE: büyük, daha yaşlı;
USER: büyük, eski, yaşlı, adet büyük, eski bir
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
once
/wʌns/ = NOUN: bir kere;
ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden;
CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez;
USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
online
/ˈɒn.laɪn/ = USER: Online, çevrimiçi, çevrim, çevrim
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
operations
/ˌɒp.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: işlem, operasyon, işletme, çalıştırma, ameliyat, işleyiş, kullanma, iş, harekât, tatbikat, etkinlik, cerrahi müdahale, hüküm, yürürlük;
USER: işlemleri, işlemler, operasyonları, operasyonlar, operasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
operators
/ˈɒp.ər.eɪ.tər/ = NOUN: operatör, işletmeci, santral, kullanan, uygulayıcı, teknisyen, telefon operatörü, cerrah, telsizci, spekülatör;
USER: operatörler, operatörleri, operatörlerin, işletmecileri, operatörlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
optimise
= VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak;
USER: optimize, duruma, optimize etmek, iyi duruma, en iyi duruma,
GT
GD
C
H
L
M
O
optimised
/ˈɒp.tɪ.maɪz/ = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak;
USER: optimize, optimize edilmiş, duruma, iyi duruma, optimize edilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
option
/ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre;
USER: seçenek, seçeneği, seçeneğini, seçenektir, opsiyon
GT
GD
C
H
L
M
O
options
/ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre;
USER: seçenekleri, seçenekler, seçeneklerini, seçenek, ayarları
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
order
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni
GT
GD
C
H
L
M
O
others
/ˈʌð.ər/ = NOUN: eller;
USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
outbound
/ˈaʊt.baʊnd/ = ADJECTIVE: limandan ayrılan, uçuşa geçen, yurt dışına giden;
USER: giden, outbound
GT
GD
C
H
L
M
O
output
/ˈaʊt.pʊt/ = NOUN: çıktı, üretim, verim, çıkış gücü, k.d.v. ödemeyi gerektiren mal;
USER: çıktı, çıkış, çıkışı, üretimi, çıktısı
GT
GD
C
H
L
M
O
ovens
/ˈʌv.ən/ = NOUN: fırın, ocak;
USER: fırınlar, fırın, fırınları, Ovens, ocaklar
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
overall
/ˌəʊ.vəˈrɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, tam, etraflı;
ADVERB: bir uçtan bir uca;
NOUN: önlük, göğüslük;
USER: tüm, genel, genel olarak, toplam, kaba
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
owners
/ˈəʊ.nər/ = NOUN: sahip, mal sahibi, kiraya veren;
USER: sahipleri, Sahipler, İşletme Sahipleri, sahiplerinin, sahiplerine
GT
GD
C
H
L
M
O
pa
/pɑː/ = NOUN: baba;
USER: pa, Pensilvanya, Pazarlığa, par, Pazarlığa açık
GT
GD
C
H
L
M
O
panic
/ˈpanik/ = NOUN: panik, telaş, komik tip, çok komik şey;
VERB: paniğe kapılmak;
USER: panik, paniğe, panic, panic
GT
GD
C
H
L
M
O
paper
/ˈpeɪ.pər/ = NOUN: kâğıt, gazete, rapor, evrak, kâğıt para, bedava giriş bileti;
ADJECTIVE: kâğıt, kâğıt üzerinde kalan, geçersiz, önemsiz;
VERB: kâğıt kaplamak, duvar kâğıdı kaplamak, örtbas etmek, zımparalamak, bedava bilet dağıtmak;
USER: kâğıt, kağıt, kağıdı, kağıdın, kağıtları
GT
GD
C
H
L
M
O
parks
/pɑːk/ = NOUN: park, otopark, futbol sahası, spor alanı, koruma altına alınmış arazi;
VERB: parketmek, koymak;
USER: parklar, park, parkları, Parks, parklarda
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
passenger
/ˈpæs.ən.dʒər/ = NOUN: yolcu, gezgin, işten kaytaran kimse, beleşçi;
USER: yolcu, binek, yolcunun
GT
GD
C
H
L
M
O
passengers
/ˈpæs.ən.dʒər/ = NOUN: yolcu, gezgin, işten kaytaran kimse, beleşçi;
USER: yolcu, yolcular, yolcuların, yolcuları, yolculara
GT
GD
C
H
L
M
O
patients
/ˈpeɪ.ʃənt/ = NOUN: hastalar;
USER: hastalar, hastalarda, hastaların, hasta, hastada
GT
GD
C
H
L
M
O
pay
/peɪ/ = NOUN: ödeme, ücret, maaş, bedel;
VERB: ödemek, etmek, para vermek, değmek, karşılığını vermek;
USER: ödeme, ödemek, ödemenizi, ödeme yaparsınız, ödemeniz, ödemeniz
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
perceived
/pəˈsiːv/ = VERB: algılamak, kavramak, hissetmek, idrak etmek, sezmek, kestirmek, farketmek, seçmek;
USER: algılanan, algılanmaktadır, algılanır, algılandığı, algılanması
GT
GD
C
H
L
M
O
percentage
/pəˈsen.tɪdʒ/ = NOUN: yüzdesi, yüzde, oran, komisyon, kâr payı;
USER: yüzde, yüzdesi, yüzdesini, oranı, oranda
GT
GD
C
H
L
M
O
perfect
/ˈpɜː.fekt/ = ADJECTIVE: mükemmel, kusursuz, tam, eksiksiz;
VERB: mükemmelleştirmek, tamamlamak, kusursuz yapmak;
NOUN: tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil;
USER: mükemmel, mükemmel bir, perfect, kusursuz, idealdir
GT
GD
C
H
L
M
O
performance
/pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü;
USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
person
/ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden;
USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı
GT
GD
C
H
L
M
O
personal
/ˈpɜː.sən.əl/ = ADJECTIVE: kişisel, özel, şahsi, kişiye özel, vücut, kişiye yönelik;
NOUN: kişisel ilanlar sayfası;
USER: kişisel, kişisel bir, özel, bireysel, şahsi
GT
GD
C
H
L
M
O
personalise
/ˈpərs(ə)nəˌlīz/ = VERB: kişileştirmek, kişilik vermek, canlandırmak, özel kullanıma ayırmak;
USER: kişiselleştirmek, no, kişiselleştirebilirsiniz, kişiselleştirin, kişiselleştirme,
GT
GD
C
H
L
M
O
personalised
/ˈpərsənəlˌīz/ = VERB: kişileştirmek, kişilik vermek, canlandırmak, özel kullanıma ayırmak;
USER: kişiye özel, kişiselleştirilmiş, kişisel, kişiye, kişiselleştirilmiş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
personalize
/ˈpərsənəlˌīz/ = VERB: kişileştirmek, kişilik vermek, canlandırmak, özel kullanıma ayırmak;
USER: kişiselleştirmek, mesajlar, mesaj, kişiselleştirebilirsiniz, no
GT
GD
C
H
L
M
O
personnel
/ˌpərsəˈnel/ = NOUN: personel, eleman, çalışanlar, kadro;
USER: personel, personeli, personelin, personelinin, personele
GT
GD
C
H
L
M
O
pharmaceutical
/ˌfɑː.məˈsuː.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: eczacılığa ait, ilaç kullanımına ait;
USER: ilaç, farmasötik, eczacılık, farmasötik bir, farmakolojik
GT
GD
C
H
L
M
O
pharmacy
/ˈfɑː.mə.si/ = NOUN: eczane, eczacılık;
USER: eczane, eczacılık, pharmacy, eczaneden, eczaneye
GT
GD
C
H
L
M
O
phone
/fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses;
VERB: telefon etmek;
USER: telefon, telefonu, phone, telefonun, telefonunuzu, telefonunuzu
GT
GD
C
H
L
M
O
phones
/fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses;
VERB: telefon etmek;
USER: telefonları, telefonlar, telefonu, telefon, telefonlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
phrases
/freɪz/ = NOUN: ifade, sözcük grubu, tabir, deyiş, cümle parçası, anlatım tarzı, birkaç sözcükten oluşan ifade, melodinin bir bölümünü oluşturan kısa parça;
VERB: sözcük seçerek anlatmak, melodiyi ayrıştırarak çalmak, uygun sözcük ve cümlelerle ifade etmek;
USER: ifadeler, cümleleri, ibareleri, öbekleri, sözcük
GT
GD
C
H
L
M
O
pick
/pɪk/ = VERB: seçmek, toplamak, koparmak, ayıklamak, karıştırmak, kazmak, yolmak, delmek;
NOUN: seçme, kazma, kürdan, seçenek;
USER: seçmek, almak, seçin, almaya, seçim
GT
GD
C
H
L
M
O
pictures
/ˈpɪk.tʃər/ = NOUN: sinema;
USER: resimleri, resim, fotoğraf, resimler, pictures
GT
GD
C
H
L
M
O
place
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place
GT
GD
C
H
L
M
O
planes
/pleɪn/ = NOUN: uçak, düzlem, çınar, yüzey, planya, düzey, rende, seviye;
VERB: rendelemek, uçmak, düzeltmek, düzlemek;
USER: uçaklar, uçakları, uçak, uçakların, düzlemleri
GT
GD
C
H
L
M
O
plant
/plɑːnt/ = NOUN: bitki, tesis, fabrika, dikme, işletme, fidan, demirbaş, ihbarcı;
VERB: dikmek, dikmek, koymak, ekmek;
USER: bitki, tesisi, tesis, bitkinin, bitkisel
GT
GD
C
H
L
M
O
play
/pleɪ/ = NOUN: oyun, oynama, hareket, eğlence, tiyatro;
VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek;
USER: oyun, oynamak, çalmak, oynamaya, oyna
GT
GD
C
H
L
M
O
player
/ˈpleɪ.ər/ = NOUN: oyuncu, çalar, player, kumarbaz, çalan kimse;
USER: oyuncu, çalar, oyuncusu, oynatıcı, player, player
GT
GD
C
H
L
M
O
players
/ˈpleɪ.ər/ = NOUN: oyuncu, çalar, player, kumarbaz, çalan kimse;
USER: oyuncular, oyuncu, oyuncuları, oyuncuların, çalarlar, çalarlar
GT
GD
C
H
L
M
O
points
/pɔɪnt/ = NOUN: makas, demiryolu makası;
USER: makas, puan, noktaları, nokta, noktalarını, noktalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
populations
/ˌpɒp.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: nüfus;
USER: nüfus, nüfusu, nüfusun, popülasyonları, popülasyonlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
portable
/ˈpɔː.tə.bl̩/ = ADJECTIVE: taşınabilir, portatif, seyyar, katlanır;
NOUN: portatif eşya, taşınabilir eşya;
USER: taşınabilir, Portable, portatif, taşınabilir bir, seyyar
GT
GD
C
H
L
M
O
ports
/pɔːt/ = NOUN: liman, iskele, giriş, delik, porto şarabı, lombar, iskele tarafı, havalimanı, sığınacak yer, geminin sol tarafı, lomboz, kale duvarındaki delik, buhar deliği, duruş, tavır, gaz deliği;
USER: port, portları, bağlantı noktası, liman, bağlantı noktaları
GT
GD
C
H
L
M
O
positive
/ˈpɒz.ə.tɪv/ = NOUN: pozitif, kesin şey, pozitif görüntü, olumlu derece;
ADJECTIVE: pozitif, olumlu, artı, müspet, kesin, emin, dogmatik, belirgin, mutlâk, kuşkusuz, inatçı, tam;
USER: pozitif, olumlu, olumlu bir, pozitif bir, artı
GT
GD
C
H
L
M
O
powerful
/ˈpaʊə.fəl/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, etkili, nüfuzlu, yetkili, çok miktarda;
USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, etkili
GT
GD
C
H
L
M
O
practical
/ˈpræk.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: pratik, uygulamalı, kullanışlı, elverişli, gerçekçi, becerikli, nesnel, objektif, iş bitirici, uygulanbilir, el ile yapılan;
USER: pratik, pratik bir, uygulamalı, uygulama, kullanışlı, kullanışlı
GT
GD
C
H
L
M
O
practice
/ˈpræk.tɪs/ = NOUN: uygulama, pratik, alıştırma, yöntem, çalışma, deneme, egzersiz, tatbikat, idman, eğitim, alışkanlık, ısınma, teknik, usul, hile;
VERB: uygulamak, pratik yapmak, çalışmak, yapmak, alıştırma yapmak, etmek, alışkanlık haline getirmek, gerçekleştirmek, dolap çevirmek, deneyim kazanmak, entrika çevirmek, uygulmak, adet edinmek;
USER: uygulama, pratik, uygulamada, pratikte, uygulamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
pre
/priː-/ = PREFIX: önceden, ön, öncesi, önce, önceki;
USER: ön, öncesi, önceden, pre
GT
GD
C
H
L
M
O
prefer
/prɪˈfɜːr/ = VERB: tercih etmek, yeğlemek, sunmak, arzetmek, öncelik tanımak, atamak, tayin etmek, ileri sürmek;
USER: tercih, sıralama, tercih ederim, şunun, otelleri tercih, otelleri tercih
GT
GD
C
H
L
M
O
prescription
/prɪˈskrɪp.ʃən/ = NOUN: reçete, zaman aşımı, yönerge, ilaç yazma, emir, zaman aşımı ile kazanılan hak;
USER: reçete, reçeteli, reçetesiz, reçetesi, prescription
GT
GD
C
H
L
M
O
prescriptions
/prɪˈskrɪp.ʃən/ = USER: reçete, reçeteler, reçeteleri, reçetelerin, reçetelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
pressure
/ˈpreʃ.ər/ = NOUN: baskı, basınç, tazyik, pres, zorlama, sıkışma, sıkıntı, darlık;
VERB: zorlamak, baskı yapmak, basınç uygulamak, baskılamak;
USER: basınç, basıncı, baskı, basınçlı, basıncını, basıncını
GT
GD
C
H
L
M
O
pressures
/ˈpreʃ.ər/ = NOUN: baskı, basınç, tazyik, pres, zorlama, sıkışma, sıkıntı, darlık;
USER: basınçları, baskılar, basınç, baskıları, basıncı
GT
GD
C
H
L
M
O
problem
/ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez;
ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan;
USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz
GT
GD
C
H
L
M
O
products
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
professions
/prəˈfeʃ.ən/ = NOUN: meslek, iş, uğraş, uzmanlık alanı, sanat, uğraşı, inancın açıklanması, açıklama, beyan, yemin, kelime-i şahadet;
USER: meslekler, meslek, meslekleri, mesleklerden, mesleklerde
GT
GD
C
H
L
M
O
program
/ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, yazılım, plan, gösteri, yapım;
VERB: programlamak, planlamak;
USER: program, programı, programını, programın, programının
GT
GD
C
H
L
M
O
programme
/ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, program, program, program, yazılım, yazılım, yazılım, yazılım, plan, plan;
VERB: programlamak, programlamak;
USER: program, programı, programını, programın, programının
GT
GD
C
H
L
M
O
programs
/ˈprəʊ.ɡræm/ = VERB: programlamak, programlamak, planlamak, planlamak;
NOUN: program, program, yazılım, yazılım, plan, plan, gösteri, gösteri, yapım, yapım;
USER: programları, programlar, programlarının, programların, program
GT
GD
C
H
L
M
O
prompts
/prɒmpt/ = NOUN: sufle, vade;
USER: ister, istemleri, sorar, isteyen, yönergeleri
GT
GD
C
H
L
M
O
pronounce
/prəˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, söylemek, bildirmek, telâffuz etmek, ilan etmek, ileri sürmek, fikrini söylemek;
USER: telaffuz, okunur, dilinde, ilan, ilan ediyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
proven
/pruːv/ = ADJECTIVE: kanıtlanmış, denenmiş, suçu ispatlanmış;
USER: kanıtlanmış, kanıtlanmış bir, kanıtlamış, ispatlanmış, kendini kanıtlamış
GT
GD
C
H
L
M
O
provide
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
provided
/prəˈvīd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlanan, verilen, verilmedi, Resim, sunulan
GT
GD
C
H
L
M
O
providers
/prəˈvaɪ.dər/ = NOUN: sağlayan, karşılayan kimse, bakan kimse, geçindiren kimse;
USER: sağlayıcıları, sağlayıcılar, tedarikçiler, sağlayıcıların, sağlayıcılarının
GT
GD
C
H
L
M
O
provides
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlar, içerir, sağlayan, sağlamaktadır, sunar
GT
GD
C
H
L
M
O
providing
/prəˈvaɪd/ = NOUN: sağlama;
CONJUNCTION: şartıyla, koşulu ile, eğer;
USER: sağlama, sağlayan, sağlayarak, sağlamak, veren
GT
GD
C
H
L
M
O
public
/ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar;
ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli;
USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu
GT
GD
C
H
L
M
O
publishers
/ˈpʌb.lɪ.ʃər/ = NOUN: yayımcı, editör;
USER: yayıncılar, yayıncıları, yayıncıların, yayıncı, yayıncılarının, yayıncılarının
GT
GD
C
H
L
M
O
publishing
/ˈpʌb.lɪʃ/ = NOUN: yayıncılık, yayınlama;
ADJECTIVE: yayıncılık, yayın;
USER: yayın, yayıncılık, Publishing, yayımlama, yayıncılığı, yayıncılığı
GT
GD
C
H
L
M
O
purchase
/ˈpɜː.tʃəs/ = NOUN: satın alma, alım, mübayaa, satın alınan şey, mekanik güç, toprak geliri, makara sistemi;
VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek;
USER: satın alma, satın almak, satın, satın almanız, alım
GT
GD
C
H
L
M
O
quality
/ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği;
USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede
GT
GD
C
H
L
M
O
queue
/kjuː/ = NOUN: sıra, kuyruk, dizi, saç örgüsü, at kuyruğu;
VERB: kuyruğa girmek, sıra olmak;
USER: kuyruk, kuyruğunu, sıra, kuyruğunu alt, sıraya
GT
GD
C
H
L
M
O
quickly
/ˈkwɪk.li/ = ADVERB: hızla, çabuk, çabucak, tez, şipşak;
USER: hızla, çabuk, hızlı, hızlı bir şekilde, hızlı bir, hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
quiz
/kwɪz/ = NOUN: test, kısa sınav, bilgi yarışması, alay, bilgi sınama, şaka, takılma, ilginç tip, çok soru soran kimse;
USER: bilgi yarışması, test, yarışması, sınav, Quiz
GT
GD
C
H
L
M
O
radio
/ˈreɪ.di.əʊ/ = NOUN: radyo, telsiz, radyo yayını, radyo istasyonu, telgraf, telsizle gelen haber;
VERB: radyodan yayınlamak, telsizden yayınlamak, röntgen çekmek, radyografi yapmak, radyoterapi uygulamak, ışın tedavisi uygulamak;
USER: radyo, Radio, telsiz, teyp, Radyosu
GT
GD
C
H
L
M
O
rapidly
/ˈræp.ɪd/ = ADVERB: hızla, seri bir şekilde, çarçabuk;
USER: hızla, hızlı, hızlı bir şekilde, hızlı bir, çabuk
GT
GD
C
H
L
M
O
rate
/reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi;
VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek;
USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret
GT
GD
C
H
L
M
O
rates
/reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi;
VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek;
USER: oranları, fiyatlar, oyu, fiyatları, fiyatla
GT
GD
C
H
L
M
O
rather
/ˈrɑː.ðər/ = ADVERB: oldukça, daha doğrusu, aksine, bayağı, tercihen, daha iyisi, az çok, bilâkis, iyisimi;
USER: oldukça, daha doğrusu, yerine, değil, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
reach
/riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek;
NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış;
USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır
GT
GD
C
H
L
M
O
react
/riˈækt/ = VERB: tepkimek, karşı etki yapmak, tepki yapmak;
USER: tepki, reaksiyona, reaksiyon, tepkimeye
GT
GD
C
H
L
M
O
reactions
/riˈæk.ʃən/ = NOUN: reaksiyon, tepki, tepkime, gericilik, irtica, tepme, alerji, geri tepme, karşı kuvvet;
USER: reaksiyonları, reaksiyonlar, tepkiler, reaksiyon, reaksiyonların
GT
GD
C
H
L
M
O
read
/riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek;
ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili;
USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya
GT
GD
C
H
L
M
O
readers
/ˈriː.dər/ = NOUN: okuyucu, okur, okutman, okuma kitabı, doçent, eleştirmen, antoloji;
USER: okuyucular, okuyucu, okuyucuları, okuyucuların, okuyucularına
GT
GD
C
H
L
M
O
reading
/ˈriː.dɪŋ/ = NOUN: okuma, ölçüm, konferans, okumuşluk, bilgililik, kanaat, yorum;
USER: okuma, okuduktan, okumaya, okumak, okurken, okurken
GT
GD
C
H
L
M
O
real
/rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin;
ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden;
NOUN: real;
USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten
GT
GD
C
H
L
M
O
realistic
/ˌrɪəˈlɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: gerçekçi, realist, gerçeğe uygun;
USER: gerçekçi, gerçekçi bir, realist, gerçeğe uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
reality
/riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler;
USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe
GT
GD
C
H
L
M
O
receive
/rɪˈsiːv/ = VERB: almak, çekmek, kabul etmek, karşılamak, teslim almak, ağırlamak, uğramak, parasını almak, evsahipliği yapmak, kaldırmak, başına gelmek, aşai rabbani ayininde ekmek ve şarap almak;
USER: almak, alırsınız, alabilirsiniz, alma, almaya
GT
GD
C
H
L
M
O
receiving
/rɪˈsiːv/ = NOUN: kabul, alış, yayını alma, yataklık;
USER: kabul, alma, alan, alıcı, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
receptionist
/TELEVISION) / = NOUN: resepsiyonist, resepsiyoner, karşılama görevlisi;
USER: resepsiyonist, receptionist, bir resepsiyonist, resepsiyon
GT
GD
C
H
L
M
O
recognition
/ˌrek.əɡˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanıma, tanınma, kabul, takdir, tanıtma, onaylama, onaylanma, doğrulama;
USER: tanıma, tanınması, tanınma, kabul, tanınmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
record
/rɪˈkɔːd/ = NOUN: kayıt, rekor, plak, sicil, tutanak, belge, rapor, dosya;
VERB: kaydetmek, yazmak, kayda geçirmek, çekmek;
USER: kayıt, kaydı, rekor, kaydını, rekoru
GT
GD
C
H
L
M
O
refrigerators
/riˈfrijəˌrātər/ = NOUN: buzdolabı, soğutucu;
USER: buzdolabı, buzdolapları, soğutma, soğutma cihazları, soğutma cihazı
GT
GD
C
H
L
M
O
regardless
/rɪˈɡɑːd.ləs/ = ADVERB: ne olursa olsun, her şeye rağmen;
ADJECTIVE: dikkatsiz, kayıtsız, aldırışsız;
USER: ne olursa olsun, olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, bağımsız olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
rely
/rɪˈlaɪ/ = VERB: inanmak;
USER: güveniyor, güvenmek, itimat, güvenebilirsiniz, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
remember
/rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek;
USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
remind
/rɪˈmaɪnd/ = VERB: hatırlatmak, andırmak, benzemek, aklına getirmek;
USER: hatırlatmak, hatırlatır, hatırlatıyor, hatırlatacaktır, hatırlatmak istiyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
reminders
/rɪˈmaɪn.dər/ = NOUN: hatırlatıcı şey, hatırlatıcı mektup;
USER: hatırlatmalar, hatırlatmaları, hatırlatıcı, hatırlatıcıları, hatırlatıcılar
GT
GD
C
H
L
M
O
remote
/rɪˈməʊt/ = ADJECTIVE: uzak, ücra, sapa, dolaylı, çok uzak, soğuk, mesafeli, küçük, çok eski, endirekt;
NOUN: naklen yayın;
USER: uzak, uzaktan, uzak bir, uzaktaki, uzaktan kumanda
GT
GD
C
H
L
M
O
remotely
/rɪˈməʊt.li/ = USER: uzaktan, telemekanik
GT
GD
C
H
L
M
O
rep
/rep/ = NOUN: temsilci, şöhret, ün, fitilli kumaş, sefil, ahlaksız, fitilli döşemelik kumaş;
ABBREVIATION: oyun çizelgesi, repertuvar;
USER: temsilci, temsilcisi, rep, Tecrübe Puanı, Tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
repeat
/rɪˈpiːt/ = NOUN: tekrar, tekrarlama, yineleme, nakarat, tekrar edilen şey;
VERB: tekrarlamak, yinelemek, tekrar etmek, yinelenmek, ezberden okumak, ağzına gelmek, aralıksız ateş etmek;
USER: tekrar, tekrarlayın, tekrarlamak, yineleyin, yinelemek
GT
GD
C
H
L
M
O
reports
/rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti;
VERB: bildirmek, rapor etmek, söylemek, anlatmak, ihbar etmek;
USER: raporları, raporlar, rapor, raporlarını, raporların
GT
GD
C
H
L
M
O
representatives
/ˌrepriˈzentətiv/ = NOUN: temsilci, örnek, vekil, mümessil, milletvekili, acenta, tipik örnek;
USER: temsilcileri, temsilcilerinin, temsilciler, temsilcilerinden, temsilcileriyle
GT
GD
C
H
L
M
O
request
/rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek;
VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak;
USER: talep, istemek, talebinde, isteği, isteyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
requests
/rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek;
VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak;
USER: istekleri, kişi, talepleri, istek, isteklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
require
/rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak;
USER: gerektirir, gerektiren, ihtiyaç, gerektirebilir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
required
/rɪˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: gereken, lazım;
USER: gereken, gerekli, gereklidir, gerekmektedir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
requires
/rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak;
USER: gerektirir, gerektiren, gerekir, gerektirmektedir, gereklidir, gereklidir
GT
GD
C
H
L
M
O
resonance
/ˈrez.ən.əns/ = NOUN: rezonans, tınlama, yankılama, sesi yansıtma, sesi şiddetlendirme özelliği;
USER: rezonans, Resonance, rezonansı
GT
GD
C
H
L
M
O
restrict
/rɪˈstrɪkt/ = VERB: kısıtlamak, sınırlamak, sınırlama getirmek, tahdit etmek;
USER: kısıtlamak, sınırlamak, kısıtlama, sınırlandırmak, kısıtlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
results
/rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün;
VERB: sonucu olmak;
USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara
GT
GD
C
H
L
M
O
reviews
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak;
NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik;
USER: değerlendirmeleri, değerlendirme, değerlendirmeden, yorum, yorumları
GT
GD
C
H
L
M
O
rice
/raɪs/ = NOUN: pirinç, pilav;
USER: pirinç, pilav, pirinci, rice, çeltik
GT
GD
C
H
L
M
O
rich
/rɪtʃ/ = ADJECTIVE: zengin, bol, yoğun, verimli, varlıklı, canlı, bereketli, pahalı, ağır, gür, paralı, besleyici, komik, besin değeri yüksek, anlamlı, değerli, pahada ağır, esprili, nükteli;
USER: zengin, zengin bir, zengindir, açısından zengin, bakımından zengin
GT
GD
C
H
L
M
O
risk
/rɪsk/ = NOUN: risk, tehlike, riziko;
VERB: tehlikeye atmak, göze almak, riske atmak;
USER: risk, riski, riskini, riskine, riskli
GT
GD
C
H
L
M
O
road
/rəʊd/ = NOUN: yol, karayolu, cadde, demiryolu, maden geçidi, demirleme yeri;
USER: yol, yolda, road, yolun, yolu
GT
GD
C
H
L
M
O
roadworks
/ˈrəʊdwəːk/ = NOUN: koşu antremanı;
USER: Hawaii, roadworks, yol çalışması, yol çalışmaları, ayrıldıysanız,
GT
GD
C
H
L
M
O
robot
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
ADJECTIVE: robot, otomatik;
USER: robot, robotu, robotun
GT
GD
C
H
L
M
O
robotic
/rəʊˈbɒt.ɪk/ = USER: robot, robotik, robotlu, robotic
GT
GD
C
H
L
M
O
robotics
/rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim
GT
GD
C
H
L
M
O
robots
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
USER: robotlar, robotları, robot, Robots, robotların
GT
GD
C
H
L
M
O
role
/rəʊl/ = NOUN: rol;
VERB: rol yapmak;
USER: rol, rolü, bir rol, rolünü, rolünün, rolünün
GT
GD
C
H
L
M
O
roll
/rəʊl/ = NOUN: rulo, silindir, tomar, top, yuvarlanma;
VERB: yuvarlamak, yuvarlanmak, sarmak, döndürmek, çevirmek, dürmek, oklava ile açmak;
USER: rulo, döndürün, yuvarlayın, tomar, yuvarlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
routes
/ruːt/ = NOUN: rota, yol, güzergâh, hat, herzamanki yol, yürüyüş emri;
VERB: göndermek, sevketmek, nakletmek, belli bir kanaldan yollamak, yürüyüşe geçirmek;
USER: yolları, rotalar, rotaya, yollar
GT
GD
C
H
L
M
O
routine
/ruːˈtiːn/ = ADJECTIVE: rutin, sıradan, alışılagelmiş, klişeleşmiş, her günkü, değişmeyen, basmakalıp, mekanikleşmiş;
NOUN: yordam, program, alışkanlık, sıradan işler, adet, her günkü işler, boş lâf, basmakalıp lâflar;
USER: rutin, rutin bir, yordamı, yordam
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
safeguard
/ˈseɪf.ɡɑːd/ = VERB: korumak, himaye etmek;
NOUN: koruma, koruyucu, himaye;
USER: korumak, koruma, korunması, güvence altına, korunmasına
GT
GD
C
H
L
M
O
safeguards
/ˈseɪf.ɡɑːd/ = NOUN: koruma, koruyucu, himaye;
USER: güvenlik önlemleri, güvenceler, önlemler, güvence, önlem
GT
GD
C
H
L
M
O
safely
/ˈseɪf.li/ = ADVERB: güvenli bir şekilde, sağ salim, tehlikesizce, güvencede olarak;
USER: güvenli bir şekilde, güvenli, güvenle, güvenli bir, güvenli şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
safety
/ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet;
ADJECTIVE: koruyucu;
USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet
GT
GD
C
H
L
M
O
sat
/sæt/ = USER: Sat-abbreviation, Sat;
USER: oturdu, Cumartesi, oturup, sat, oturdum
GT
GD
C
H
L
M
O
save
/seɪv/ = VERB: kurtarmak, korumak, tasarruf etmek, biriktirmek, tutmak;
NOUN: kurtarma;
PREPOSITION: hariç, dışında, haricinde;
CONJUNCTION: hariç, dışında, haricinde;
USER: kurtarmak, kaydetmek, tasarruf, kaydedin, kaydedebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
saving
/ˈseɪ.vɪŋ/ = NOUN: tasarruf, kurtarma, birikim, kazandırma;
ADJECTIVE: kurtaran, kurtarıcı, kazandırıcı, tutumlu;
PREPOSITION: başka, haricinde;
CONJUNCTION: başka, haricinde;
USER: tasarruf, tasarrufu, kaydetme, kaydetmeden, tasarruflu
GT
GD
C
H
L
M
O
scale
/skeɪl/ = NOUN: ölçek, skala, ölçü, gam, cetvel, pul, terazi gözü, derece, kabuk, tarife, kefe;
VERB: tırmanmak;
USER: ölçek, ölçekli, ölçekte, ölçeği, çaplı
GT
GD
C
H
L
M
O
scaled
/ˌskeɪldˈdaʊn/ = ADJECTIVE: pullu, pul pul olmuş;
USER: ölçekli, çözünürlüktedir, ölçeklenir, ölçeklendirilir, ölçeklendirilebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
schedule
/ˈʃed.juːl/ = NOUN: program, tarife, ilave, liste, şift, ek;
VERB: zamanlamak, programlamak, çalışma saatlerini yazmak, şifte yazmak, tarifeye yazmak, ilave etmek;
USER: program, zamanlamak, zamanlayabilirsiniz, zamanlama, planlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
school
/skuːl/ = NOUN: okul, ekol, mektep, tarz, okul binası, balık sürüsü, okul çalışanları ve öğrencileri;
VERB: okula göndermek, yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, ders vermek, terbiye etmek, alıştırmak;
USER: okul, Okulun, okula, okulu, okulda
GT
GD
C
H
L
M
O
science
/saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri;
USER: bilim, bilimi, fen, bilimin, bilimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
screen
/skriːn/ = NOUN: ekran, perde, elek, paravan, beyaz perde, siper, bölme, pano, kalbur;
VERB: elemek, gizlemek, ekranda göstermek;
USER: ekran, ekranı, ekranında, ekranda, ekranın
GT
GD
C
H
L
M
O
screens
/skriːn/ = NOUN: ekran, perde, elek, paravan, beyaz perde, siper, bölme, pano, kalbur;
USER: ekranlar, ekranları, ekran, ekranlarında, ekranlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
seamlessly
/ˈsiːm.ləs/ = USER: sorunsuz, sorunsuz bir şekilde, sorunsuz bir, kesintisiz, sorunsuzca
GT
GD
C
H
L
M
O
second
/ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı;
ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli;
VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek;
USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi
GT
GD
C
H
L
M
O
sector
/ˈsek.tər/ = NOUN: sektör, bölge, işkolu, dilim, daire dilimi, ölçüm teleskopu;
USER: sektör, sektörü, sektöründe, sektörünün, sektörün
GT
GD
C
H
L
M
O
sectors
/ˈsek.tər/ = NOUN: sektör, bölge, işkolu, dilim, daire dilimi, ölçüm teleskopu;
USER: sektörler, sektörlerde, alanları, sektörleri, sektörlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
security
/sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, güvence, güvenlik önlemleri, kefalet, rehin, depozito, ipotek, selamet, teminât;
USER: güvenlik, Security, güvenliği, güvenliğini, Emniyet
GT
GD
C
H
L
M
O
send
/send/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak;
USER: göndermek, gönderin, gönderebilirsiniz, gönder, gönderebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
sending
/send/ = NOUN: gönderme, sevk;
USER: gönderme, göndererek, kalma, göndermek, gönderirken
GT
GD
C
H
L
M
O
sense
/sens/ = NOUN: anlam, duyu, duygu, his, sağduyu, algı, anlama, kanı, düşünce, hissetme;
VERB: anlamak, hissetmek;
USER: anlam, duyu, anlamda, duygusu, mantıklı
GT
GD
C
H
L
M
O
sensors
/ˈsen.sər/ = NOUN: algılayıcı, sensor, dedektör;
USER: sensörleri, sensörler, sensör, sensörü, sensörlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
sent
/sent/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak;
USER: gönderdi, gönderilen, gönderdiğiniz, gönderilir, gönderilecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
serious
/ˈsɪə.ri.əs/ = ADJECTIVE: ciddi, önemli, ağır, ağırbaşlı, şakaya gelmeyen;
USER: ciddi, ciddi bir, önemli, ağır
GT
GD
C
H
L
M
O
service
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda;
ADJECTIVE: hizmet;
VERB: hizmet vermek;
USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri
GT
GD
C
H
L
M
O
services
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: aletler, servis takımı, çay takımı, araç gereçler;
USER: hizmetleri, hizmetler, hizmet, hizmetlere, hizmeti
GT
GD
C
H
L
M
O
servicing
/ˈsɜː.vɪs/ = VERB: hizmet vermek, yardım etmek, bakımını yapmak, tamir etmek, müşteriye bakmak, çiftleştirmek;
USER: servis, hizmet, onarım, bakım, bakımı
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
shared
/ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır
GT
GD
C
H
L
M
O
shopping
/ˈʃɒp.ɪŋ/ = NOUN: alışveriş, çarşıya çıkma, pazara çıkma;
USER: alışveriş, Ürün, Shopping, Veriş, Fotoğraflar Alışveriş
GT
GD
C
H
L
M
O
show
/ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak;
NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
shows
/ʃəʊ/ = NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek;
USER: gösterir, gösterileri, şovları, göstermektedir, gösteriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
simply
/ˈsɪm.pli/ = ADVERB: sadece, basitçe, sade bir şekilde, açıkça, tamamen, sırf, yalın biçimde, yanız, özentisiz;
USER: sadece, basitçe, basit, yalnızca, sade, sade
GT
GD
C
H
L
M
O
simulation
/ˌsɪm.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: taklit, benzeme, benzeşme, yalandan yapma, sahte tavır, benzer şartları oluşturma;
USER: simülasyon, simülasyonu, benzetim, simulasyon, benzetimi
GT
GD
C
H
L
M
O
since
/sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri;
CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için;
PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana;
USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi
GT
GD
C
H
L
M
O
sites
/saɪt/ = NOUN: yer, yerleşim yeri, mekân, konum, mevki, sahne;
USER: siteleri, siteler, site, sitelerinde, sitelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
situation
/ˌsɪt.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev;
USER: durum, durumu, durumda, durumun, duruma
GT
GD
C
H
L
M
O
situations
/sɪt.juˌeɪ.ʃənz ˈveɪ.kənt/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev;
USER: durumlar, durumlarda, durumları, durumlara, durumda
GT
GD
C
H
L
M
O
skills
/skɪl/ = NOUN: beceri, yetenek, ustalık, hüner, maharet, kabiliyet, marifet, beceriklilik;
USER: becerileri, beceri, becerilerini, beceriler, becerilerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
slides
/slaɪd/ = VERB: kaydırmak, kaymak, akıp gitmek, sıvışmak, kaybolup gitmek, kötü yola düşmek;
USER: slaytlar, slayt, slaytları, kaydırağı, kaydıraklı
GT
GD
C
H
L
M
O
slower
/sləʊ/ = USER: yavaş, daha yavaş, yavaş bir, yavaştır, daha yavaş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
smart
/smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli;
VERB: acımak;
USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca
GT
GD
C
H
L
M
O
smartly
/ˈsmɑːt.li/ = USER: akıllıca, akıllı, akıllıca bir, zekice, akıllı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
smartphone
/ˈsmɑːt.fəʊn/ = USER: akıllı telefon, smartphone, akıllı, akıllı telefonunuzun, akıllı telefonunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
soaps
/səʊp/ = NOUN: sabun;
USER: sabunlar, sabun, sabunları, sabunların, sabunu
GT
GD
C
H
L
M
O
social
/ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan;
NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı;
USER: sosyal, toplumsal
GT
GD
C
H
L
M
O
society
/səˈsaɪ.ə.ti/ = NOUN: toplum, topluluk, dernek, sosyete, çevre;
USER: toplum, toplumun, toplumda, toplumu, topluma
GT
GD
C
H
L
M
O
software
/ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı;
USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları
GT
GD
C
H
L
M
O
solution
/səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme;
USER: çözüm, çözümü, çözeltisi, çözelti, çözümdür
GT
GD
C
H
L
M
O
solutions
/səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme;
USER: çözümler, çözümleri, çözüm, çözümlerini, çözümlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
solve
/sɒlv/ = VERB: çözmek, çözümlemek, çözüm bulmak, halletmek, aydınlatmak;
USER: çözmek, çözmeye, çözme, çözümü, çözebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
some
/səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok;
PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir;
ADVERB: biraz;
USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi
GT
GD
C
H
L
M
O
sounding
/sound/ = NOUN: iskandil, iskandil etme, derinlik ölçme, tınlama, ötme;
ADJECTIVE: sesli, ses yapan, yankılanan, çınlayan, tınlayan, öten, tantanalı, ses getirici, şatafatlı;
USER: iskandil, sondaj, çalmaya, sesi, çalıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
specialised
/ˈspeʃ.əl.aɪz/ = VERB: uzmanlaşmak, özelleştirmek, ihtisas yapmak, ayırmak, özel olarak yapmak, özel amaçla yapmak, değiştirmek;
USER: özel, uzman, uzmanlaşmış, özel bir, uzmanlaşmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
specific
/spəˈsɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: belirli, özel, spesifik, belli, özgül, kesin, kendine özgü, özellikli;
NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç;
USER: özel, belirli, belirli bir, spesifik, özgü
GT
GD
C
H
L
M
O
speech
/spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma;
USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
spikes
/spaɪk/ = NOUN: krampon, çivili ayakkabı, kramponun çivileri;
USER: ani, sivri, spikes, kramponları, çiviler
GT
GD
C
H
L
M
O
sports
/spɔːts/ = NOUN: spor;
USER: spor, sporları, Sports, Sporlar, sportif
GT
GD
C
H
L
M
O
stadiums
/ˈsteɪ.di.əm/ = NOUN: stadyum, Eski Roma ölçü birimi;
USER: stadyum, stadyumlar, stadyumları, stadyumlarda, stadyumlara
GT
GD
C
H
L
M
O
staff
/stɑːf/ = NOUN: personel, kadro, değnek, kurmay, asa, porte, baston, destek;
ADJECTIVE: personel, kurmay;
VERB: personel sağlamak, kadrosu olmak;
USER: personel, personeli, staff, personelin, çalışanları
GT
GD
C
H
L
M
O
standardized
/ˈstæn.də.daɪz/ = VERB: standartlaştırmak, ayarlamak, tek tip yapmak, titre etmek;
USER: standart, standardize, standartlaştırılmış, standartlaştırılmıştır, standart bir
GT
GD
C
H
L
M
O
state
/steɪt/ = NOUN: devlet, durum, eyalet, hal, konum, evre;
ADJECTIVE: devlet, eyalet, resmi, devlete ait;
VERB: belirtmek, söylemek;
USER: devlet, devletin, durumu, durum, eyalet, eyalet
GT
GD
C
H
L
M
O
static
/ˈstæt.ɪk/ = ADJECTIVE: statik, sabit, durgun, değişmez, parazitli, dingin;
NOUN: statik elektrik;
USER: statik, static, statik bir, sabit, durağan
GT
GD
C
H
L
M
O
stations
/ˈæk.ʃən ˌsteɪ.ʃənz/ = NOUN: istasyon, santral, gar, kanal, durak, karakol, merkez, terminal, yer, konum, makam, üs, mevki, rütbe, atamak, tayin etmek, görevlendirmek, yerleştirmek;
USER: istasyonları, istasyonu, istasyonlar, istasyon, istasyonlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
stay
/steɪ/ = VERB: kalmak, durmak, beklemek, durdurmak, dayanmak, önlemek;
NOUN: kalma, ikamet, oturma, durma, ziyaret, istralya;
USER: kalmak, stay, konaklama, tarihlerde kalmak, konaklayabilirler
GT
GD
C
H
L
M
O
step
/step/ = NOUN: adım, basamak, step, kademe, terfi;
VERB: basmak, adım atmak, gitmek, adımlamak, girmek, yürümek, etmek;
USER: adım, adıma, adımı, adımına, basamak
GT
GD
C
H
L
M
O
still
/stɪl/ = ADVERB: yine, hâlâ, yine de, henüz, daha, halâ, buna rağmen;
VERB: sakinleştirmek;
CONJUNCTION: yine de, buna rağmen;
ADJECTIVE: hareketsiz, durgun;
USER: yine, yine de, hâlâ, hala, halen, halen
GT
GD
C
H
L
M
O
stock
/stɒk/ = NOUN: stok, hisse senedi, sermaye, malzeme, dipçik, tahvil, damızlık, kütük, gövde;
ADJECTIVE: stok, mevcut;
VERB: stoklamak;
USER: stok, hisse senedi, stokları, hisse, stokta
GT
GD
C
H
L
M
O
stocks
/stɒk/ = NOUN: stok, hisse senedi, sermaye, malzeme, dipçik, tahvil, damızlık, kütük, gövde, et suyu, hammadde;
VERB: stoklamak;
USER: stokları, hisse senetleri, hisse senedi, stok, stoklarının
GT
GD
C
H
L
M
O
stops
/stɒp/ = USER: durur, durdurur, vermiyor, durağı, durakları
GT
GD
C
H
L
M
O
storytelling
/ˈstɔr·iˌtel·ɪŋ, ˈstoʊr-/ = USER: hikaye anlatımı, hikaye, anlatım, hikaye anlatma, öykü anlatma
GT
GD
C
H
L
M
O
straight
/streɪt/ = ADJECTIVE: düz, doğru, düzgün, dik, dümdüz, direkt, dosdoğru;
ADVERB: düz, doğru, doğruca, dümdüz, dosdoğru;
USER: düz, heteroseksüel, düz bir, doğru, dik
GT
GD
C
H
L
M
O
strategies
/ˈstræt.ə.dʒi/ = NOUN: strateji, taktik, kurnazlık, savaş bilimi;
USER: stratejileri, stratejiler, stratejilerinin, stratejilerini, strateji
GT
GD
C
H
L
M
O
strengthen
/ˈstreŋ.θən/ = VERB: güçlendirmek, kuvvetlendirmek, sağlamlaştırmak, desteklemek, yükseltmek, takviye etmek, kuvvetlenmek;
USER: güçlendirmek, güçlendirilmesi, güçlendirmeye, güçlendirecek, güçlendirme
GT
GD
C
H
L
M
O
students
/ˈstjuː.dənt/ = NOUN: öğrenci, stajyer, araştırıcı, gözlemci;
USER: öğrenciler, öğrencilerin, öğrencileri, öğrenci, öğrencilere, öğrencilere
GT
GD
C
H
L
M
O
study
/ˈstʌd.i/ = NOUN: çalışma, öğrenim, araştırma, inceleme, etüt, tetkik, tahsil;
VERB: incelemek, çalışmak, okumak, araştırmak, öğrenmek;
USER: çalışma, eğitim, incelemek, çalışmak, okumak, okumak
GT
GD
C
H
L
M
O
styles
/staɪl/ = NOUN: stil, tarz, şıklık, biçim, tip, moda, çeşit, boyuncuk, kalem, mil, teknik, ünvan;
USER: stilleri, stiller, stil, tarzı, stillerini
GT
GD
C
H
L
M
O
subject
/ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse;
ADJECTIVE: maruz, tabi, bağlı, bağımlı, çeken, karşı karşıya olan, eğilimi olan;
VERB: boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek;
USER: konu, konusu, tabi, tabidir, konuda
GT
GD
C
H
L
M
O
success
/səkˈses/ = NOUN: başarı, sonuç, sükse, başarılı kimse;
USER: başarı, başarısı, başarılı, başarısını, başarının
GT
GD
C
H
L
M
O
successful
/səkˈses.fəl/ = ADJECTIVE: başarılı;
USER: başarılı, başarılı bir, başarı, başarıyla, başarı ile
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
summaries
/ˈsʌm.ər.i/ = NOUN: özet, kısaltma;
USER: özetleri, özetler, özetlerini, özet, özetlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
supply
/səˈplaɪ/ = NOUN: tedarik, arz, sağlama, verme;
ADJECTIVE: besleme, sağlayan, ikmal, tedarik eden;
VERB: sağlamak, karşılamak, tedarik etmek, temin etmek;
USER: tedarik, kaynağı, temin, sağlamak, arz
GT
GD
C
H
L
M
O
support
/səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka;
VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak;
USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler
GT
GD
C
H
L
M
O
sure
/ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı;
ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka;
USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
surgical
/ˈsɜː.dʒɪ.kəl/ = ADJECTIVE: cerrahi, ameliyat, tıbbi;
USER: cerrahi, ameliyat
GT
GD
C
H
L
M
O
symbols
/ˈsɪm.bəl/ = NOUN: sembol, simge, işaret;
USER: semboller, sembolleri, simgeler, simgeleri, sembol
GT
GD
C
H
L
M
O
system
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin
GT
GD
C
H
L
M
O
systems
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
tablet
/ˈtæb.lət/ = NOUN: tablet, hap, plaka, levha, kalıp, kitabe, yazıt;
USER: tablet, tableti, tabletin, hap
GT
GD
C
H
L
M
O
tailored
/ˈteɪ.ləd/ = ADJECTIVE: ısmarlama, özel dikilmiş;
USER: özel, uygun, uyarlanmış, tasarlandı, tasarlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
take
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır
GT
GD
C
H
L
M
O
talent
/ˈtæl.ənt/ = NOUN: yetenek, kabiliyet, marifet, yetenekli kimse, eski para ve tartı sistemi;
USER: yetenek, yeteneği, yetenekli, yeteneğini, yetenekleri
GT
GD
C
H
L
M
O
talk
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş;
USER: konuşmak, konuşma, konuşmaya, söz, konuşun
GT
GD
C
H
L
M
O
talking
/ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma;
ADJECTIVE: konuşma, konuşan;
USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
teach
/tiːtʃ/ = VERB: öğretmek, eğitmek, ders vermek, öğretmenlik yapmak, göstermek, okutmak;
USER: öğretmek, öğretmektir, öğretilmesi, öğretecek, öğretir, öğretir
GT
GD
C
H
L
M
O
team
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı
GT
GD
C
H
L
M
O
techniques
/tekˈniːk/ = NOUN: teknik, yöntem, usul;
USER: teknikleri, teknikler, tekniklerini, tekniklerinin, teknik
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
telecommunications
/ˌtel.ɪ.kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃənz/ = NOUN: telekomünikasyon;
USER: telekomünikasyon, telekomünikasyon ve bağlantı, iletişim, haberleşme, Telecommunications
GT
GD
C
H
L
M
O
televisions
/ˈtel.ɪ.vɪʒ.ən/ = NOUN: televizyon;
USER: televizyon, televizyonlar, televizyonların, televizyon yer
GT
GD
C
H
L
M
O
tend
/tend/ = VERB: bakmak, yönelmek, eğilimi olmak, yatkın olmak, çalmak, yüz tutmak, gözetmek, hizmet etmek;
USER: eğilimindedir, eğilimi, eğiliminde, eğilimindedirler, olma eğilimindedir
GT
GD
C
H
L
M
O
tendency
/ˈten.dən.si/ = NOUN: eğilim, meyil, eğilin, yüz tutma, çalma;
USER: eğilim, eğilimi, eğilimini, eğiliminin, eğilimine
GT
GD
C
H
L
M
O
test
/test/ = NOUN: test, deney, deneme, sınav, tahlil, ölçü, denetim;
ADJECTIVE: test, deneme;
VERB: sınamak, denemek, test yapmak;
USER: test, testi, sınama, deney, deneme, deneme
GT
GD
C
H
L
M
O
testing
/ˈtes.tɪŋ/ = ADJECTIVE: test, deneme;
NOUN: deneme;
USER: test, testi, testleri, testler, sınama
GT
GD
C
H
L
M
O
tests
/test/ = NOUN: test, deney, deneme, sınav, tahlil, ölçü, denetim, miyar, kriter, maden eritme potası, sert kabuk;
USER: testleri, testler, test, testlerin, testi
GT
GD
C
H
L
M
O
text
/tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm;
USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
thanks
/θæŋks/ = NOUN: teşekkür, şükür;
USER: teşekkürler, teşekkür, sayesinde, Thanks
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
theatre
/ˈθɪə.tər/ = NOUN: tiyatro, tiyatro, tiyatro, tiyatro, sinema, sinema, sinema, sinema, amfi, amfi, amfi, amfi, ameliyathane, ameliyathane, ameliyathane, ameliyathane, alan, alan, alan, alan;
USER: tiyatro, sinema, sineması, tiyatrosu, etkinlikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
then
/ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira;
ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki;
USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o
GT
GD
C
H
L
M
O
there
/ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda;
PRONOUN: şuradaki;
USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
things
/θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka;
USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
those
/ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar;
USER: bu, o, olanlar, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
thoughts
/θɔːt/ = NOUN: düşünce, fikir, düşünme, kanı, görüş, felsefe, sanı, niyet, özen, ilgi, az şey;
USER: düşünceler, düşünceleri, düşünce, düşüncelerini, düşüncelerinizi
GT
GD
C
H
L
M
O
through
/θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca;
PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca;
ADJECTIVE: kesintisiz, direkt;
USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla
GT
GD
C
H
L
M
O
tickets
/ˈtɪk.ɪt/ = NOUN: bilet, fiş, etiket, trafik cezası, ehliyet, parti programı, parti aday listesi;
VERB: etiketlemek;
USER: bilet, biletleri, biletlerini, biletlerinizi, biletlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
tips
/tɪp/ = NOUN: bahşiş, uç, tip, tavsiye, öneri, burun, tepe, tiyo, püf noktası, hafif vuruş;
VERB: bahşiş vermek, dökmek;
USER: ipuçları, ip uçlarına, ipuçlarını, uçlarına, ipucu
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
tools
/tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış;
VERB: aletle işlemek, araba kullanmak;
USER: araçları, araçlar, araçlarımızdan yararlanmak, araçlarımızdan, aletleri
GT
GD
C
H
L
M
O
top
/tɒp/ = NOUN: üst, tepe, baş, zirve, kapak, uç, doruk, topaç;
ADJECTIVE: üst, en iyi, en yüksek, tepe;
USER: üst, iyi, en iyi, en, üstüne
GT
GD
C
H
L
M
O
topic
/ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu;
USER: konu, konuyu, başlık, konuda, konusu
GT
GD
C
H
L
M
O
tornadoes
/tɔːˈneɪdəʊ/ = NOUN: kasırga, hortum;
USER: tornadolar, kasırga, tornado, hortumlar, hortum"
GT
GD
C
H
L
M
O
tourist
/ˈtʊə.rɪst/ = NOUN: turist;
USER: turist, turistik, turizm
GT
GD
C
H
L
M
O
towards
/təˈwɔːdz/ = PREPOSITION: karşı, yönünde, -e doğru, -e karşı, -e yakın;
USER: karşı, yönünde, doğru, yönelik, yolunda
GT
GD
C
H
L
M
O
toys
/tɔɪ/ = NOUN: oyuncak, çocuk oyuncağı, önemsiz şey;
VERB: oynamak, önemsememek;
USER: oyuncaklar, oyuncak, oyuncakları, Hobi, Toys
GT
GD
C
H
L
M
O
track
/træk/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak;
NOUN: iz, pist, yol, hat, palet, ray, rota;
USER: izlemek, takip, izlemenize, parça, track
GT
GD
C
H
L
M
O
tracked
/træk/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak, ray döşemek, ayağıyla içeri taşımak, palet takmak;
USER: takip, izlenen, paletli, izlenir, izlenebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
trackers
/ˈtrakər/ = NOUN: iz süren kimse, takipçi;
USER: izci, Trackers, trekerler, trackerda, Tracker'lar,
GT
GD
C
H
L
M
O
tracking
/trak/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak, ray döşemek, ayağıyla içeri taşımak, palet takmak;
USER: izleme, takip, takibi, izlemek, izlemeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
traffic
/ˈtræf.ɪk/ = NOUN: trafik, gidiş geliş, alışveriş;
VERB: değiş tokuş etmek, karanlık işler yapmak, iş yapmak, yolculuk etmek;
USER: trafik, trafiği, trafiğini, trafiğinin, trafiğe
GT
GD
C
H
L
M
O
train
/treɪn/ = NOUN: tren, katar, dizi, kafile, sıra, maiyet, kuyruk;
VERB: eğitmek, yetiştirmek, alıştırmak, antrenman yapmak, nişan almak;
USER: tren, trenle, treni, train, trene
GT
GD
C
H
L
M
O
training
/ˈtreɪ.nɪŋ/ = NOUN: eğitim, antrenman, çalışma, egzersiz, alıştırma, idman, ders, öğretme, çalıştırma, staj süresi;
USER: eğitim, eğitimi, antrenmanı, öğretim, eğitimin
GT
GD
C
H
L
M
O
trains
/treɪn/ = NOUN: tren, katar, dizi, kafile, sıra, maiyet, kuyruk;
VERB: eğitmek, yetiştirmek, alıştırmak, antrenman yapmak, nişan almak;
USER: trenler, tren, trenleri, trenlerinin, trenlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
transform
/trænsˈfɔːm/ = NOUN: dönüştürmek, dönüşmek, haline getirmek;
VERB: dönüştürmek, haline gelmek;
USER: dönüştürmek, dönüşümü, dönüştürme, dönüşüm, dönüştürebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
translate
/trænsˈleɪt/ = VERB: çevirmek, tercüme etmek, dönüştürmek, çevirisini yapmak, tercüme yapmak;
USER: çevirmek, Çevirmemize, tercüme, tercüme etmek, çeviri, çeviri
GT
GD
C
H
L
M
O
transport
/ˈtræn.spɔːt/ = NOUN: taşıma, nakliye, nakil, taşıt, sürgün, coşma, taşkınlık, kendinden geçme;
VERB: taşımak, nakletmek, sürmek, coşturmak, heyecanlandırmak, başını döndürmek;
USER: taşıma, taşımak, ulaşım, taşınması, taşımacılığı
GT
GD
C
H
L
M
O
transportation
/ˌtræn.spɔːˈteɪ.ʃən/ = NOUN: taşıma, taşımacılık, nakliyat, taşıt, nakliye ücreti, navlun, sürgün;
USER: taşıma, ulaşım, nakliye, taşımacılığı, ulaştırma
GT
GD
C
H
L
M
O
travel
/ˈtræv.əl/ = NOUN: seyahat, yolculuk, gezi, işleme;
VERB: seyahat etmek, gezmek, dolaşmak, yolculuk etmek, yol almak, kaçmak, işlemek;
USER: seyahat, yolculuk, seyahatlerinizde, seyahat etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
trends
/trend/ = NOUN: eğilim, akım, gidişat, yön, meyil;
USER: eğilimler, trendleri, eğilimleri, eğilimlerini, trends
GT
GD
C
H
L
M
O
triggered
/ˈtrɪɡ.ər/ = VERB: başlatmak, neden olmak;
USER: tetiklenen, tetiklenir, tetikleyen, tetikledi, tetiklenebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
tts
= USER: tts, TTD,
GT
GD
C
H
L
M
O
turn
/tɜːn/ = VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek;
NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm;
USER: çevirmek, dönüş, açmak, edecek, açın
GT
GD
C
H
L
M
O
tv
/ˌtiːˈviː/ = ABBREVIATION: TV, televizyon;
USER: TV, Televizyon
GT
GD
C
H
L
M
O
tvs
/ˌtiːˈviː/ = USER: TV'ler, TV, televizyonlar, tvs, televizyon
GT
GD
C
H
L
M
O
typed
/taɪp/ = ADJECTIVE: daktilo ile yazılmış;
USER: yazılan, yazdığınız, daktilo, yazılı, yazılmış
GT
GD
C
H
L
M
O
umbrella
/ʌmˈbrel.ə/ = NOUN: şemsiye, koruyucu, koruma;
USER: şemsiye, şemsiyesi, çatısı, çatı, umbrella
GT
GD
C
H
L
M
O
understand
/ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek;
USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması
GT
GD
C
H
L
M
O
unexpected
/ˌənikˈspektid/ = ADJECTIVE: beklenmedik, umulmadık, davetsiz;
USER: beklenmedik, beklenmeyen, beklenmedik bir, beklenmeyen bir, umulmadık
GT
GD
C
H
L
M
O
universities
/ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite;
USER: üniversiteler, üniversite, üniversitelerin, üniversitelerde, üniversiteleri, üniversiteleri
GT
GD
C
H
L
M
O
university
/ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite;
ADJECTIVE: üniversite;
USER: üniversite, üniversitenin, üniversiteye, üniversitede, üniversitesi, üniversitesi
GT
GD
C
H
L
M
O
unlock
/ʌnˈlɒk/ = VERB: kilidini açmak, açmak;
USER: kilidini açmak, kilidini, açmak, kilidi, unlock
GT
GD
C
H
L
M
O
unusual
/ʌnˈjuː.ʒu.əl/ = ADJECTIVE: alışılmadık, olağandışı, nadir, tuhaf, ender, acayip;
USER: olağandışı, alışılmadık, sıradışı, alışılmadık bir, sıra dışı
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
upcoming
/ˈʌpˌkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: meydana gelmek üzere olan, olmak üzere olan;
USER: meydana gelmek üzere olan, gelecek, yaklaşan, yaklaşmakta
GT
GD
C
H
L
M
O
update
/ʌpˈdeɪt/ = NOUN: güncelleştirme, güncel veriler, modernleştirme;
VERB: güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmek;
USER: güncelleştirme, güncelleştirmek, güncellemek, güncelleyin, güncelleme
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
used
/juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski;
USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
user
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya
GT
GD
C
H
L
M
O
users
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının
GT
GD
C
H
L
M
O
ushered
/ˈʌʃ.ər/ = VERB: getirmek, götürmek, yer göstermek;
USER: başlattı, başlatmıştır, ushered, açmış
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
utility
/juːˈtɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yarar, fayda, kamu hizmeti, yararlılık, işe yarar şey;
ADJECTIVE: faydalı, işe yarar, standart yapılan eşya ile ilgili;
USER: yarar, programı, yardımcı programı, yardımcı programını, yardımcı
GT
GD
C
H
L
M
O
variety
/vəˈraɪə.ti/ = NOUN: çeşitlilik, çeşit, değişiklik, tür, varyete, farklılık, cins;
USER: çeşitlilik, çeşitli, çeşitliliği, ve çeşitli, farklı
GT
GD
C
H
L
M
O
ve
/ -v/ = USER: ettik
GT
GD
C
H
L
M
O
vehicles
/ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı;
USER: araçlar, araç, araçları, araçların, araçlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
verbal
/ˈvɜː.bəl/ = ADJECTIVE: sözlü, fiil, kelimesi kelimesine, harfi harfine, fiile ait;
NOUN: isim fiil;
USER: sözlü, sözel, fiil
GT
GD
C
H
L
M
O
verify
/ˈver.ɪ.faɪ/ = VERB: doğrulamak, onaylamak, kanıtlamak, gerçekleştirmek, soruşturmak;
USER: doğrulamak, doğrulayın, kontrol, olun, doğrulayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
versions
/ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum;
USER: sürümler, versiyonları, sürümleri, sürümlerinde, sürümlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
via
/ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile;
NOUN: yol;
USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri
GT
GD
C
H
L
M
O
video
/ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal;
ADJECTIVE: video, ekran;
USER: video, videoyu, görüntü, ekran
GT
GD
C
H
L
M
O
videos
/ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal;
USER: video, videoları, videolar, videos, videolarının
GT
GD
C
H
L
M
O
viewers
/ˈvjuː.ər/ = NOUN: izleyici, seyirci;
USER: izleyiciler, izleyicilerin, izleyici, izleyicilere, izleyicileri
GT
GD
C
H
L
M
O
viral
/ˈvaɪə.rəl/ = ADJECTIVE: virüse ait;
USER: viral, virüs, viral bir
GT
GD
C
H
L
M
O
virtual
/ˈvɜː.tju.əl/ = ADJECTIVE: sanal, gerçek, asıl, gerçek kuvveti olan;
USER: sanal, Virtual, sanal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
visibility
/ˌvizəˈbilitē/ = NOUN: görünürlük, görüş mesafesi, görünebilme;
USER: görünürlük, görünürlüğünü, görüş, görünürlüğü, Görünürlüğünüzü
GT
GD
C
H
L
M
O
vision
/ˈvɪʒ.ən/ = NOUN: vizyon, görme, görüş, hayal, görme gücü, hayal gücü, önsezi, ileriyi görme, kuruntu, görülmeye değer şey, güzel kimse;
VERB: hayal gibi görmek;
USER: vizyon, görme, vizyonu, görüş, vizyonunu
GT
GD
C
H
L
M
O
visit
/ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite;
VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak;
USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine
GT
GD
C
H
L
M
O
visitors
/ˈvizitər/ = NOUN: turistler, göçmen kuşlar;
USER: ziyaretçi, ziyaretçiler, ziyaretci, ziyaretçilerce, ziyaret
GT
GD
C
H
L
M
O
visual
/ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir;
NOUN: taslak, kroki, görsel araç;
USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
visually
/ˈvɪʒ.u.ə.li/ = USER: görsel olarak, görsel, görünümü, görme, görsel açıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
voice
/vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi;
VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak;
USER: ses, sesli, sesi, sesle, sesini, sesini
GT
GD
C
H
L
M
O
voices
/vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi;
VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak;
USER: sesleri, sesler, seslerini, ses, seslerin
GT
GD
C
H
L
M
O
warn
/wɔːn/ = VERB: uyarmak, haber vermek, ihtar etmek, ikaz etmek, öğütlemek, ihbar etmek, tembih etmek;
USER: uyarmak, uyarır, uyarı, uyarmaya, uyar
GT
GD
C
H
L
M
O
warnings
/ˈwɔː.nɪŋ/ = NOUN: uyarı, ikaz, uyarma, ihbar, ihtar, tembih, ihtarname, öğüt, nasihat, ibret;
USER: uyarılar, uyarıları, uyarı, uyarılara, uyarılarını
GT
GD
C
H
L
M
O
washing
/ˈwɒʃ.ɪŋ/ = NOUN: yıkama, çamaşır, yıkanma, bulaşık yıkama, ince boya, lavman, ince kaplama;
ADJECTIVE: çamaşır;
USER: yıkama, çamaşır, yıkanması, yıkanma
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
ways
/-weɪz/ = NOUN: начин, пут, правац, метод, стаза;
USER: yolları, yollar, yolu, şekilde, şekillerde, şekillerde
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
wearable
/ˈweə.rə.bl̩/ = ADJECTIVE: giyilebilir;
USER: giyilebilir, takılabilir, taşınabilir, üzerinize takılabilir, giyilebilen
GT
GD
C
H
L
M
O
weather
/ˈweð.ər/ = NOUN: hava, hava durumu;
VERB: kurutmak, havalandırmak, rengi solmak;
USER: hava durumu, hava, havanız, Şuradaki, havalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
web
/web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde;
VERB: bağlantı levhası;
USER: web, internet
GT
GD
C
H
L
M
O
website
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et
GT
GD
C
H
L
M
O
websites
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web siteleri, web, web sitelerinin, web sitelerini, web sitesi, web sitesi
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
whenever
/wenˈev.ər/ = ADVERB: her ne zaman, bir ara;
CONJUNCTION: -ince, -dığında, -diğinde;
USER: her ne zaman, zaman, her, ne zaman, olduğunda
GT
GD
C
H
L
M
O
where
/weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden;
PRONOUN: yer, nere;
CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde;
USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
whether
/ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer;
USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
while
/waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit;
ADVERB: iken;
CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken;
USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
why
/waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye;
NOUN: sebep;
USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin
GT
GD
C
H
L
M
O
widespread
/ˌwaɪdˈspred/ = ADJECTIVE: yaygın, genel, alabildiğine açılmış;
USER: yaygın, yaygın bir, yaygındır, geniş, yaygın olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
withdrawing
/wɪðˈdrɔː/ = NOUN: geri çekilme;
USER: geri çekilme, çekilmesi, çekilme, çekme, çekilerek
GT
GD
C
H
L
M
O
without
/wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda;
PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden;
CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin;
USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden
GT
GD
C
H
L
M
O
words
/wɜːd/ = NOUN: sözler, laf, güfte, ağız kavgası;
USER: sözler, kelimeler, deyişle, kelime, bir deyişle, bir deyişle
GT
GD
C
H
L
M
O
work
/wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet;
VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek;
USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
works
/wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm;
USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
written
/ˈrɪt.ən/ = ADJECTIVE: yazılı, yazılmış;
USER: yazılı, yazılmış, yazılmaktadır, yazılmıştır, yazılır, yazılır
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
young
/jʌŋ/ = ADJECTIVE: genç, küçük, yeni, acemi;
NOUN: küçük, yavru;
USER: genç, Küçük, genç bir, konuklar genç, konuklar genç
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
959 words